Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Burcu Aydın

BAYRAM GELMİŞ NEYİME KAN DAMLAR YÜREĞİME

Burcu Aydın 4 Temmuz 2016 Pazartesi 16:14:46
 

Bu dizeleri hemen her Afyonlu bilir. Merhum Afyonkarahisar’ın eski Milletvekillerinden şair, folklorcu, yazar Osman Attila’nın “Bayram gelmiş neyime kan damlar yüreğime”
Acıyı ve hüznü anlatan bu dizileri dünya coğrafyasının özellikle belirli noktalarında ki Müslümanlar iliklerine kadar yaşamaktadır. Ama onlara göre çok çok rahat olan Müslümanlar için bu kaygıda olabilmek ve acıyı paylaşmak ne kadar mümkündür?
Haz, ego tatmini, akla uydurma noktasında teslimiyetten uzaklaşan, tefekkürü unutan büyük çoğunluk uyuşturulmuş hayatını sürdürüyor. İyi de bu hayatlar nereye kadar gidecek? Uyanınca ne olacak?
Üç ayların sonuncusu rahmet, bereket, arınma, bağışlanma ayı olan Ramazan-ı Şerifin ömürü olana sonuna doğru yaklaşıyoruz. Recep, Şaban, Ramazan nasip olana bayram.
Üç ayları dolayısıyla da Ramazan-ı Şerif ayını ruhaniyetine, dokusuna uygun idrak sıkıntısı her geçen yıl biraz daha derin şekilde kendini hissettiriyor. Az yiyip, az uyuyup, az konuşup, zikirle, ibadetle, tövbe istiğfarla meşgul olması gereken bizler yani Müslümanlar asla tam anlamı ile sahip olamayacağımız dünyalıklar ve yok olacak dünya için paralıyoruz kendimizi ve birbirimizi. Var olduk buna inanıyor ve bire bir yaşıyoruz. Yokta olacağız, buna inanıyor ama idrak noktasında sıkıntı çekiyoruz.
Neden kimin ne yaptığı ile bu kadar ilgiliyiz? Neden onda var bende niye olmasıncılardanız? Haşa Allah bir Muhammed Mustafa (SAV) O’nun Resulü, elçisi ve kulu amma buna rağmen niye “El ne der dinine tapınıyoruz?” Elin, elalemin değil de Allah-u Teala’nın ne diyeceğine, ilahi huzurda aynı anda vereceğimiz hesaba dair birikimlerimiz, yatırımlarımız yönünde niye kaygı duymayız?
Beş yıdızlı otellerde, lüks restorantlarda çöplükleri dolduran çeşitli taze yiyeceklerin gösteriş ve göz açlığı ile israf edildiği bir ay mı olmalıydı Ramazan?
Varlıklının varlığında ki hakkı olan zekatın, fitrenin ihmal ve hatta kimilerince suistimal edileceği ay mı olmalıydı Ramazan?
On bir ay boyunca yenilip içilmeyeni depolama ya da bunlara ulaşmanın anahtarımı olmalıydı Ramazan?
Arınma, cehennemden kurtuluş, öze dönüş ve bunun geriye kalan ömürde sürdürülmesi disiplini olması gerekmiyor mu Ramazan?
Ticari bir meta haline dönüştürülmeli miydi Ramazan?
Ramazan-ı Şerif için üç ayların başlangıcı Recep ve Şaban aylarında karşılama ve hazırlanma da ne kadar kaygılıyıdık?
Tüm bu sıraladıklarımız son birkaç yılın değil, uzunca bir zaman diliminin her yıl biraz daha ağırlaşan komplike bir soruna dönüşmesidir.
Tüm dünya Müslümanlarının ve her şahsın şapkasını önüne koyup düşünmesi için ne bekleniyor? Kimin ne kadar ömrü kaldığı belli değil. Bir an önce öz kritiği yapıp öze dönmek bireysel ve toplumsal zorunluluğumuzdur.
Allah nasip ederse inşallah bir mübarek bayramı daha idrak edeceğiz. Şimdiden mübarek olsun. Olsun ama bu zihniyet ve hoyrat, vahşi tüketim anlayışının egemen olduğu bu dünya da “Bayram gelmiş neyime kan damlar yüreğime” dizelerini tekrarlamanın abartı olmadığı kanısındayım.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti