Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Eyüp İMİR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BİLİM İNSANLARI

Sevgili okurlar bana ilgi çekici gelen karı-koca iki bilim insanının buluşlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
1891 yılında bilimsel çalışmalar yapmak ihtiras ve aşkıyla yanıp tutuşan Polonyalı Marie Polonya’dan Fransa’nın başkenti Paris’e gelir. Paris’e gelir gelmez Fen Fakültesi’ne kaydolur.
Çok fakirdir, yazın sıcaktan, kışın dondurucu soğuktan durulamayacak kadar köhne bir çatı aralığında oturuyordu. Öğrenimine devam edebilmek için gece yarılarına kadar laboratuarlarda, fırınların başında duruyor bilimsel gözlemler yapıyordu.
Ama her şeyden önce huzurluydu. Çok sevdiği fizik derslerine devam edebiliyordu. Marie aynı laboratuarlarda çalışan genç Fransız bilgini ‘Pierre Curie’ ile de tanışmıştı. 1894’te Pierre Curie ile Marie’nin bu arkadaşlıkları evlilikle sonuçlandı. Bir ideal birliği, içinde çok güzel araştırmalar yapıyorlardı.
Bilim tarihinde eşine az rastlanan bu ahenkli birleşme bilimsel işbirliğinin en güzel örneğini verdi. İki genç bilgin (Radyum)’un keşfi gibi çığır açıcı bir sonuca ulaştılar.
Curie çifti üniversitedeki araştırmalarına devam ediyorlar, diğer bilginlerin dikkatlerini çekiyorlardı. Genç bilginler fakültenin bodrum katında küçük bir depoyu kullanmak için izin istediler. Burası hurdalık nemli bir mahzendi. Genç bilginler (uranitit) madenlerini işleyen bir şirketten bu madenlerden kendilerine gönderilmesini istediler. Uranyum kapsayan ‘uranitit’ (uranyum dioksit minerali)ni yakından incelemeye koyuldular. Bu mineral cam ve boya sanayisinde kullanılıyordu. Zorlu bir çalışmaya başladılar. Kilolarca madenleri ergime potasında arıtmaya çalışıyorlardı. Ergimekte olan külçelerden çıkan zehirli gazlar laboratuarı tam bir cehenneme çeviriyordu. Gözlerinden yaşlar akıyor nefesleri kesiliyordu. Uzun çalışmalar sonunda uranitit cevherini elli kiloluk bir külçe haline getirdiler.
1898 Temmuzunda genç çiftler bu maddeden yeni bir eleman ayrıştırmayı başardılar. Uranyumdan daha etkin bu elemana Marie’nin anavatanına bir anısı olarak ‘Polonyum’ adını verdiler. Yorucu çalışmalara devam ediyorlardı. Laboratuardaki masanın üstü ergitilen külçelerle dolup taşıyordu.
Curieler 4 yıl sonra örnek külçelerin arasında mutfak tozuna benzeyen bir toz kırıntısı yer aldı. Aradıkları esrarengiz maddeyi bulmuşlardı: RADYUM.
Bu maddenin uranyumdan iki milyon defa daha etkin bir eleman olduğunu Bilim Dünyasına ilan ettiler. 1903 yılında Nobel ödülünü kazandılar. Ertesi yıl Pierre Curie Sorbonne Üniversitesine profesör olarak atandı. 1906 yılında Fakültedeki yorucu çalışmaları bitiren Pierre Curie dalgın dalgın karşıdan karşıya geçerken bir at arabasının çarpmasıyla atların altında kalarak hayatını kaybetti.
Marie Curie metanetini hiç kaybetmedi. Bir ay sonra kocasının Sorbonne’daki kürsüsüne profesör olarak atandı. Hayatını bilime adamış olan bu kadın 1911’de ikinci bir Nobel Ödülü kazandı. Marie Curie birkaç yıl sonra Paris’te Radyum Enstitüsü’nü kurdu. Bütün hayatı boyunca çok ağır şartlarda ve yıpratıcı çalışmalara özellikle radyumun sebep olduğu öldürücü etkilere göğüs geren Marie Curie 1934 Temmuz ayında bir sanatoryumda hayata gözlerini yumdu. Böylece Bilim Dünyası bilim uğrunda can veren büyük bir insanı daha kaybetmiş oluyordu.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER