'Burası Afyonkarahisarlıların okulu' – Kocatepe Gazetesi
Osmanbey Koleji Müdürü Ertan Parmak, kolejin büyük emeklerle kurulduğunu söyledi. Parmak, 'Burası Afyonlular'ın okulu' dedi Osmanbey Kojeji Müdürü Ertan Parmak, Gazeteniz Kocatepe'ye verdiği mülakatta, okulla ilgili bilinmeyen birçok noktayı anlattı. Birinci bölümünü dün yayınladığımız mülakatın ikinci bölümünü paylaşıyoruz:Osmanbey Koleji örnek bir yer. Buraya emeği geçen büyükler var. Bu konuda özellikle belirtmek, teşekkür etmek istediğiniz kişiler [&hellip]
Osmanbey Koleji Müdürü Ertan Parmak, kolejin büyük emeklerle kurulduğunu söyledi. Parmak, “Burası Afyonlular’ın okulu” dedi
Osmanbey Kojeji Müdürü Ertan Parmak, Gazeteniz Kocatepe’ye verdiği mülakatta, okulla ilgili bilinmeyen birçok noktayı anlattı. Birinci bölümünü dün yayınladığımız mülakatın ikinci bölümünü paylaşıyoruz:
Osmanbey Koleji örnek bir yer. Buraya emeği geçen büyükler var. Bu konuda özellikle belirtmek, teşekkür etmek istediğiniz kişiler var mı?
Bu okulun yapılmasına baktığınızda hakikaten tek bir kişi ile yapılmış bir okul değil burası. Bir gönül birlikteliği var. Bu hususta hem şirketimizin ortakları çok ciddi fedakarlıklar yaparak bu anlamda buraya getirmişler. Hem ortaklarımızın sayısının fazla olması daha katılımcı sermaye ile buranın oluşmuş olması sonucunu ortaya çıkartıyor. Esasında burası Afyonlular’ın bir okulu. Afyon’da kazanmış ve parasını bu anlamda Afyon için harcayan insanlar tarafından yaptırıldı. Bunları paylaşabiliriz. O insanlar burada Afyon’a daha iyi insanlar kazandırmak için böyle bir müessesin kurulması fedakarlığını yapmışlar. Bu kurumun işleyişine ticari olarak baktığınızda onların bu konudan ticari bir beklentisi yok. Burayı sadece bir hizmet kurumu olarak görmüşler. Kime hizmet ediyor Afyonlulara. Evet burası belki paralı bir eğitim veriyor ama bizim kendi içimizde ücret almadan okuttuğumuz, başarısını teşvik ettiğimiz onlarca da öğrencimiz var. Bizim hafta sonu 4’üncü ve 5’inci sınıflara yaptığımız bir sınav vardı. Bu sınava 2 bin 600 öğrenci girdi. Afyon çapında insanlar tabiri caiz ise buraya aktılar. Burada trafik kilitlendi. İnsanlar araçlarını yollara koydular. O insanlar çocuklarını buraya getirdiler, kuruma bir güven duyduklarından dolayı. Ama biz de şöyle bir şey yaptık. Onlar içinde en iyi sıralamaları almış çocuklara belli teşvikler verdik. Dedik ki işte biz sizin çocuğunuzun eğitim giderinin yüzde 30’unu ya da 40’ını, yüzde 50’ni karşılayalım çocuğunuzu buraya verin. İşin bir kısmı bizden olsun bir kısmı sizden olsun gibi. Konuyu şuraya bağlayacağım o insanlar buradan bir ticarethane bir otel işletmesi, bir işte alışveriş merkezi gibi görmüyorlar. Burası sadece Afyonlular’a hizmet eden bir kurum olarak görüyorlar. Bu okul vatana, millete faydalı hayırlı insanlar yetiştirsin eğitimli iyi insanlar olsunlar. Bu okullar onları hep bir üst programlara taşısın. İlkokul, orta okul, lise sonrasında üniversiteye. Bu insanlar sonrasında Afyon’a dönsünler. Buraya hizmet etsinler. Bu çerçevede okulumuzda yabancı bir öğretmenimiz de istihdam edildi. Mehreta Hreljic Felegda isimli öğretmenimiz, İngilizce dersine giriyor.
GÜNLÜK HAYATI DA ÖĞRENİYORLAR
Özellikle çocukların günlük yaşama dair bazı bilgileri öğrenmesine yönelik projeler nelerdir?
