• Haberler
  • Gündem
  • Biliminsanı Açıkladı… Türkiye Nüfusu İçin Alarm!

Biliminsanı Açıkladı… Türkiye Nüfusu İçin Alarm!

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından '8 Mart Dünya Kadınlar Günü Paneli' düzenlendi. Panelde konuşan Dinar Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Öğr. Gör. İlknur Yeşil, Türkiye'nin nüfusu için beklenen durumu gözler önüne serdi

Erdal Akar Konferans Salonunda düzenlenen panele; Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Koçak, Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Letife Özdemir, Müdür Yardımcıları Dr. Öğretim Üyesi Mürşide Şimşek ve Dr. Öğr. Üyesi Hale Fulya Kaya katıldı.

Panelin moderatörlüğünü yapan Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Letife Özdemir, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün geçmişinin 1857 yılında ABD’de yaşanan ve 120’den fazla kadın işçinin ölümü ile sonuçlanan bir yangına dayandığını belirtti. Özdemir, şunları söyledi:

8 Mart 1857 yılında, Amerika Birleşik Devletlerinin New York kentinde bir işçi grevi gerçekleşiyor. O yıl tekstil sektöründe çalışan kadın işçiler; düşük ücretler, uzun çalışma saatleri ve kötü çalışma koşullarına karşı greve gittiler. Polislerin sert müdahalesi ile grev bastırılıyor ve fabrikada çıkan bir yangında 120’den fazla kadın işçi hayatını kaybediyor. 1910 yılında düzenlenen ‘Uluslararası Sosyalist Kadınlar’ konferansında Alman sosyalist Clara Zetkin, kadın hakları ve eşitliğini vurgulamak amacıyla ‘Dünya Kadınlar Günü’ ilan edilmesini öneriyor ve bu önerinin kabul edilmesiyle 1911 yılından itibaren çeşitli ülkelerde anılmaya başlanıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün resmi olarak kutlanmaya başlanması ise 1975 yılında Birleşmiş Milletlerin kabul etmesiyle gerçekleşti. Türkiye’de ise Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında kutlandı.”

Biliminsanı Açıkladı… Türkiye Nüfusu İçin Alarm!

“CİNSİYETÇİLİK, OLUMSUZ DAVRANIŞLARIN GERÇEKLEŞMESİYLE FARK EDİLİYOR”

Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Timuçin Aktan ise “Gözden Kaçan Cinsiyetçilik” başlıklı konuşmasında cinsiyetçilik meselesinin toplumlarda kadınlara yönelik şiddet gibi olumsuz davranışların gerçekleşmesiyle fark edildiğini, günlük hayatın içerisindeki cinsiyetçi öğelerin ise toplumun dikkatinden kaçtığını kaydetti. Aktan, “Cinsiyetçilik bir tutumdur; bunun sonucunda da ayrımcılığın ortaya çıktığına inanıyoruz. Bu yüzden ayrımcılığı ortadan kaldırmak için arka plandaki tutumu anlamamız gerekiyor” dedi. Ön yargının tek yönlü bir antipati olduğunu söyleyen Aktan, “Ön yargı, bir grubu sevip sevmeme üzerinden kurgulanır. İnançlarımızı, davranışlarımızı ve tutumlarımızı buna göre şekillendiririz. Sosyal kimlik bağlamında baktığımızda insanların iç durumlarını ve kayırmalarını görürüz. Dış grupların ise genelde kayırılmamasını bekleriz. Buna cinsiyetçilik bağlamında baktığımızda erkeklerin erkekleri kayırmalarını bekleriz. Fakat ilk defa 1990 yılında erkeklere yöneltilen ‘belli konularda kim daha iyidir?’ sorusuna kadınların daha iyi olduğu cevabını aldık” diye konuştu.

Biliminsanı Açıkladı… Türkiye Nüfusu İçin Alarm!

“KADINLAR, ERKEĞİN ROLLERİNİ ÜSTLENDİĞİNDE OLUMSUZ DURUMLAR ORTAYA ÇIKIYOR”

Tarih boyunca insanların, kadın rolü ve erkek rolü olarak iki farklı iş paylaşımı yaptıklarını ifade eden Aktan, “Kadınların rolü genellikle bakım, erkeklerin rolü ise ekmek getirmek üzerine kurgulanmıştır. Bu roller, birbirini tamamlayıcı oldukları zaman toplumun gelişmesini sağlayacak şeklinde algılanmış. Kadınlar, erkeğin sahip olduğu rolleri üstlendiği zaman olumsuz durumları beraberinde getiriyor. Olumlu durumlarda ise erkeğin statüsünü kabul eden kadın tutumlarını görüyoruz” ifadelerini kullandı. Aktan, korumacı inançlara maruz kalmanın etkilerine de dikkat çekerek, “İş yerinde korumacı tutumlara maruz kalan kadınların kariyer yönelimlerinin bozulduğunu, onların bazı çalışmalarda bilişsel becerilerinin azaldığını gözlemleyebiliyoruz. Korumacı inançlara maruz kalmak kadınların kendilerinin kariyer yönelimlerinden çok ilişki yönelimleri olarak tanımlamalarını da beraberinde getiriyor”  dedi.

“2050 YILINA GELDİĞİMİZDE 6 KİŞİDEN 1’İ YAŞLI OLACAK”

Dinar Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Öğr. Gör. İlknur Yeşil ise “Kadının Yaşlı Hali”  başlıklı sunumunda kadın denildiği zaman genç veya orta yaşlı kadınların akla geldiğini, yaşlı kadınların ise akıllara gelmediğini belirtti. Yeşil, kadınlık fikrinin daha çok gençlik ve güzellik üzerine şekillendiğini vurgulayarak, “Yaşlı kadın olmak ilk akla gelenlerden olmuyor. Normalimizin dışında bir durum” dedi. Yaş dönemlerinin bireylerin birtakım psikolojik ve biyolojik deneyimler geçirdiğinin habercisi olduğuna dikkat çeken Yeşil, “Bir toplumda yaşlı nüfus oranı yüzde 10’u geçerse o toplum çok yaşlı toplum haline geliyor. Bu oran Türkiye’de çoktan geçmiş durumda. Bugün sokakta gördüğümüz 10 kişiden 1’i yaşlıyken 2050 yılına geldiğimizde 6 kişiden 1’i yaşlı olacak” diye konuştu.

“KADINLAR, ERKEKLERE GÖRE DAHA UZUN YAŞIYOR”

Kadınların istatistiklere göre tüm dünyada erkeklere göre daha uzun yaşadıklarına dikkat çeken Yeşil, “Kadınların uzun yaşamasında biyolojik, genetik etkenler var. X kromozomunun fazla olması onların bağışıklık sistemini daha güçlü hale getiriyor. Östrojen hormonu da kadınları kalp ve damar hastalıklarından koruyabiliyor” dedi. Yeşil, “Kadınlar açısından ömür uzadıkça kadınların tek başına üstesinden gelmesi gereken daha çok yıl olduğu anlamına geliyor. Yaşlılık dediğimiz dönem, bireylerin önceki yaşam evrelerinde edindikleri deneyimlerin, gerçekleştirdikleri eylemlerin ve sahip oldukları kaynakların birikimli bir yansımasıdır” ifadelerini kullandı.

Panel,  soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme