'Bağımlılığı Önlemede Ailenin Rolü' anlatıldı

Afyonkarahisar Valiliği ve Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırmaları Merkezi tarafından, 'Bağımlılığı Önlemede Ailenin Rolü' semineri düzenlendi. 2021 Afyonkarahisar Aile Yılı kapsamında düzenlenen ve Akademide Aile Seminerlerinin on birincisi olan etkinlik, çevrim içi olarak AKÜ Youtube hesabından yayımlandı   Moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Doktorant Recep Bozkurt'un yaptığı, [&hellip]

Afyonkarahisar Valiliği ve Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırmaları Merkezi tarafından, “Bağımlılığı Önlemede Ailenin Rolü” semineri düzenlendi. 2021 Afyonkarahisar Aile Yılı kapsamında düzenlenen ve Akademide Aile Seminerlerinin on birincisi olan etkinlik, çevrim içi olarak AKÜ Youtube hesabından yayımlandı

Moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Doktorant Recep Bozkurt’un yaptığı, AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Meryem Şahin’in konuşmacı olarak yer aldığı seminerde Bağımlılığı Önlemede Ailenin Rolü anlatıldı.
“BAĞIMLILIK BİR
BEYİN HASTALIĞI”
Şahin, konuşmasında bağımlılığın birçok boyutunun olduğunu, sağlık açısından ise beyin hastalığı olarak tanımlandığını söyledi. Hastalığın biyolojik hasar bırakmakla kalmayıp, aynı zamanda bireyin sosyal yaşantısını da doğrudan etkilediğini ifade eden Şahin, “Bağımlılık, ruhsal ve psikolojik durumunu doğrudan etkileyebiliyor. Bağımlılığın, bir hastalık olması tedaviye ilişkin bir sürecin de olması anlamına geliyor. Hukuki anlamda herhangi bir yasadışı maddeyi kullanmak suç kapsamında değerlendiriliyor. Sosyolojik açıdan bakarsak bağımlılık, bireyin sadece kendisine değil, çevresine zarar verme riskini artıran bir tablo olarak karşımıza çıkıyor. Suç ve şiddet olaylarının artışında da bağımlılığın aslında önemli bir risk faktörü olabildiğini görebiliyoruz. Bu açıdan bireyin kendisini çeşitli yönlerden etkileyen bir hastalık; aynı zamanda etkisi sadece bireyle sınırlı kalmayan içerisinde bulunduğu grubu, toplumu, aileyi de doğrudan etkileyen bir hastalık olarak değerlendirebiliriz.” diye konuştu.
“YENİ BAĞIMLILIK
TÜRLERİ EKLENİYOR”
Bağımlılığın geniş bir skalaya sahip olduğunu ve gün geçtikçe yeni bağımlılık türlerinin eklendiğini dile getiren Şahin, “Madde bağımlılığının içerisinde tütün, alkol ve yasadışı madde bağımlılığı gibi türler mevcut. Madde bağımlılığının dışına çıkarsak, davranışsal bağımlılıklar dediğimiz bir alan da var. Günümüzde özellikle teknoloji bağımlılığı ile ilgili problemlerin ön plana çıktığını görüyoruz. Ya da kumar, at yarışı, bahis bağımlılığı gibi bağımlılıklar söz konusu. Bağımlılık skalasının güncel durumlara göre de değiştiğini söyleyebiliriz. Her ne kadar isimlendirme değişse de aslında bağımlılıkta ortak bir örüntü olduğunu da söyleyebiliriz. Bağımlı olunan nesne değişiyor. Bu bazen alkol, bazen internet olabiliyor ama temel örüntüde kişinin kontrolünü kaybetmesi durumu, bağımlı olduğu nesneye kontrolü vermesi durumu olduğunu da söyleyebiliriz. Zaten kontrol kişiden çıktığı zaman bağımlılık tanımı daha uygun oluyor.” dedi.
“BAĞIMLILIK
ORANLARI ARTIYOR”
Bağımlılıkla ilgili her yıl yayınlanan raporların incelenerek önceki yıllarla bir kıyaslama yapıldığında bağımlılıkta artan bir grafik olduğunu belirten Şahin, “Dünya Uyuşturucu Raporu dediğimiz bir rapor var. 2020 raporunda 2009 ile 2018 yılları arasında yüzde 28’lik artış olduğu gözüküyor. Yine Avrupa Uyuşturucu Raporu var. Orada da yıllara oranla bağımlılık oranlarının arttığını görüyoruz. Ülkemizde ise İçişleri Bakanlığı veya Türkiye İstatistik Kurumunun yayınladığı istatistikler var. Bunları incelediğimizde de ciddi bir artış olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Tabi bu kullanım yaygınlığı arttıkça zararları sadece kişinin kendi hayatı ile sınırlı kalmıyor. Toplumsal yaşam ve güvenlik de risk altına girebiliyor. Bu açıdan toplumsal iyilik hem de bireyin iyilik hali için bağımlılık konusunu sadece uzmanların gündemine değil, ailelerin de gündemine sokmaya çalışmakta fayda var diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
“BAĞIMLILIKTA
BELİRTİLER İPUCU
OLABİLİR”
Bireylerin madde kullanmaya başladığı ilk anda belirtilerin ortaya çıktığını, bu belirtilere dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Şahin, şunları kaydetti:
“Bireylerin madde kullanmaya başladığı ilk anda sinyaller ortaya çıkabilir. Fiziksel olarak bazı hasarlar başlayabilir. Gözlerde kızarma, kanlanma gibi durumlar, grip benzeri bir durum, bazen ani kilo vermeler, dişlerin yapısının bozulması, davranışsal değişimler olabilir. Çocuk ailesi ile irtibatını koparıp odasında saatlerce yalnız kalmak isteyebilir. Bunu farklı nedenlerden dolayı da yapabilir ama ihtimallerden birisinin bu olduğunu düşünebiliriz. Okul yaşantısında değişiklik olabilir. Okuldan sık sık kaçmalar, ders başarısında düşüşler olabilir. Arkadaş grubu ile ilgili değişiklikler olabilir. Özellikle kendinden yaşça büyük kişilerle vakit geçirmeye başlamış olabilir. Arkadaşlarından bahsetmek istemeyebilir, iletişime geçtiğimizde kendini kapatabilir ki bunlar önemli sinyaller olabilir. Para harcama durumu bir sinyal olabilir; daha fazla harçlık ihtiyacı duyabilir; bu harçlığı ile ne yaptığını anlamakta zorlanabiliriz. Kullandığı kelimeler farklılaşabilir, duygusal durumu farklılaşır, bazen enerjisi çok yüksek iken bazen de kendisini içine kapmış olabilir. Bunlar bize bir ipucu olabilir. Bunlardan bir ya da birkaçı var diye hemen korkuya kapılmaya gerek yok ama bu sinyalleri dikkate alarak bir müddet takip etmek gerekir. Bireyin ya da çocuğun merak ile yaptığı birkaç denemenin sonrasında bunu fark edip müdahale etme şansımız olabilir; ne kadar erken müdahale edilirse hasarı da tabi ki az oluyor.”
“AİLELER BAĞIMLILIĞI GEÇ FARK EDİYOR”
Ailelerin bağımlılık belirtilerini geç fark ettiğini belirten Şahin, sözlerine şöyle devam etti:
“Bağımlı bireyleri, aileler 2 yıldan sonra fark ediyor. Bağımlı bireylerle görüştüğümüz zaman; ‘sen ne zamandır madde kullanıyorsun ya da ailen madde kullandığını ne zaman fark etti’ diye sorduğumuzda başlangıç aşamalarında ailelerin aslında hiç fark etmediğini görüyoruz. Aslında aile bazı aşamaları görüyor ama bağımlılıkla ilgili bilgisi olmadığı için bu ihtimal hiç aklına gelmiyor. Ancak daha ‘ılıklık tablosu’ dediğimiz tabloyu gördüğü zaman bu ihtimali değerlendirmeye başlıyor. Erken aşamadaki belirtileri fark etmemiş olabiliyor. Bu ihtimal akıllarına gelse bile bununla yüzleşmek çok kolay değil. Aileler, bastırabiliyor, erteleyebiliyor, inkar mekanizmasını kullanabiliyor, suçluluk hissedebiliyor ya da çevre duymasın veya kimse fark etmesin diye ayıp duygusu ile hareket edip gizlemeye çalışabiliyor. Gizledikçe de uzman desteği almak ya da tedaviye başvurmak ertelenebiliyor. Bu şekilde bir döngüye giriliyor. Burada aslında ailelere şu tavsiyeyi verebiliriz; bağımlılıkla ilgili her süreçte her aşamada hem ailelerin hem de uzmanların yapabileceği pek çok şey var. Bağımlılığın fark edildiği aşamada müdahaleye başlamak lazım. Aman kimse duymasın veya bilmesin mantığı sağlıklı bir mantık değil. Gizledikçe bağımlılık daha çok beslenir. Bu aşamada işin kanalları neyse onu yapmak önemlidir. Bağımlılığın olduğu seviyede uzman desteğinin devreye girmesi gerekir; kişinin kendi kendine bırakma aşaması çokta kolay değil. İleri noktalarda aileler destek sürecini aramalıdır. Birey madde kullanmaya başladığında beyin hasarı hemen ön plana çıkmış olmuyor. Dolayısıyla burada ilk denemelerde yakalamak önemli olur. Bağımlılık önlenebilir bir hastalıktır. Mesela ilk denemelerinde yakalayabilirsek bireyin de kendisi çok yıpranmadan tedbirleri almak kolaylaşır. Bu durumda da yine uzman desteği ile bu süreci yürütmek işi kolaylaştırır.” >> Ş. Cüneyt BURSALIOĞLU’nun Haberi

Bakmadan Geçme