Bundan sonra Ankara’da avukatlık yapacağım
CHP Milletvekili Ahmet Toptaş, memleketinde yeterince çalışıp mücadele ettiğini, artık Afyon’un kendisine ihtiyacı kalmadığı düşüncesinde olduğunu belirtti. Toptaş, siyasi mücadelesini Başkent'te sürdüreceğini, Afyon’dan kopmayacağını, ancak yerleşik adresinin Başkent olacağını ifade etti Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, eşi Pakize Toptaş ile birlikte Gazeteniz Kocatepe'nin sorularını cevaplandırdı. Toptaş, partisinin ön seçimi ve sonrasında aldığı [&hellip]
CHP Milletvekili Ahmet Toptaş, memleketinde yeterince çalışıp mücadele ettiğini, artık Afyon’un kendisine ihtiyacı kalmadığı düşüncesinde olduğunu belirtti. Toptaş, siyasi mücadelesini Başkent’te sürdüreceğini, Afyon’dan kopmayacağını, ancak yerleşik adresinin Başkent olacağını ifade etti
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, eşi Pakize Toptaş ile birlikte Gazeteniz Kocatepe’nin sorularını cevaplandırdı. Toptaş, partisinin ön seçimi ve sonrasında aldığı istifa kararına kadarki süreci anlattı.
ÖNEMLİ OLAN DEMOKRASİ DERSİ VERMEK
Kocatepe Gazetesi: Sayın Milletvekilim, milletvekili aday listeleri kesinleşti. Hayırlı olmasını diliyoruz ülke geneline ve Afyonkarahisar’a. Bir siyasetçi, hukukçu, öğretmen ve seçmen kimliklerinizle ilk perspektfe neler söylemek istersiniz?
CHP Milletvekili Ahmet Toptaş: Milletvekili aday listeleri belli. Tabii herkes bir hayalle, bir iddia ile bu işe giriyor. Öncelikle bütün adaylara sağlık diliyorum. Ardından CHP’nin Türkiye’de 55 yıldır ön seçim yapmış olmasını önemsiyorum. Eksikleri vardır ama demokratiktir. Eksikleri düzeltilerek daha da genelleşerek diğer partilere örnek olacak bir davranıştır. Bazılarımızın istediği sonuçlar çıkmayabilir. Ama bu sonuçta kişisel bir şeydir. Çıkıp çıkmaması çok önemli değil. Önemli olan bir demokrasi dersi vermektir diğer partilere, Türkiye toplumuna. CHP bu konuda üzerine düşeni yapmıştır. Bundan sonraki süreçte gerçekten seçim propagandası için CHP’nin gerçekten önemli bir çalışma dönemi geçireceğidir. Seçim uygulaması bugüne kadar uygulanan seçim uygulamaları içerisinde en donanımlı olanı, en içi dolu olanı. Zaman zaman Genel Başkan’la konuşmalarımızda şunu söylerdim: Olumsuz eleştirilerden olumlu sonuç alınmaz derdim. Arkadaşlarımla tartışırken yaptığım konuşmalarda da. Şimdi tam o noktadayız. Olumsuz eleştirileri kenara bıraktık.
HİÇ KİMSE KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMİYOR
Milletvekili Genel Seçimi ile birlikte Türkiye’yi önemli bir anayasa çalışma dönemi bekliyor. Hukukçu siyasetçi olarak bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
CHP’nin Türk toplumuna verecekleri, vaatleri, Türkiye’yi bu badireden kurtaracak projeleri önemli. Türkiye’de hiç kimsenin güvenliği yoktur. Hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. Anayasa çalışmaları sürecinde çekilen sancının şiddeti artacak. Bu sıkıntı daha derinden hissedilecek. Umarım o noktaya gelmez. Bir hukukçu olarak bunu daha iyi yorumlamak mümkün. Son çıkardığımız İç Güvenlik Yasası, ondan önce çıkardığımız MİT Yasası, ondan önce çıkardığımız Kamu Güvenliği Müsteşarlığı Yasası gibi yasalar Türkiye’de faşist diktatörlüğün alt yapısını oluşturdu. Türkiye’yi bu badirelerden kurtarmak gerekiyor. Bunu CHP kurtarabilir. CHP’nin bu konuda çok ciddi çalışmaları var. Geçmişte içinde benimde bulunduğum çalışmalar var.
Partinizin sorunlara üreteceği çözümler için neler söylemek istersiniz?
Ekonomik olarak Türkiye çok zor durumda. 12 Milyon insan sosyal güvenlik fonlarından geçiniyor. Beş milyon insan da vakıflardan geçiniyor. İnsanı ekonomik olarak mağdur eder, muhtaç ederseniz kişiliksizleştirirsiniz, gelecekleri olmaz. Dolayısıyla bu topluma yeniden kişilik kazandırmak gerekiyor. CHP’nin bu konuda çok ciddi projeleri var. Biz yoksulluğu ortadan kaldıracağız, işsizliği ortadan kaldıracağız. Taşeronlaşmanın en kötü örneğini Afyon’da verdik değil mi? Bir şeridin ucunu direğe diğer ucunu ise taşeron çalıştırılan işçiye bağladık. Kar temizlemesi sırasında yol çalışmasında bu yapıldı. Ertesi gün şerit bağlanan işçi ‘Ben kendi isteğimle bir kaç dakikalığına şeridi bağlattım.’ demek zorunda bırakıldı. Bu açıklamaya yapmaya mecbur bırakıldı. Öyle söylemek zorundaydı. Taşeronu kurtarması lazımdı. Yani taşeronluk köle düzenidir. Bunu aşacak çok ciddi projelerimiz var. Türkiye’ye nefes aldıracak projelerimiz var. Bunlar yakında açıklanacak. İçi dolu kaynakları belli projeler. Bunları hayata geçirerek Türkiye’yi bu garabetten kurtarmamız lazım. Türkiye şimdi bir tek adamın ağzına bakıyor. Alacağı kararlara bakıyor. Bir tek kişinin Türkiye’yi nereye götüreceği belli değil.
İDEALLERİM VARDI, YİNE VAR
Afyon özeline dönersek ön seçimde 5’inci sırada çıktınız ama sıranızdan feragat ederek gençlerin önünü açmak istediğinizi ifade ettiniz. Siyaset bir yaşam biçimi kopmak mümkün değil. Bu saatten sonraki tasarrufunuz ne olacak?
Tabii politikaya devam edeceğim ama kişisel anlamda değil artık. Ben hayatım boyunca okuduğum, yazdığım, öğrendiğim dünyanın nasıl yönetildiğini, dünyadaki dinamikleri gördükten sonra politika yaşamım benim öyle başladı. Türkiye’de insan haklarını egemen kılmak, Türkiye’de demokrasiyi egemen kılmak, özgürlükleri egemen kılmak, Türkiye’de emeğin örgütlenmesini egemen kılmak ideallerim. Türkiye’de çalışanların hakkını korumak gibi ideallerim var. Türkiye’de çağdaş bir eğitim sisteminin egemen olması ve çağdaş bir toplum yaratma iddiam var. Bu ideallerim milletvekili olmadan önce de vardı, olduktan sonra da vardı, bir ara bilindiği üzere politikaya soğumuştum o zamanda bu ideallerin kavgasını verdim ben. Nerede verdim? Nerede bir sıkıntı varsa bir avukat olarak oraya koştum. Nerede bir problem varsa, Metin Göktepe davasından tutun başka toplumsal davalara kadar. İnsanı ve insan onurunu ilgilendiren her konunun içinde yer aldım. Bundan sonra da bir hukukçu olarak Ankara’da avukatlık yapacağım. Bir hukukçu olarak Türkiye’de hukukun yeniden anlatım kurallarına uygun olarak sürdürülmesini, bir hukuk devleti mücadelesini bir hukukçu olarak bu mücadeleyi sürdüreceğim.
AFYON’UN ARTIK BANA İHTİYACI KALMADI
Neden memleketiniz Afyon değil de Ankara’da avukatlık yapacaksınız?
Ankara siyasetin merkezi. Her şeyin kalbi Ankara’da atıyor. Afyon’da yeteri kadar çalıştım. Yeteri kadar mücadele ettim. Afyon’da mücadele edecek bir çok da insan var. Artık Afyon’un bana ihtiyacı kalmadı diye düşünüyorum. Bu ihtiyacı karşılayacak gençler yetişiyorlar. Umarım mücadeleyi daha ileriye taşırlar. Ben Ankara’da zemin itibariyle kendimi daha tatmin edecek bir mücadele içinde olacağım. Ömrümün yarısı zaten Ankara’da geçti. Politik hayatımdan, bitirdiğim iki üniversiteye kadar ömrümün büyük kısmı Ankara’da geçti. Ankara ikinci memleket. Ankara’da da çok ciddi bir çevrem var Afyon’daki gibi. Zaten Afyon’dan da kopmayacağım gelip gideceğim. Ama yerleşik adresim Ankara olacak.
KIRGIN VE YILMIŞ DEĞİLİM
Önseçimde sandıktan çıktığınız sıra itibariyle ikinci kez bu yarışa dahil olamamak sizi kırdı mı, üzdü mü, yıldırdı mı? Ön seçim sonucunu sindirebildiniz mi? Soğuk duş etkisi oluşturdu mu?
Kırgın ve yılmış değilim. Şöyle düşündüm: Bu parti beni dört defe ön seçimde birinci sıraya getirdi. Beşinci ön seçimde de getirmedi yani. Sindirememek diye birşey sözkonusu değil. Kesinlikle üzerinde bile düşünmedim. Çünkü ben dört yıllık milletvekilliği sürecini namusumla, şerefimle dolu dolu yaptığıma inanıyorum. Bugüne kadar meclis istatistiklerini açsınlar baksınlar. Benim vicdanım rahat. Daha fazlasını yapmak isterdim. Tecrübelerimi, birikimlerimi daha ileri boyuta taşınması gibi bir noktaya gelmişken bu durumu tabii üzüntü ile karşıladım. Soğuk duş etkisi yaratmadı. Sonucu olağan karşıladım. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Sonucu son derece doğal karşıladım. Farkındaysanız çok da asılmamıştım zaten. Çok asılmama noktasında da pişman değilim. Çünkü oradaki görev çok daha önemliydi.
Milletvekili adayları listesine baktığımızda avukatların ağır bastığını görüyoruz. Hukukçu kimliğiniz, siyasi tecrübelerinizle yeni anayasanın hazırlanacağı dönemde size ihtiyaç yok muydu?
Yani olabilirdi iyi de olurdu. Ben de isterdim tabii. Ama sonuç bizim istediğimiz gibi olmadığı zaman da niye olmadı demek gibi bir hakkımız yok. Ben Meclis’teki çalışmalarımın partililerim tarafından değerlendirileceğini düşündüm.
Önseçim sonucu akabinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir görüşmeniz oldu mu? Birincil adres Ankara olunca genel merkez düzeyinde bir görev teklif edilirse düşünür müsünüz?
Genel Başkanım telefonla aradı. Afyon’la ilgili, Türkiye ile ilgili düşüncelerimi sordu. Ankara’ya döndüğümde görüşmek istediğini belirtti. Zaten Genel Başkanımla randevusuz, teklifsiz görüşebiliyorum. Ankara’da bulunduğum zamanlarda da sıkça kendisine düşüncelerimi aktarmaya devam edeceğim. Sonrasında sadece avukatlık yapmayı düşünüyorum. Aktif politika; Demokrasi, özgürlük, hukuk mücadelesi olarak devam edecek.
Önseçimden sonra görüştüğünüz isimler oldu mu? Ya da sizi arayan, isimler oldu mu?
Arayıp kutladığım isimler oldu. İl ve Merkez İlçe Başkanımız telefon ettiler. Yürütülecek çalışmalar konusunda karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk.
Seçimden sonra meclise giren milletvekillerine ağabeylik yapmak, tecrübelerinizden yararlanılması gündeme gelir mi?
Benden yararlanmak isteyen herkese yardımcı olurum. Hayatımda herkese yararlı olmaya çalıştım. Avukatlığımda, öğretmenliğimde, milletvekilliğimde. Benden yararlanmak isteyen herkes yararlanabilir.
3 BİN 500 KİŞİ İŞ İÇİN MÜRACAAT ETTİ
Siyasetçinin seçilmesi ile işin bitmediğini hemen herkes biliyor. İnsanları kucaklamak, sorunlarına çözüm üretmek ve kişisel anlamda 40 yıllık emeğinizi göz önüne aldığımızda bunların ışığında neler söylemek istersiniz?
Bana bir dönem boyunca 3 bin 500 kişi iş için müracaat etmiş. 13 yıldır tek başına olağanüstü çoğunlukla iktidarda olan AKP Afyon’da 300 kişilik bir iş sahası açmadı. Bir muhalefet milletvekili 3 bin 500 kişinin iş talebinin kaçını karşılayarak insanların kaçını memnun edebilirsiniz? İktidar gücü elinde olanlar bile 300 kişiye iş sağlamamış. Sizden talep edilen 3 bin 500 kişiye iş. 11 Bin 321 kişiyi Mart ayı itibariyle ağırlamışım. Bir çalışma gününe bu rakamı böldüğünüzde ortalama 20 kişi düşüyor. Bazen iki kişi ,bazen ise 40 kişi.
Milletvekili olarak komisyonlarda üyelik, yurt dışı görevleri gibi farklı sorumluluklarınız da var. Bunlarda kolay süreçler değildi. Bu yoğun ve özverili çalışmalardan söz etmek ister misiniz?
Tabii, ben Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda 7 ay bütün yükü sırtıma alarak uğraştım. Çoğu zaman evime gelemediğim zamanlar oldu. Sabahlara kadar çalıştım. Evimdeki kitaplara bakıldığında o döneme ait 110 cilt kitap var. İki buçuk milyon sayfanın üzerinde bizlere evrak geldi. Genel Kurmay Başkanlığı’ndan, MİT’ten, Başbakanlıktan. Bin 896 sayfalık bir rapor yazmışız ki, birisi okusa ve yazsa herhalde 5-6 ayda ancak yazar. MİT Komisyonu’nda verdiğim mücadeleyi herkes bilir. Bugün Mehmet Ağar’la ilgili o Mehmet Eymür’ün açıkladığı o isimleri, faili meçhulleri Mehmet Ağar’a ben sorarken AKP’nin milletvekilleri Mehmet Ağar’a “Sayın Bakanım” diyorlardı. O soruları ise ben soruyordum Mehmet Ağar’a. MİT’e millilik özelliğini kaybettirdiler. Artık bundan sonra milli bir örgüt olarak saygı duymuyorum diyen bir insanım. Çünkü çıkan yasa bunu getirdi mevcut durum itibariyle. Şu anda Türkiye MİT kontrolünde olağanüstü hal yaşıyor. İç Güvenlik Yasası adı altında değiştirilen Polis Yasası’nın getirilmesi ile artık birey olarak her birimiz sıkıyönetimin eylem alanı içerisindeyiz, hedef halindeyiz.
Sizi seçim propaganda döneminde saha da görebilecek miyiz?
Partimizin il yönetimince yapılacak bir çalışma programı çerçevesinde bana verilen görev ne ise yerine getirmeye çalışacağım.
Seçmenlere, parti örgütüne ve partililer bu vesile ile vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Türkiye’nin bu garabetten kurtulması lazım. Türkiye’nin de bu garabetten kurtulması içinde herkesin dayanışma içerisinde olması lazım. Türkiye’nin garabetten kurtulması için herkesin eteğinde ki taşı dökmesi lazım. Türkiye’nin bu garabetten kurtulması için herkesin namuslu davranması lazım. Biz bunu başaracağız.
“VALİ BABA” DÖNEMİ ESKİDE KALDI
Her yeri geldiğinde avukatlıktan önce yürüttüğünüz öğretmenlikten duyduğunuz gururu paylaşırsınız. Eşi de bir öğretmen olan bir kişi olarak bir vali ile bir öğretmen arasında süre gelen tatsızlık sonrası vefat eden öğretmen olayını nasıl yorumlarsınız?
Valilik makamı artık valilik olmaktan çıktı. Geçmişte valilik makamı devleti temsil eden bir makamdı. Valiler devleti temsil ettikleri için “Vali Baba” olarak adlandırıldı. Herkes o makama çok güvenle bakardı. Bir süreden beri valilik insanların güvenerek baktıkları bir makam, vali de insanların “baba” diye baktıkları güvenilebilecek bir vali olmak yerine bir iktidarın gölge il başkanı. Bilindiği üzere valilik için bir tahsile gerek yok. Ortaokul mezunu bir kişiyi bile vali yapabiliyorlar. İstisnai bir memuriyet olduğu için kimi kullanabileceklerse birçok yerde kullanabilecekleri kişileri vali yaptılar. Suyu olmayan köye sırtında buzdolabı ya da bulaşık makinesi götüren valiler gördük biz. Vatandaşa küfür eden valiler gördük. Şimdi öğretmeni öğrencisinin önünde azarlayan bir validen bahsediyorsunuz. Ben onu vali olarak falan nitelemem. O benim gözümde vali değil iktidarın il teşkilatından bir şahsıdır. Öğretmenlik çok farklı birşeydir. O öğretmen o davranışı onuruna yediremediği için kalp krizi geçirerek vefat etti. Bu öğretmen inceliğidir, öğretmen yüreğidir. Ne kadar incindi ki kalp krizi geçirdi.
İnşallah bir daha böylesi bir durum yaşanmaz. Benzeri örnekleri toplumsal hayatta sıkça rastlıyoruz. Bunlar da sizce kanıksandı mı?
Çocukluğumda bir öğretmenin ayakları biraz aksadığı için “Topal serçe gibi ne dolaşıyorsun.” dediği bir arkadaşımın ömür boyu kompleks içinde yaşadığına tanık oldum. Öğretmenlik formasyonunda bize öğretilen bir öğrencinin hatalı dahi olsa sınıfta azarlanacak bir öğrencinin hayatı boyunca onu eğitmek yerine daha olumsuz yöntemleri kullanmasına fırsat verecek bir bahaneye dönüşmektedir. Eğer siz vali iseniz bulunduğunuz yerde en üst makamda ki insansınız. Bunun olgunluğunu taşımanız lazım. Öğretmen yanlış yapmış olabilir. Diyelim ki yanlış yapmış, bunun uyarılacağı biçim başkadır. Bunlar da bu ilk örnek değil. Buna gelinceye kadar daha çok örnek var. Bir zamanlar bir Sağlık Bakanı vardı. Hastaların yanında doktoru azarlar. Ondan sonra da hastalar doktorları döverlerdi. Sonra da sağlıkta şiddete karşıyız. Şiddeti uygulayanlar şiddete karşı oldukları yönünde demeç veriyorlar. Ben o valiyi vali olarak nitelendirmek istemiyorum. İnsanlıktan nasibini almamış birilerinin kullanmak için getirdiği bir zavallıdır. Kesinlikle başka bir şey değildir.
Bu olaylar dünyada da ülke genelinde de var. Önemli olan yeterli tepkiyi göstermek değil mi?
Afyon’da bu tür vali örnekleri gördü. Geçmişte il başkanlığı yaptığım dönemde bir zamanlar bir vali vardı. Valiye hoşgeldine gitmedi diye beni eleştirmişlerdi. Vatandaşa işkence etmekten ceza almış bir şahsı ben vali olarak tanımıyorum demiştim. Sözünü ettiğim vali kendi aracının önüne geçen bir taksi şoförünü durdurtmuş bıyıklarına asılmış. Benim arabamın önüne nasıl geçersin diye. Bu da vali idi. Bunları yaşıyoruz Türkiye’de.
Peki bunların önüne nasıl geçilir?
Bir ülke insanlarının kültürü ne kadar ise insani değerleri de o kadardır. Birbiri ile paralel. Biz kültürel zenginliklerimizi öne çıkarıp insan kültürünü eğitimle, davranışlarımızla, uygulamalarımızla, yönetim anlayışımızla bir bütün olarak yükseltmedikten sonra bugün adı Ali olan vali yarın adı veli olan başka bir vali ile bu çirkin davranışlar devam edecektir. Türkiye’nin çok ciddi bir eğitim reformuna ihtiyacı var. Türk insanının hak etmediği bir yönetici kadrosu gün geçtikçe daha barışçıl, daha demokrat, daha hoşgörülü bir toplum yetiştirme gayreti içinde olmak yerine toplumu provoke eden, toplumun gelişmesine engeller koyan hatta toplumu daha geri düzeylerde yaşamasını sağlayan bir sistem oluşturmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin bundan kurtulması lazım. Aslında Türk insanı barışçıl bir insandır. Türk insanı hoşgörülüdür. İstikrarı katledenler bugün istikrarın savunucusu gibi gözüküyorlar.
Eşiniz Pakize Toptaş emekli bir öğretmen olarak aynı zamanda sizin öğretmen kimliğinizi düşündüğümüzde meslektaşınız. Siyaset arenasında ki son durumu hanımefendi nasıl değerlendiriyor?
Siyaset serüvenini 42 yıllık evliliğimizde eşimle birlikte sürdürdük. Her anlamda sağ olsun tam bir yol arkadaşlığı yaptık. Kendisinin başarılarımda çok büyük payı vardır. Aksi takdirde bu kadar başarılı olamazdım. Kendisi için hiçbir zaman bir şey istemedi. Benim ideallerimi benimseyerek gerçekleşmesi için sürekli çaba sarf etti. Yine yaşamımızı birlikte sürdürüp mücadelemize devam edeceğiz. Türkiye’de çocukların özgür yetişmesi için, çocuklarımızın yaşanabilir bir Türkiye’de güvenle yaşamaları için mücadelemiz devam edecek.
Şu anki dengelere göre Türkiye genelinde ve Afyon özelinde nasıl bir milletvekili tablosu göreceğiz? Partinizin Afyon genelinde ki durumu için ne söylemek istersiniz?
Bir tahmin yapmak istemiyorum ama bu seçimde CHP hem Afyon’da hem Türkiye’de iktidar olacak. CHP olarak iddialıyız. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidara gelmesi için Afyon’dan iki milletvekilinin çıkması lazım. Burcu AYDIN