Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

BEŞ ŞEHİR

Futbol dışında yazı yazmıyordum uzun süredir. Ta ki birkaç gün önce saat 06 haberlerini izlediğim bir TV’nin sunucusu, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın anıt eseri “Beş Şehir” için roman deyince çok, içerledim, roman değildi çünkü bu eser ve de sunucu oldukça entelektüel bir kişiydi… Kitabın yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk kültür ve edebiyatının, düşünce dünyamızın tanınmış bir ismi olup İstanbul, Bursa, Erzurum, Ankara ve Konya’daki yaşayışı sırasında edindiği bilgi gözlem ve intibalarını duygu ve düşüncelerini anı-deneme biçiminde anlatır. Beş Şehir’de; anlatılır ama bu anlatım düz, sıkıcı ve renksiz değildir.. Bu şehirlerin içinden geçtiği tarihsel süreçleri engin bir kültür birikiminin verdiği kuvvet ve coşkuyla dökmüştür ak kağıda..
Yazar, kitabın konusunu,“Hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır” diye açıkladıktan sonra , “Ancak sevdiğimiz şeyler bizimle beraber değişirler ve değiştikleri için de hayatımızın bir zenginliği olarak bizimle beraber yaşarlar” sözleriyle bitirir önsözünü.. Neredeyse bin yıllık, Malazgirt’ten bugüne bir tarih-kültür sürecini yansıtır etkili bir edebi dille.. Meselâ, Tanpınar o büyüleyici üslubuyla, dilimizi kullanmadaki hayranlık uyandıran ustalığıyla İstanbul’u öyle anlatır ki “öyle dinler ki İstanbul’u”, şâir Nedim’in:
“Bû şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü bahadır
Her sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır
dediği İstanbul’u şimdiye kadar hiçbir yazar onun kadar güzel anlatamamıştır.
Ertesi günü kitaplığımın baş köşesindeki kitaba uzandım ve ünlü Makyavel kadar olmasa da itina ile çevirdim yaprakları…
“Çok defa düşünürüm: Bâkî ile Sinan (Mimar Sinan) acaba dost oldular mı? Süleymaniye’nin yapıldığı yıllarda Bâkî yirmi beşle otuz arasında genç bir molla idi. Bir yıl kadar da Süleymaniye’nin binalarının inşasına nezaret etmişti. Kimbilir, belki de Türkçe’yi o kadar kudrette bükmesini burada, nizamını yakından bilmediği bu sanatın göz önünde, çıldırtıcı bir sağlamlıkla yükselişini göre göre öğrenmişti”
satırlarını tekrar okuyunca Bâkî’nin :
“Sultânakayd-saltanat-ı dehrpây-bend
Derviş kendi başına sultân olup gezer
Fasl-hazânı gör ki gelir ayağına zer
Ebr-bahâr âlemi giryân olup gezer” (Dünya saltanatı, sultana ayak bağı olurken; derviş her şeyden âzâde sultanlar gibi gezer –yaşar)
gazelini rahmetli Fahir İz Hoca’nın henüz bir benzeri olmayan “Eski Türk Edebiyatında Nazım“ adlı ve ta 1968’de öğrenciyken Bayazit’te bir ciltçiye ciltlettiğim kitabından baştan sona üç kez yüksek sesle okudum…
(İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde. Türkoloji öğrenimi gördüğüm ve tezimin de “Eski Türk Edebiyatı” olması nedeniyle Baki ve öteki Divân Şâirleri hayatımın ayrılmaz parçalarıydı; bu süreçte defaatle gittiğim Şehzade ve Süleymaniye Camii’lerinin uhrevi havasını teneffüs etmiştim; keza Lüleburgaz’da öğretmenlik yapan kızım ve damadımı ziyaret sırasında da iki kez Edirne’ye Selimiye’ye ailecek gittik.. Rahmetli babam ihtiyat askerliğini Edirne’de yaptığı için Selimiye’yi anlatır dururdu)
Kitabın son iki paragrafı şöyledir: ”Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Anadolu yollarında dolaştıran, bin bir güçlükle güreştiren yapıcı ve yaratıcı ağrı, Malazgirt’in ve büyük fethin başladığı işi asırlar boyunca devam ettirecek ve nasıl Sinan ile Nedim’i; Yunus ile İtrî’yi muzaffer rüyalara borçlu isek, gelecek çağların şerefini yapacak olan isim ve eserleri de İnönü’de, Sakarya ve Dumlupınar’da harita başında geçen uykusuz gecelere ve bu gecelerin ağır yükünü kemik ve kanı pahasına taşıyan isimsiz şehit ve gâzilere borçlu kalacağız.
Ankara Kalesi bu akşam saatinde bana bir milletin, tarihinin ne kadar olursa olsun, birkaç ana vak’anın etrafında dönüp dolaştığı, birkaç büyük ve mübarek rüyaya, yaratıcı hamlenin ta kendisi olan bir imanın devamlı bağlı olduğunu bir kez daha öğretti.”
Bir haber sunucusunun yanlışlığı beni aldı götürdü ve bu yazıyı yazdırdı.. Siz söyleyin şimdi ben bu sunucuya teşekkür mü edeyim..?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER