Ayak yarası deyip geçmeyin!

Afyonkarahisar Özel Fuar Hastanesi Yara Bakım Merkezinde uygulanan tedavi hakkında bilgiler veren Op. Dr. Ercüment Ayva, tedavi edilmeyen ayak yaraları sonucu ayağın kesilme noktasına geldiğini belirterek, hastanın bu duruma gelmeden ayağını kurtarmanın mümkün olduğunu kaydetti   Op. Dr. Ercüment Ayva, özellikle şeker hastalığına bağlı ayaklarında iyileşmeyen yarası olan hastaların Özel Fuar Hastanesi Yara Bakım Merkezinde [&hellip]

Afyonkarahisar Özel Fuar Hastanesi Yara Bakım Merkezinde uygulanan tedavi hakkında bilgiler veren Op. Dr. Ercüment Ayva, tedavi edilmeyen ayak yaraları sonucu ayağın kesilme noktasına geldiğini belirterek, hastanın bu duruma gelmeden ayağını kurtarmanın mümkün olduğunu kaydetti

Op. Dr. Ercüment Ayva, özellikle şeker hastalığına bağlı ayaklarında iyileşmeyen yarası olan hastaların Özel Fuar Hastanesi Yara Bakım Merkezinde uygulanan tedavi ile iyileştiklerini belirterek, il dışından da birçok hastanın kendilerine başvurduğu söyledi.
“DÖRT HASTADAN BİRİNDE YARA ÇIKIYOR”
Op. Dr. Ercüment Ayva, yara tedavisi hakkında bilgi vererek, “Diyabet hastalığının yıllar içinde dolaşım sistemi, sinir sistemi ve bağışıklık sistemlerinde yaptığı tahribat sonucunda ayaklarda iyileşmesi oldukça güç olan yaraların açılmasıyla hastalık oluşur. Bu yaraların çoğu ayaklara küçük travmalardan sonra oluşmaktadır. Ancak ayak yapısındaki değişiklilere bağlı olarak ve dolaşım bozukluğundan da olabilmektedir. Şeker hastaları ayaklarındaki sinir ve dolaşım bozukluğu nedeniyle ayaklarının sürekli uyuşuk, soğuk ve keçe gibi hissiz olmasından yakınırlar. İşte bu dönemde ayaklarına olan küçük travmaları fark etmezler. Ayakkabı içindeki taşın yaptığı ağrıyı, ayağına batan bir dikenin ağrısını, derin kesilen bir tırnağın hassasiyetini, soğuğu sıcağı hissetmezler. Bu dönem hastaların ayaklarında yara oluşması için en riskli dönemdir. Maalesef her 4 şeker hastasından birinde yaşamları boyunca en az bir kere ayağında yara çıkmaktadır. Bu çok yüksek bir orandır.” dedi.
“AYAK KESİLMESİNE YÜZDE 50’DEN FAZLA ŞEKER HASTALIĞI YARASI NEDEN OLUYOR”
Op. Dr. Ayva, şeker hastalarının sürekli ayaklarını parmak aralarını acaba bir yara varmı batan bir şey varmı diye kontrol ederek ayak bakımlarını yapmaları zorunluluğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Yaraların açılmaması ve erken dönemde tedavi edilebilmesindeki en önemli faktör budur. Ama maalesef ülkemizde hastalarımızın yarısına yakınında ayaklarında yara açıldıktan sonra şeker hastası olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle bu konuda toplumumuzu bilnçlendirmeliyiz ki bu yaralara görülme oranı azalabilsin. Travma dışı yani kaza, iş yaralanması v.s ayak kesilmesinin yüzde 50’den fazlası şeker hastalığına bağlı oluşan yaralar nedeniyledir. Maalesef bu çok yüksek bir orandır.”
“AYAKLAR KONTROL EDİLEREK KORUNMALI”
Diyabetik ayağı yani ayaktaki yarayı iki başlık altında anlatan Dr. Ayva şunları kaydetti:
“Hastalarımızı ayaklarında yara açılmadan önce bilinçlendirmek gereklidir. Çünkü bu konuda yeterli düzeyde bilinçli değiliz. Maalesef hastalarımızın yarısından fazlası daha şeker hastası olduğu bilmiyor ve ayak yaraları açılınca şeker hastalığı fark ediliyor. Ayağımızda yara var ne yapmamız gerekiyor? Bu hastalarımızda maalesef yıllarca ayaklarında yarası olan sürekli kötüye giden ve doktor doktor hastane hastane gezen hastalardır. Birinci başlıkta konuşalım. Bu komplikasyonla mücadelede en önemli konu sorun gelişmeden hastayı bilinçlendirmek ve oluşmasını engellemek öncelikli görevimiz koruyucu hekimliktir. Şeker hastalığında yara olmadan önce ayaklarımızda neler oluyor nasıl belirtiler gelişiyor? Ayak derisinde kuruluk, ciltte incelme çatlamalar. Kandaki yüksek şekere bağlı sinir hasarı oluşmaya başladığında ayaklarda uyuşukluk, hissizlik, keçeleşme, yanma, ısınamama. Hastalar sürekli ayaklarına masaj yaptırmak ister bu nedenle. Ayak şeklinde değişiklikler, ayak tabanlarında daha önceden olmayan nasırların çıkması. Hastalarımızın ayaklarında bu tür belirtiler varsa dikkat etmezsek her an ayağımızda yara açılabilir. Her gün ayaklarımızı kontrol etmeliyiz temiz ve ayaklarımızı korumalıyız.”
