Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Onur Bayram

Bugün 23 Nisan. Kaza geçirmezse neşe doluyor insan

Onur Bayram 23 Nisan 2010 Cuma 03:00:00
  Türkçe Öğretmenliği son sınıfta öğrencisi Fatma Aykuş’un, mezuniyetine iki ay kala Tınaztepe Yurdu karşısında yaşadığı kazayı iki gündür Afyonkarahisar basınında oku-yoruz. Gözündeki hastalığa rağmen öğretmen olmanın hayali gece gündüz ders çalışan genç bir kızın hayalle-rine sahip çıkamadık. Seçimler öncesi belediye başkanlığı ile ilgili bir ‘emanet’ tartışması yaşanmıştı. Diyanet Başkanlığı’nın internet sitesinde Emanet kavramının İslam’ın temel prensiplerinden biri olduğu anlatılmış. İslam dininde emanete çok ciddi önem verildiği, ferdî ve sosyal huzurun, maddî ve manevî kalkınmanın temel esaslarından birinin emanet olduğu belirtilmişti. Emanet aynı yazıda, ‘bir kimseye koruması için geçici olarak verilen şey’ olarak açıklanmış. Bu durumda üniversite öğrenimi için ilimize gelen her öğrencinin Afyonkarahisar ve Afyonkarahisar halkına emanet olduğu sonucunu çıkarabileceğimize inanıyorum.
Telef mi oluyorlar
Emanete sahip çıkıp çıkıp çıkamadığımız sorusunun yanıtını sizlere ve vicdanlarınıza bırakıyorum. 5 yılda yaşanan 10’u aşkın kaza, kaybedilen 5’ten fazla can benim vicdanımı acıtıyor. Şimdi bu satırları okuyanlardan bazılarının, ‘yetkililer yapsın canım’ dediğini duyar gibiyim. Peki bu çocuklar, gençler sadece yetkililere mi emanet. Esnaf, ev sahibi hiç mi para kazanmıyor. Aynı şehrin havasını soluyan insanların bu çocuklara hiç mi hakkı geçmiyor. Fatma Aykuş’un kazası sonrası konuştuğum öğretim üyelerinden biri, gençlerin üniversite ile yurt arasında yaşadıklarını üzüntüyle ‘birer birer telef oluyorlar’ sözleriyle açıklamıştı. Bizim bildiğimiz hayvan telef olur. İnsansa ölünce yası tutulur, hatırlanır, bir daha acı yaşanmasın diye tedbir alınır. Öğrencilerin okul yolundaki kazaları bitmediğine göre ya ‘telef’ oldukları doğru ya da bizlerin üzerimize düşen görevi yapmadığımız.
Siz olsanız çocuğunuzu
Afyon’a gönderir misiniz?
Bu satırları okuyanlar arasında çocukları olanlar varsa lütfen aynı durumda kalan çocukların kendi çocuğunuz olduğunu düşünün. Göz nuru yetiştirip, büyüttüğünüz çocuğunuz kavşağın arkasındaki yaya geçidini görmeyen ya da önemsemeyen bir şoförün gazabına uğruyor. Bu olaydan sonra öğrenciler eylem yapmayı, yolu trafiğe kapatmayı düşünüyorlardı. Tınaztepe Yurt Müdürü Beytullah Aslan, öğrencileri sakinleştirerek, gerekenin yapılacağını açıklamış. Öğrenciler de eylem fikrinden şimdilik vaz geçmiş. Şimdi öğrencilerin yeterli önlemlerin yine alınmadığını gördüğünü ya da yeni bir kaza yaşandığını düşünelim. Yol kapanmış, öğrenciler ölmek istemiyoruz diye bağırıyor. Bu televizyonda gören anne-babaların yerinde olsanız çocuğunuzu Afyonkarahisar’da tutar mısınız? Ya da yeni üniversite sınavına girip iyi puan alan bir öğrencinin velisisiniz. Çocuğunuzun Afyonkarahisar’ı tercih etmesini ister misiniz? Ben istemem.
Hayalleri de kanlarıyla
birlikte akıp gidiyor
Eskişehir’i Eskişehir yapan öğrenci oldu. Öğrenci-ler gittiğinde şehir nasıl ıssız kalıyor bir bakın. Esnafımız, öğrencilerin sınav zamanını, gelip gittikleri tarihleri öğretim üyelerinden iyi biliyor. O zaman bindiğimiz dalı kesmeyelim. Şehrimizin öğrenci için güvensiz bir yer olarak isim yapmasına izin vermeyelim. İzin vermemek dediğimiz gencecik fidanların ölümünü de sessiz, sedasız kabullenmeyelim. Elimizi taşın altına koyup, gerekeni yapalım. Yapalım ki başka canlar yanmasın. Gencecik bedenler yere düşüp kan içinde kalırken, hayalleri de kanlarıyla birlikte akıp gitmesin.
Alışveriş yurttan önemli mi?
Fatma Aykuş’un kazasının detaylarını araştırırken, Tınaztepe Yurt Müdürü Beytullah Aslan’la tanışma fırsatı buldum. Müdür Aslan’ı da duyarlılığından dolayı tebrik etmek gerekiyor. Hem daha önceki olaylarda hem de bu olayda gereken girişimlerde bulunmuş. Hatta Fatma Aykuş’un kaza geçirdiği gün olaydan çok kısa bir süre sonra Aslan’ın bilgi verdiği Eskişehir Kredi Yurtlar Kurumu Bölge Müdürü bile olay yerine gelmiş. Kredi Yurtlar Kurumu daha önceki kazalar ve başvurular özerine bölgeye bir üst geçit yapmaya karar vermiş. Hatta projesi de hazırlanarak, Konya Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne gerekli başvuru yapılmış. Ancak mahkeme tarafından tedbir konularak inşaatı durdurulan Şahitler Kayası Kavşağı’ndaki köprü bitmeden yurt önündeki yolun, yol bitmeden de üst geçidin yapılacağına inanmıyorum. Bu durumda üst geçidin ne zaman yapılacağı muamma. Kaldı ki valizleriyle memleketten gelecek öğrencilerin normal bir üst geçitten geçmesinin ne kadar zor olacağı ve üst geçidin kullanılırlığı tartışılır. Belediye Başkanı Burhanettin Çoban’ın seçim öncesi Antalya’daki gibi yürüyen merdivenli ve asansörlü üst geçit projeleri vardı. Kredi Yurtlar Kurumu’na biraz destek verilirse sanırım bu bölgeye böyle bir üst geçit çok yakışır. Üst geçit yapılıncaya kadar da geçici önlem almak gerektiği kanısındayım. Öğrendiğim kadarıyla yol yapısı nedeniyle çizgilerle uyarı ve yolun şehirler arası yol olması sebebiyle hız kesici yapılamıyor. Ahmet Necdet Sezer Kampusü’nun girişindeki trafik ışıklarına yakınlığı nedeniyle de trafik lambasına karayollarının karşı çıktığı bilgisini edindim. Oysa Mavi Hastane’nin bulunduğu Çakırköy Kavşağı ile bir alışveriş merkezi ve lüks evlerin bulunduğu kavşağın arasındaki mesafe Tınaztepe Yurdu ile Ahmet Necdet Sezer Kampusü arasındaki mesafe neredeyse aynı. Bu da insanın aklına alışveriş merkezi ve konutlar, yurttan önemli mi sorusunu getiriyor.
Bürokrasi hazretleri aşılamıyor
Geçici çözüm önerileriyle ilgili bir diğer öneri ise hem Yurt Müdürü Aslan’ın hem de Jandarma Komutanı Vekili Yarbay Baha Ünal, üzerinde durduğu geçici servis yolu. Tınaztepe Yurdu için tehlike yaratan viraj öncesi Organize Sanayi girişi için bulan bölümden yurt önüne geçecek bir servis yoluyla soruna geçici çözüm bulabileceğine bende inanıyorum. Bölgedeki eksikleri 2 yıldır takip eden Yarbay Ünal da duyarlılığı tebrik edilmesi gereken yetkililerden. Kaza sonrası görüştüğüm bir çok yetkili konu ile ilgili çalışma ve yazışma yaptıklarını anlatıyorlar. Herkes sorunun farkında ve bir şeyler yapılması gerekliliği ile ilgili ortak fikirde buluşmuş görünüyor. Buna rağmen neden hala bürokrasi hazretleri aşılıp soruna gerçek bir çözüm bulunmuyor anlamıyorum. Birkaç sene önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olduğu dönemde 23 Nisan nedeniyle TBMM’nin başkanlık koltuğuna 21 yaşında bir genç arkadaşım oturmuştu. O dönemde bu olay bir hayli tartışma çıkarmıştı. Bugün yine 23 Nisan. Ankara’dakileri bilmiyorum ama ilimizdekiler yurda tehlike içinde gidip geliyor. Ne yazık ki neşe dolamıyor insan…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER