Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BAZEN OLMUYOR

Doğamızı, çevremizi korumak adına Çevre Bakanlığın aldığı karar gereği yeni yılla birlikte marketlerde poşetler paralı olarak satılmaya başlandı. 25 kuruşa satılan poşetler Türk halkının bir numaralı gündemi oldu. Sosyal medyanın, dost sohbetlerinin, televizyon ve köşe yazılarının ortak gündemi, paralı poşetler oldu. Pantolonunu çıkartıp poşet niyetine kullananlara da, markete eşekle girip aldıklarını heybeye dolduranları da gördük. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki yüzyıllar boyu doğada kalabilen plastik ve naylon atıkların azaltılması için  Çevre Bakanlığın gösterdiği duyarlılık önemlidir. Ancak bu işin külfiyeti vatandaşa değil de bu işten para kazananlara yüklenebirdi. Ya da belli bir takvim çerçevesinde geri dönüşümlü poşetlerin kullanımı zorunlu kılınabilirdi.
Burada asıl bahsedeciğim ise çok farklı bir konu. Konumuz vatandaşımızın gösterdiği tepki.
Vatandaşımız;
Poşet parasına tepki gösterip, poşetin içine girenlere yapılan fahiş zamlara sesini çıkartmadı.
Artan vergi ve zamlara;
Bir yıl içinde elektrik, benzin, motorin, doğalgaz, gıda fiyatlarındaki anormal artışa;
Köprü ve otoyol geçiş ücretlerine, birilerinin kullanmasına rağmen parasını bizim ödediğimiz yolcu garantili havaalanı ve köprülere sesini çıkarmadı.
Ziraat Bankası’nın çiftçiyi kredilendirip desteklemek yerine, bir gazetenin havuz medyasına katılması için medya satışına verdiği krediye, borcunu yapılandırmayan çiftçinin hayvanlarına el koyan bankanın, futbol kulüplerinin borçlarını yapılandırmasına, tarımda kendi kendine yetebilen 7 ülkeden birisiyken, bugün 160 ülkeden tarım ürünleri ithal eden, topraklarının %40 a yakını ekilmeyen bir ülke haline gelmesine;
Kendine yetebilen bir ülke olmanın ön koşulu olan Cumhuriyetimizin kazanımları üretim tesisleri, fabrikalarımızın satılmasına, Ormanlarımızın talan edilip, yakılmasına sesimiz çıkmadı da, poşetler 25 kuruşa satılmaya başladığında ne oldu da bu tepkiyi gösterebildik? Anlamak zor.
Emeklilik yaşı 65 olduğu için yaşa takılıp bekleyenler, emeklinin maaaşları reel olarak değer kaybederken, Milletvekillerinin çifte emekli olmasına ve Cumhurbaşkanı maaşına gelen zamma neden tepki göstermiyor.
Doğu Türkitan’daki soydaşlarımıza yapılan Çin zulmüne tepki için 18 günden beri yürüyenlere destek olmayanlar, “Türklük” ayaklar altına alınırken sesini çıkarmayanlar, 25 kuruşluk poşet için neden bu kadar tepkili.
Milli eğitim sistemi çökerken sesimiz çıkmadı. Tren yollarında defalarca tekrarlayan kazalar sonrası yüzlerce vatandaşımızı kaybetmemizin ardından, “TCDD’nin suçu yok” denilmesine bile sessiz kaldık.
Henüz 3 yaşındayken babası tarafından dövülerek katledilen Mertcan için de sesimiz çıkmadı.
Milyonlarca liralık yolsuzluklara “çalıyor ama çalışıyor” “çalıyor ama benim adamım” diyerek tepki göstermezken, poşet 25 kuruş oldu diye niye tepki gösteriyoruz.
Sözün özü nerdeyse hiçbir şeye tepki vermeyen bir toplumun 25 kuruşluk bir poşet için nerdeyse savaş çıkartmaya hazırlanmasını anlamak güç.
Bizi en güzel Temel anlatır.
Sultanahmet’te dolaşan bir Turist, Temel’le İdris’in yanına gelir. İngilizce konuşarak bir adres sorar. Temel anlamaz. Turist Almanca konuşur, ııhh. Gene olmaz. Fransızca, Japonca, Çince gene fayda yok. Temel de, İdris de anlamıyor.
Öyle bakışırlarken İdris, dayanamaz “Ula Temel, bir yabancı dil öğrenemedik ciddi da”
Bunun üzerine Temel “Ula adam 6 yabancı dil öğrenmiş yine de derdini anlatamıyor, 1 yabancı dil öğrensen ne olacak ki. Bana derdini anlatabildi mi?” demiş.
Nasıl anlatırsan anlat bazen olmuyor.
Son Söz; “Sen ne söylersen söyle, söylediğin,karşındakinin anladığı kadardır.” Mevlana Celaleddin-i Rûmî

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER