Bayram 'Tam Gün'ün gölgesinde kaldı

14 Mart Tıp Bayramı ilimizde de bir dizi etkinlikle kutlandı. Tabip Odası Başkanı Dr. M. Kemal Demirkırkan, Türkiye'de modern tıp eğitiminin başlangıcının 183. yıldönümünü bu yıl Tam Gün Yasası ve Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısının gölgesinde kutlamaya çalıştıklarını söyledi. Demirkırkan, konuyla ilgisi olan kesimlerin görüşleri alınmadan yapılan her türlü düzenlemenin ölü doğmaya mahkum olduğunu belirterek [&hellip]

Bayram ‘Tam Gün’ün gölgesinde kaldı

14 Mart Tıp Bayramı ilimizde de bir dizi etkinlikle kutlandı. Tabip Odası Başkanı Dr. M. Kemal Demirkırkan, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıcının 183. yıldönümünü bu yıl Tam Gün Yasası ve Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısının gölgesinde kutlamaya çalıştıklarını söyledi. Demirkırkan, konuyla ilgisi olan kesimlerin görüşleri alınmadan yapılan her türlü düzenlemenin ölü doğmaya mahkum olduğunu belirterek tüm hekimlerin ve sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını kutladı

Önce çelenk töreni yapıldı
Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri Oda Başkanı Dr. M. Kemal Demirkırkan’ın önderliğinde 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Kocatepe Parkı Atatürk Anıtı’nda çelenk sunma törenini gerçekleştirdiler. Çelenk sunma törenine Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Pektaş, Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Mehmet Duran, Göğüs Hastanesi Başhekimi Dr. Türker Bahçeli katıldılar. Törenin ardından Tabip Odası’nda basın toplantısı düzenlendi. Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıcının 183. yıldönümünü hekimlik mesleğinin binlerce yıldan süzülüp gelen insancıl değerlerine sahip çıkarak kutladıklarını söyleyen Oda Başkanı Dr. Kemal Demirkırkan; “Bu yıl 14 Tıp Haftasını Tam Gün Yasası ve Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısının gölgesinde kutlamaya çalışıyoruz. 14 Martlar hekimler için artık bayram olmaktan çıkmış sorunların gündeme getirildiği bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizin sağlık alanında günden güne katlanarak devam eden sorunları karşılıklı diyalog ve anlayışla daha kolay çözülebileceği halde, son dönemlerde iktidarla hekimler sürekli karşı karşıya gelmektedirler. Tüm sorunların kökeninde hekimlerin olduğunu düşünen bir anlayışla hareket eden iktidar, sivil toplum kuruluşlarıyla diyalogunu tamamen kesmiş, ‘ben yaptım oldu’ anlayışı içindedir. Büyük sorumluluk üstlenerek, çalışmalarını yurdun dört bir yanında özveriyle sürdüren sağlık personeli, hak ettiği yaşam olanaklarının sağlanmasını, çalışma saatlerinin ve hasta yoğunluğunun azaltılmasına yönelik düzenlemelerin yapılmasını beklerken işleyişteki aksaklıkların tek suçlusu olarak gösterilmesi tüm sağlık çalışanlarını üzmekte hatta öfkelendirmektedir” dedi.
“Bu şekliyle kabul edilemez”
Geçmiş dönemlerde kamu kurumlarında uygulanan tam süre çalışma zorunluluğunun, başta tam gün ve eğitici tazminatı olmak üzere çeşitli kazanımlar getirdiğini söyleyen Tabip Odası Başkanı Dr. Kemal Demirkırkan; “Yeni bir düzenlemeye gidilerek, güvencesiz ve kaynağının ne olacağı belirsiz bir ücretlendirmeyle bugün getirilen tam gün çalışma zorunluluğunu, bu şekliyle kabul etmek mümkün değildir. Bu koşullarda gündeme getirilen tam gün uygulamasıyla özelleştirilme yolundaki üniversite ve devlet hastanelerine ucuz iş gücü sağlanacak, hekimler düşük ücretle ve güvencesiz olarak çalışmaya zorlanacak, tıp ve uzmanlık eğitiminin niteliğinin yükseltilmesi yerine, üniversite ve eğitim hastanelerinde döner sermayeye daha çok kazanç sağlamak için performans yöntemiyle daha fazla işlem yapılması hedeflenecek, eğitici niteliği taşıyan belirli bir orandaki hekimin kurumlarından ayrılmalarına yol açarak tıp eğitimi olumsuz etkilenecektir” diye konuştu.
Hükümete açık çağrı
Oda Başkanı Dr. Kemal Demirkırkan, hekimlere düşük aylıkların devamının, yoksulluk sınırında emekli maaşlarının, her geçen gün azalan ve daha da azalması beklenen döner sermaye ödemelerinin olduğu bir ortamda Afyonkarahisar Tabip Odası olarak, geçtiğimiz aylarda yasalaşan tam gün çalışma düzeninin bu şekliyle ülke yararına olmayacağını ifade ettiklerini vurguladı. Demirkırkan; “Bu görüşlerimiz doğrultusunda hükümeti bir an önce bu yasada düzenlemeler yapmaya çağırıyoruz. Hekimler ve diğer sağlık çalışanları için; emekliliğe yansıyan, kalıcı özlük hakları ve insani yaşam koşulları yaratan, hekimlerin çalışma alanlarını daraltmak yerine çalışma serbestliği getiren emeğe saygının gösterildiği bir düzenlemeden yana olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Aldığımız eğitimin, harcadığımız emeğin ve hepsinden önemlisi toplumumuzun sağlığına yaptığımız katkıların karşılığında emeğimizin hakkını istiyoruz. Ücretlerimizin performansa dayalı, prim esaslı ve sonucunda ciddi sağlık mağduriyetleri doğurabilecek yarıştırmacı, güvencesiz modellere endekslenmesini kabullenemiyoruz. Kamuda ve özelde hekimlere ve hizmeti birlikte ürettiğimiz ekip arkadaşlarımıza insanca yaşanabilecek, emekliliğe yansıyan hakkaniyetli gelir istiyoruz” şeklinde konuştu.
Tebliğ sık değişiyor
Herkesi kapsayacağı ve sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıracağı iddiası ile 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren uygulamaya başlanan Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS), iddia edildiğinin aksine, sadece primini düzenli ödeyebilenleri kapsadığına değinen Dr. Kemal Demirkırkan; “Sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırıyor. Uygulamaya başlanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın finansman ayağı olan GSS ve buna bağlı olarak çıkarılan Sağlık Uygulama Tebliği sık sık değişikliklere uğruyor. Bu değişikliklerin temel mantığı sağlık hizmetlerinin artık sürdürülemez hale gelen maliyetinin azaltılmasıdır. Sürekli olarak artırılan muayene katkı paylarının nedeni budur. Ekonomik kriz derinleşiyor; işten çıkarmalar çığ gibi yayılıyor. İşten çıkarılan yüz binlerce insan sosyal güvencesini de kaybediyor. Aynı zamanda Genel Sağlık Sigortası (GSS) primini ödeyemediği için hem kendisi hem de bakmakla yükümlü olduğu ailesinin sağlık hakkı yok oluyor. GSS kapsamındaki yurttaşlarımız ise her gün yeni kısıtlamalarla karşılaşıyor; gittikleri hastanelerde yeni ‘katılım payları’, yeni ‘ilave ücretler’ ödemek zorunda kalıyorlar. Vatandaşların sağlık hakkına ulaşımını güçleştiren uygulamaların öteden beri karşısındayız. Sağlık hizmetlerinin sunumunun nasıl olacağı esasen bir finans kurumu olan SGK’ya bırakılırsa sonuçta ortaya iyi hekimlik uygulamaları ile örtüşmeyen, vatandaşların sağlık hakkını gasp eden durumlar çıkmaktadır. Bu tür müdahaleler hekimlerin mesleki bağımsızlıklarına açık bir müdahale olduğu gibi başta özel sağlık sektöründe görev yapan meslektaşlarımız olmak üzere hekimlerin özlük haklarını da olumsuz yönde etkilemektedir.”ifadelerini kullandı.
Aile hekimliğinde sürekli tarih erteleniyor
TBMM alt komisyonunda görüşülerek genel kurula gönderilen ‘Kamu Hastane Birlikleri Kurulması Hakkında Kanun Tasarısı’nın Meclis’ten geçecek olursa mevcut kamu hastanelerinin birleştirilip birliklere dönüştürüleceğini kaydeden Demirkırkan şöyle konuştu:
“Yedi kişilik Yönetim Kurulu atanacak. Yönetim Kurulu’ndaki tek ‘sivil toplum örgütü temsilcisi’ de Ticaret Odası tarafından belirlenecek. Sağlık çalışanları sözleşmeli personel statüsüne geçerek iş güvencesi ortadan kaldırılacaktır. Kamu hastaneleri önce özerkleştirilecek ardından özelleştirmenin yolu açılacaktır. Sağlık hakkı temel insan hakları arasındadır. Elbette ülkemizde özel sağlık hizmeti sunan kurumlar bulunacaktır, ancak devletin bu kamusal alanı öncelikle kar amacı güden özerk (özel) birliklere bırakması tedavi edici sağlık hizmetlerinde tedavisi zor yaralar açacaktır. Aile hekimliği pilot uygulamasının tüm yurda yayılması planlandı, ancak sürekli ertelemelerle devam etmektedir. Aile Hekimliği uygulaması ile pratisyen hekimlere yeterli gelir verilmekte ancak sözleşmeli personel uygulaması zorunlu tutulmaktadır. Pilot uygulamaya geçilen illerde, sevk zinciri uygulamaları başarısızlıkla sonuçlanması üzerine durdurulmuştur. Sevk zinciri olmaksızın uygulanacak Aile Hekimliği kocaman bir fiyaskodur. Ayrıca Aile Hekimliği yapmak istemeyen hekimler toplum sağlığı merkezinde çalıştırılmakta ve sürekli geçici görevlendirmelere yaşamaktadırlar.”
Şiddet olayları giderek artıyor
Hayatın her alanında giderek artış gösteren şiddet olaylarının küresel bir halk sağlığı sorununa dönüştüğünden yakınan Dr. Demirkırkan; “Ülkemizde de son yıllarda hastanelerde, özellikle acil servislerde hizmet veren hekimlerin şiddete maruz kalma sıklığı artmaktadır. Şiddete maruz kalma hekimler kadar diğer sağlık personelleri ve hatta diğer hastalar ve yakınları içinde ciddi bir sorun olabilmektedir Sağlık çalışanlarında şiddete uğrama riski diğer meslek gruplarına göre 16 kat fazladır. Sağlık politikalarındaki hızlı değişimlerle tüm hekimlerin çok ağır çalışma şartlarında çalışmaya zorlandığı, verilen hizmetin niteliğinin değil niceliğin önemsendiği, sağlık alanındaki tüm sorunlardan hekimlerin sorumlu olarak gösterildiği bir dönemde hekimlere yönelik şiddet olaylarının devam edeceği yönündeki endişemiz sürmektedir.”dedi.
Diplomalar kazanılmış hak
Zor şartlar altında çalışan sağlık çalışanlarının yıpranma hakkı bulunmadığını hastane enfeksiyonlarına, hepatit B ve C’ye maruz kalanların, anestezik gazları alanların, hastanelerde şiddete maruz kalanların sağlık çalışanları olduğuna işaret eden Demirkırkan şunları söyledi:
“Tüm çalışanların haklarının gaspına yol açan uygulamalar yapılmakta, 4-B, 4-C uygulaması ile sözleşmeli personeller aile birliği ilkesinden mahrum bırakılmakta, 657 sayılı kanun tarihe karıştırılarak tüm çalışanların iş güvenceleri yok edilmek istenmektedir. Hekimlerin de bir aile yaşamı olabileceği dikkate alınarak mecburi hizmet, eş tayini yapılmaması gibi mağduriyetlerin bir istihdam politikası olarak sürdürülmesinden vazgeçilmesini, diplomalarımızın kazanılmış bir hak olarak bize ait olduğunun bilinmesini ve mesleki uygulamamızda diploma üzerindeki ipoteklerin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Sağlık düzeyini yükseltmek için yürütülecek her türlü çalışma sağlık hizmetini alanlarla bu hizmeti sunanların merkezi ve yerel düzeylerde katılımını sağlamayı ve özendirmeyi hedeflemelidir. Konuyla ilgisi olan kesimlerin görüşleri alınmadan yapılan her türlü düzenleme ölü doğmaya mahkumdur. Tüm hekimlerin ve sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını en içten dileklerimizle kutlarız.” (Kocatepe)

Bakmadan Geçme