'Bitkisel Tedavi Yöntemi 50 Bin Yıl Önce Başladı'
AFSÜ Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Jale Akgöl, ilaç üretim süreçleri hakkında önemli bilgiler verdi
Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Jale Akgöl, ilaç geliştirme süreçlerini anlattı. Akgöl, “Farmakoloji, kısaca ilaç bilimidir. Bu alanda uzmanlaşan araştırmacılar, ilaçların kimyasal ve fiziksel özellikleri ile nasıl etki gösterdiklerini canlı organizmalarda inceler. Özlüce ifade etmek gerekirse farmakoloji, ilaçların etkili ve güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli bilimsel temeli sağlar ve yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunur. Farmakoloji; biyokimya, fizyoloji, genetik, kimya gibi temel bilimlerle klinik uygulamalı bilimler arasında köprü görevi gören bir alandır. Bu yönüyle farmakolojinin, disiplinler arası iş birliğine açık ve multidisipliner çalışmaları teşvik eden bir bilim dalı olduğunu söyleyebiliriz.
İlaç dediğimizde hastalıkları gidermek veya önlemek için kullanılan bütün maddelerden bahsetmiş oluyoruz ki bunların da geçmişi herhalde insanlık tarihi kadar eskidir, değil mi? Haklısınız. Örneğin Kuzey Irak’taki Şanidar Mağarasında keşfedilen arkeolojik bulgular bize, yaklaşık 50 bin yıl önce yaşayan atalarımızın bitkisel tedaviye başvurduğuna dair ilk somut kanıtlardan birini vererek, farmakoloji tarihi için de kanıtlanabilir bir başlangıç noktası sunuyor” dedi.
İLAÇ KONUSUNDA ÖNCÜ DEHALAR VAR
İlaç geliştirme konusunda insanlığın öncü bilimadamlarına sahip olduğunu vurgulayan Akgöl, “İnsanların, dünyanın farklı coğrafyalarında şifalı bitkilere dayalı başlayan iyileşme arayışı; Shen Nung, Hipokrat, Galen, İbni Sina ve Paraselsius gibi öncü dehaların omuzlarında yükselmiş, 18’inci yüzyılda da doğa bilimleri ve kimyanın gelişmesiyle büyük bir ivme kazanmıştır. İnsanlık tarihinde savaşlar, felaketler, kazalar, doğumlar, irili ufaklı hastalıklar insanları yaşamlarını sağlıklı bir şekilde idame etmek için güdülemiş, bu da ilaçları ve dolayısıyla farmakolojiyi tüm bilimler içinde benzersiz bir konuma taşımıştır.
Modern farmakolojinin geldiği noktayı almasında teknolojik ve bilimsel ilerlemeler elbette ki son derece etkili olmayı sürdürüyor. Biyoteknoloji, genetik mühendislik ve biyomühendislik alanlarındaki hamlelerin de ilaçlarla ilgili çalışmaları, bir başka deyişle geleceğin farmakolojisini daha yenilikçi bir noktaya taşıyacağı kuşkusuzdur” ifadelerini kullandı.
İLAÇ GELİŞTİRME, HASTALIĞIN NEDENİNİ ANLAMAKLA BAŞLAR
AFSÜ Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Jale Akgöl, açıklamasına şöyle devam etti:
“İlaç geliştirme süreci, genellikle bir hastalığın biyolojik nedenlerini anlamakla başlamaktadır. Hastalıkların sebepleri, doğası ve sonuçları bilimsel bakış açısıyla ortaya kondukça; daha güvenli ve etkili ilaçlar geliştirilebiliyor. Mekanizmalar aydınlatıldıkça hedefe yönelik tedavilerle ilaçların olası genel zararları sınırlandırılabiliyor; genetik özelliklerle hastalıklar ve tedavi ilişkisi ortaya kondukça bireylerin farklılıklarına uygun, kişiye özel tedavi yaklaşımları sunulabiliyor.
Yapay zekâ teknolojileri ilaç adaylarını belirlemede, ilaçların muhtemel yan etkilerini öngörmede, klinik araştırma süreçlerini hızlandırmada; antibiyotik üreten genlerin keşfi, yeni moleküllerin tasarımı ve üretim süreçlerinin optimizasyonu gibi mikrobiyal genetik mühendislik aşamalarını yönlendirmede kullanılıyor. Bunların yanısıra bir ilacın piyasaya çıktıktan yani kullanıma sunulduktan sonraki geniş popülasyonlardan gelen büyük verilerin analizleri de artık bu teknolojilerle işlenebiliyor.
Akıllı ilaç taşıma sistemleri (nanopartiküller, liposomlar) klinikte kanser ve inflamauar hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Monoklonal antikorlar, gen tedavileri, RNA bazlı ilaçlar üzerinde yapılan çalışmaların da giderek artmaktadır. Ülkemizde de potansiyel yeni tedavilerin, ilaçların veya tıbbi cihazların güvenliğini ve etkinliğini değerlendirmek üzere yapılan klinik araştırmalar artmaktadır ve kurulan Faz 1, Biyoyararlanım, Biyoeşdeğerlilik ve Klinik Araştırma Merkezleri aracılığıyla aşı ve ilaç çalışmalarında da önemli çalışmalar yapılmaktadır.”
SAĞLIK OKURYAZARLIĞI VURGUSU
Akgöl, ilaç kullanımı konusunda şu uyarıları yaptı:
“Konu sağlık ve özellikle de ilaçlar olunca bir kazanç kapısı olarak görülüp insanların suiistimal edildiği durumlar maalesef ki yaşanıyor. Tam ve güvenilir tedavinin henüz olmadığı ya da süreçleri düzeltmenin masraflı ve meşakkatli olduğu alanlarda yaş, eğitim, gelir düzeyi fark etmeksizin her birey ‘kullanılmaya’ açık hâle gelebiliyor ne yazık ki…
Bugün obezite, kellik, cinsel fonksiyon bozuklukları, kanser türleri ve her tür kronik hastalık için sürekli alternatif çözümler sunan ve standart bir ilacın laboratuvardan raflara uzanan yolculuğunda edindiği kalite süreçlerinden ve kanıt aşamalarından hiçbir şekilde nasip almayan birçok ürün, halk sağlığı için açık bir tehdit hâline gelmiş durumda. Diğer taraftan sahte ürünler, özellikle ilaç görünümlü bitkisel takviyeler genellikle etkin olmayan, tehlikeli veya bilinmeyen maddeler içerebiliyor. Dozaj hataları ve zararlı bileşenler de yan etkilere, zehirlenmelere, tedavinin gecikmesine ve sorunların kronikleşmesine yol açabiliyor.
Bunlardan korunmak için sanal platformlardaki kolay yollardan tedavi sunan ‘mucize çözümlere’ kulak tıkamak zorundayız. Bireylerin sağlıkla ilgili bilgilere ulaşması, bu bilgileri anlaması ve bu bilgileri sağlıkla ilgili kararlarında kullanabilmesi için gerekli zihinsel ve sosyal becerileri ifade eden sağlık okuryazarlığını, erken yaşlardan itibaren eğitim sistemimize entegre ederek geliştirmek, web üzerinden kesinlikle ilaç görünümlü ürünler satın almamak, hekimlerin ve eczacımızın önerileri dışında hareket etmemek hepimizin ortak sorumluluğudur. Potansiyel ilaçlar, çok sayıda uzmanın katkısıyla uzun, meşakkatli ve pahalı bir sürece yayılan keşif ve ön araştırmalarla geliştirilir. İlaçların içeriğindeki maddelerin veya bileşiklerin laboratuvar ve hayvan deneyleriyle güvenliği, etkinliği ve toksik etkileri değerlendirilir.
Ancak bundan sonradır ki o ilacın insan üzerindeki klinik araştırmalarla tedavide kullanımı uygun bulunur ve düzenleyici kurullardan onay alınarak kullanıma sunulur. Bahsettiğim bu aşamalar genellikle 10-15 yıl sürebilmekte ve ortalama 2,8 milyar ila 3 milyar dolar arasında değişebilen son derece yüksek bir Ar-Ge maliyeti doğurmaktadır.”