Bir eğitmek vardır, birde öğretmek vardır. Siz matematiği, fenni, sosyali öğretirsiniz ama onu birde eğitmek vardır. Milli Eğitim Temel Kanunu’nda eğitim öğretim der. Hem eğitir hem öğretir. Eğitim kısmı bu anlamda kurumlarda daha değişik şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bir kurum sadece iyi matematik öğretmenin olması ile öne çıkmamalı. İyi bir Fen Bilgisi öğretmeninin olması ile öne çıkmamalı. Kurumların insanı iyi eğitiyor olmaları ile de öne çıkmaları lazım. İyi eğitmek, hayata, sokaklara, şehre uygun, donanımlı insanlar haline getirmek anlamını taşıyor. Biz müfettişlerle de onu konuştuk. Bir televizyon yarışmasında Türklerle birlikte milliyetini hatırlayamadığım yabancı bir kişi yarışıyordu. Yabancı yarışmacı Türk yarışmacıların yapamadığı çivi çakma işini başarıyla yaptı. Eskiden uygulamalı, bahçelerde hayata hazırlamalı şeyler daha fazlaydı. İnsanlar hakikaten bunları okullarda görüyorlardı. Hayata hazırlama ile ilgili ufak tefek şeylere yer veriyoruz. Mesela ben çocuğumun odasında kıyafetlerini, eşyalarını kendisinin toplayıp, katlamasını isterim. Her zaman bu işi annesinin yapmasını istemiyorum. Çocukların ayakkabı bağcığını tek başına bağlamasından artık çok boyanmasa da gerektiğinde ayakkabıyı kendisinin boyaması gibi. Eğer siz hayatın hiçbir yerinde örneğin çocuğu bağcığını kendisinin bağlaması gerektiği ile yüzleştirmezseniz, büyüdüğünde ‘Bir ayakkabını bağlayamıyorsun.’ denilir. Öğrencilerimizi hayata hazırlamak hakikaten üzerinde durduğumuz bir şey ama sadece flaş bir başlık verip içini doldurmamak olmaz. Mesela biz sene başında öğretmenlerimizle oturarak hangi sınıfı hangi hayata hazırlama konularıyla ilgili daha çok çalıştırılacak bunları bir sistematiğe bağlıyoruz. Çocuğa biz her sınıfta ayakkabı bağlamayı öğretmiyoruz. Burada 4 farklı düzey var. Biz bunu ilkokulda yapıyoruz. Biz bunları bir sisteme bağlayarak oradan takip ediyoruz. Bu anlamda meyve salatası yapma işi birinci sınıfta olmuyor da 3’ncü sınıfta oluyor. Bir makarna pişirme işi üçüncü sınıfta olmuyor. Bir tırnak kesme meselesi biraz daha büyüyünce oluyor.
EĞİTİM MASADAN,
SIRADAN İBARET DEĞİL
Bir anlamda bunun için pedagoji ilminin de tahsili gerekiyor değil mi?
Sözünü ettiğimiz bu işler için bir fiziki ortam hazırlamanız gerekiyor hem de öğretmene alet-edavat araç gereç noktasında da yardımcı olmanız gerekiyor. Eğer yapılacak faaliyet makarna pişirmekse mutfağımızda öncesinde gerekli hazırlıklar yapılıyor. Kafalarına bonelerini takıp, önlüklerini giyip o işi orada yapıyorlar. Eğitimin esasında masadan, oturduğumuz sıradan, tahtadan ibaret olmadığını birazda farklılıklar oluşturarak atölye tarzındaki yerlere bu işi taşımaktır. Şimdi yeni bir projemiz var. Kapalı alan oluşturarak bir hobi bahçesi gibi ufak tefek soğandır, maydanoz, gibi bu tarzda havanın biraz iyileştiği zamanda bu tarz uygulama yapacakları bir alan oluşturulacak. Toprakları geldi. Biz burada böyle şeylerde yapacağız. Eğitimi biraz dışarıya taşımak, biraz bahçede bir şeyler yapacağız. Hayvancılıkla uğraşan velilerimizin teklifleri oldu. Hobi hayvanat bahçesi gibi bir şey oluşturalım. Tavşan, küçük keçi, kuzular koymak gibi. Burada alanda geniş bunlara özel bir alan oluşturalım. Çocuklar icabında gidip onları yerinde görsün icabında bir şeyler yedirsin. Bu tarz şeyleri de eğitimin içine koyarak onu sıra, masa, tahtadan, sınıf ortamından, kapalı ortamdan, 4 duvar ortasından kurtararak biraz dışarıya taşımaya çalışıyoruz. Benim de hoşuma giden eğitim için farklılıklar katıyoruz. Mesela anaokulunda velilerimiz derse giriyorlar. Mesela veli doktor, diş hekimi, hemşire gibi. Yaptıkları işlerle ilgili pratik bilgiler veriyorlar. Bu tarz şeyler veli tarafından çok olumlu karşılanıyor. Düşünüldüğünde; öğrencinin anne ya da babası sınıfa gelerek o sınıfa bir şeyler anlatıyor. O çocukta oluşturulan özgüveni düşünün. Müthiş bir farklılık oluyor. Çocuk diyor ki; babam, annem geldi burada, sınıfta ders anlattı. kendi yaptığı işle ilgili güzellikleri paylaştı. Böyle farklılıklarda oluyor. Değerler eğitimi de önemli. Çocuklara çivi çakmayı, tornavidayı nasıl kullanacağını öğrettiniz. Ama bizim kendi değerlerimizden kopuk olmaması da önemli. Şu anda çok hızlı akan bir hayatımız var. Çocukların eğitimi okullara terk edilmiş durumda. Bazen velilerin şöyle bir anlayışı var. Okul her şeyi verir. Esas bugün verilmesi gereken şeyler, hakikaten ihmal edilirse; bu konuda veli okulda veriliyor gibi düşünerek, okulda velilerde eğitimin içinde diye düşünürse bazı şeyler arada kaynayabiliyor. Bu hususta bizler değerler eğitimini de aynı şekilde projelendirerek, bunu takvimimize de yazarak yapıyoruz. Saygı, temizlik, sevgi, iyilik, yardımlaşma, misafirperverlik, tutumluluk, paylaşımcı olma, özgüven, düzenli olma, hoşgörü, duyarlılık, vatan severlik, dürüstlük mesela dayanışma, çalışkanlık gibi değerlerle alakalı olarak biz şu anda planlar oluşturduk. Birinci ikinci sınıfta verilecekler ve diğer sınıflarda verilecek değerler şeklinde planlamalar yaptık. Bunları da öğretmenlerimiz işliyorlar. Çocuklar belki dedelerinden, babaannesinden, anneannesinden işte nedir o apartmanındaki nur yüzlü teyzelerden öğrendiği şeyleri bugün öğrenemiyorlarsa bunları okul ortamında da öğretmenleri paylaşıyorlar. Biz bununla ilgili setler alıyoruz. Mesela özgüvenle alakalı veya bir tutumlulukla alakalı setler alıyoruz. Bunu öykülerle anlatmaya çalışıyoruz. Değerler eğitimi serilerimiz var. Bunlar çocuklara öykülerle anlatılıyor. Mesela çocuğa bir masal okuyorsunuz, orada tutumlu olmanın güzelliğinden bahsediliyor. Okuduğunuz başkaca bir masalda özgüvenin sağladığı yararı çocuklara göstermiş oluyorsunuz. Onu sevimli hale getirmek de önemli. Çocuklara bir şey dikte etmek, şöyle veya böyle davranacaksınız değil onu bir menkibe ya da masalla seviye ve düzeye uygun vermek önemli. Öyle olur ki siz oyunla bir şeyi öğretirsiniz. Öyle olur ki öykü yada masal anlatarak bir şeyler öğretirsiniz. Öyle olur ki şiirle öğretirsiniz. Esasında bu proje Milli Eğitim Bakanlığı’nca da destekleniyor. Bakanlığımızın okulları teşvik ettiği bir projedir Değerler Eğitim Projesi. Bu anlamda da bizim okul yöneticileri olarak, okullar olarak esasen buna sahip çıkmamız gerekiyor. Üzerimize bir vazifedir. Biz böyle bir imkanı sundukları için milli eğitime Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Çünkü Değerler Eğitimi Projesi Bakanlığın projesidir. Ama biz ona sahip çıkıyoruz. Sürdürülebilirlik önemli.
VAKIF ÜNİVERSİTESİ MÜMKÜN MÜ?
Bu kampüsle alakalı Afyonlular’da ikinci bir üniversite beklentisi var. Vakıf üniversitesi olur mu? Çünkü burası işin başında böyle planlamıştı.
Bu okulun üniversite olması daha uzak bir ihtimal gibi duruyor. Bu benim şahsi kanaatim. Şu anda kampüs içinde 30 bin metrekare başka bir alanımız var. Belki orada yönetim kurulu başkanımız ve üyeleri böyle bir şey düşünürlerse bilemiyorum. Ama şu anda gündemde böylesi bir şey olmadığını biliyorum. Zannediyorum ki farklı illerdeki tecrübeleri çok ciddi düşündüler. Oradaki uygulamaları yerinde incelediler. Bunun neticesinde de Afyon’un şu andaki merkez nüfusuna baktılar. Zannederim bir takım ekonomik değerleri de incelemişlerdir. Şu an için belki bir yüksekokulun, bir üniversitenin uygun bir yatırım olmadığını düşündüler zannediyorum. Onların düşündükten sonra bu konuda böyle bir karar aldıklarını biliyorum. İlerisi adına olur mu? Bu ilin demografik yapısında, ekonomik yapısında değişiklik olursa belki farklı şeyler düşünülebilir. O zaman öncelikler değişir. Şimdi düşünüyorsunuz yolların kavşak noktası burası. Hızlı trenin geleceği söyleniyor. Havaalanı açıldı. Şehrin projeksiyonu değişiyor. Yurt dışında yüzü biraz daha ülkeye dönük biraz daha yurt dışına dönük bir şehir haline gelirse, biraz daha cazibe merkezi haline gelirse o anlamda niçin düşünülmesin. Ama ben bugünden bunu göremiyorum. Şu an için çok erken olabilir. En azından şimdilik böyle bir şey olmadığını duyuyorum.
EĞİTİM İÇİN NE YAPILMALI?
Eğitim camiasından beklentiniz nedir? Çünkü Afyonkarahisar eğitimde çok iyi bir noktada değil. Topyekün olarak değerlendirdiğimizde 52. sırada olduğumuz açıklandı. Bu sıra nasıl gelişir?
Bu hususta geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Müdürümüzle de bir sohbetimiz olmuştu. Ben kendisi ile paylaştım. Afyon’da yaşayan sıradan bir öğretmen olarak bunları söylüyorum. Bu hususta hiç haddimi aşmak istemem. Bizden çok daha büyük beyinler var. Bu hususta muhakkak onlar en iyilerini düşünürler. Ama benim teklifim ilin başarısını artırmak adına şudur; mesela Başbakanımız terörün bitirilmesi ile alakalı akil insanlar ismi verilen heyetler oluşturuldu. O insanlar Türkiye’nin her yerine gidip insanları bu hususta ikna ediyorlar. Ben ilimizdeki üniversitenin bilhassa eğitim fakültesinin oradaki pedagojinin yüksek düzeyde eğitimin almış insanlarında işin içine katılarak ilde bu işle ilgili farklı tecrübelerini paylaşmak isteyen yöneticiler olabilir. Ben kendimi ancak buraya koyabilirim. Farklı illerdeki tecrübelerini aktarabilecekleri heyetler oluşturularak ilin başarısını artırmak için neler yapabilirizi bence projelendirmek lazım. Ben bundan önce Antalya’da görev yaptım. Orada İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yürüttüğü bir İLBAP projesi vardı. İsmi İLBAP’dı. Proje hakikaten baştan aşağıya kadar çok ciddi düşünülmüş, ciddi sistematiği oluşturulmuş, donanımı hakikaten çok iyi oturtulmuş ve çok ince hesaplarla takip edilen bir proje idi. Antalya’nın şu andaki derecesi ortada. Bu hususta ilimizin mazeret bulmaya kalkarsak çok mazeret bulabiliriz. İldeki ekonominin sektöre dağılımı vs düşünülür. Bunların hepsinin muhakkak eğitime etkisi var. Şu anki duruma etkisi var. Bunlar artık kabullenilmemesi gereken şeyler. Şunu çok rahat kestirebiliriz. Çevremizdeki Denizli, Isparta, Burdur çok iyi yerlerdeler. Biz niye böyleyiz? Bununla ilgili o ilin akil insanlarını oluşturarak ben buna edinmeler diyorum gidip orayı yerinde ziyaret ederek o ilin başarısını sağlamak için neler yapıldığını görmek ortak aklın harekete geçirilmesidir. Gidip oralarda ziyaretler yaparak hareket planı oluşturulması lazım. Şu da var il yöneticilerinin içten o lokomotif motor gücünün bunun sıkıntısı duyan insanlar olmaları lazım. Ben Afyon’lu değil İzmirliyim. Ben Afyon’un bu problemini aşmak için neler yapabilirim. Burada yaşayan bir insan olarak bu öz içimden geleni bu sorunu çözmek için projelendirmek için bir gayret gösterme bununla ilgili projenin parçası olma önemli. Nemelazımcılık bu hususta doğru değil. (Kocatepe)