“AYAK KESİLMEDEN KURTARILABİLİR”
Ayakta oluşan yara sonrası yapılacakları anlatan Dr. Ayva sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayakta oluşan yaralar çok kısa sürede günler içinde kuş gözü kadar bir yara iken kötü kokulu akıntılı hale gelebiliyor. Yani çok hızlı ilerliyor. Çünkü bu hastalarda yaranın iyileşmesini sağlayacak sağlam bir bağışıklık sistemi yok, hasta yara olduğunu hissetmiyor çünkü ağrı duymuyor, hücre yenilenmesi yavaş oluyor. Yaranın iyileşmesini sağlayan yeterli kan akımı yok damarlar tıkalı, böyle olunca enfeksiyon hızla derin dokulara kas ve kemik dokusuna ilerliyor. Hastaların büyük çoğunluğu maalesef bu aşamada başvuruyor. Bu aşamada da maalesef sadece antibiyotik tedavisiyle bu yaranın iyileşmesi asla mümkün olmuyor ve yara daha da ilerleyerek ayak ampütasyonu kesilmesi oluyor. Maalesef benim gördüğüm hastalarımın neredeyse tamamı doktor doktor hastane hastane gezmiş ve yaralarının iyileşmemesi sonucu ampütasyon önerilen hastalar. Bunları anlatma nedenim bu şekilde ayak yarası olan hastalar için tek çare ayağın kesilmesi değildir demek. Yani bu hastalar büyük bir kısmının ayakları kesilmekten kurtulabiliyor yaralar kapanıyor ya da hasta ayağını ya da bacağını kaybedecekken sadece parmak ampütasyonu ya da yaranın olduğu bölgenin alınması ile kurtulabiliyor.”
“PEK ÇOK HASTADA DAMARLARIN AÇILDIĞI DENEYİMLENDİ”
Öncelikle yara olan ayakta damar tıkanıklığı olup olmadığının belirlendiğini aktaran Dr. Ayva, “Dopler USG denilen tetkikle yara olan ayakta dolaşımsal bir bozukluk olduğun u tespit edebiliyoruz. Bu tetkik neticesinde tıkanıklık saptanırsa ve klinik şüphenin devamı halinde daha ileri tekniklerle damar tıkanıklığını tetkik ediyoruz. İkincisi de bu hastalarımızda çoğunlukla diz altındaki damarlarda tıkanıklık saptıyoruz. Açılması zor uğraştırıcı tıkanıklıklar bunlar. Yıllarca açık cerrahi müdahalenin nadir yapılabildiği açık ameliyatla başarılı olma oranın düşük olduğu damarlar. İşte bu damar tıkanıklığını saptadık ama açılma olasılığı yok ya da açılsa da yeniden tıkanır diye bu darlıklara müdahaleden kaçınmamak. Bunu yaptığımızda gördük ki birçok hastanın kapanmayan yaraları kapandı kesilecek diye beklerken hastalar ayakları üstünde yürümeye başladı. Diz altındaki tıkanıkları açmak için artık elimizde çok kontrollü cihazlar var eskiden sadece açık ameliyat yapabiliyorduk ve damar yapısı çok ince olan bu hastalarda açık cerrahi müdahale şansımız çok azdı ancak şimdi hastalara anjio yaparak tıkalı olan damarları açabiliyoruz. Hiç açılma imkânı yok denilen birçok hastamızda da bu damarların açılabildiğini deneyimledik. Tabi ki diz altında damarları açmak bu aşamaya gelen bir yarayla mücadele etmek hem hekim hem hasta için oldukça yorucu yıpratıcı bazen bir damarı açmak için ekibimizle beraber 7-8 saat uğraşabiliyoruz, yarayı iyileştirmek için aylarca bakım yapmak gerekebiliyor fakat bunun sonucunda hastanın ayağını kurtarabilmek hepsine değer. Sonuç olarak; bir hastanın ayağında iyileşmeyen bir yara varsa mutlaka ilk bakılması gereken acaba bir damar tıkanıklığı mı var diye dolaşım sistemini kontrol etmek. Çünkü dolaşım bozukluğu yanı damar tıkanıklığı var ise hastanın ayağındaki yara iyileşmiyor.” dedi. >> Ş. Cüneyt BURSALIOĞLU’nun Haberi

Bakmadan Geçme