• Haberler
  • Genel
  • Avukatlar, toplumsal bir görevi yerine getiriyor

Avukatlar, toplumsal bir görevi yerine getiriyor

Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, avukatların para kazanma derdinde olmadıklarını, toplumsal bir görevi yerine getirdiklerini söyledi Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin'le yaptığımız röportajın ikinci bölümünü bugün yayınlıyoruz. Şahin'in en hassas olduğu vurgu, avukatların para peşinde koşan değil, toplumsal bir görevi yerine getiren kişiler olduğuydu. Röportajın ikinci bölümü şöyle:Avukatlar, kamu görevini de yerine getiriyor diyebilir miyiz?Biz [&hellip]

Avukatlar, toplumsal bir görevi yerine getiriyor

Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin, avukatların para kazanma derdinde olmadıklarını, toplumsal bir görevi yerine getirdiklerini söyledi

Afyonkarahisar Barosu Başkanı Turgay Şahin’le yaptığımız röportajın ikinci bölümünü bugün yayınlıyoruz. Şahin’in en hassas olduğu vurgu, avukatların para peşinde koşan değil, toplumsal bir görevi yerine getiren kişiler olduğuydu. Röportajın ikinci bölümü şöyle:
Avukatlar, kamu görevini de yerine getiriyor diyebilir miyiz?
Biz bir kamu görevi yerine getiriyoruz. Maddi durumu müsait olmayan vatandaşlar için bir avukat atanıyor. Bu konuda bir komisyonumuz var, durumu inceleniyor, davası bitinceye kadar bir avukat veriyoruz. Ceza yargılamasının tamamında avukat isteyen herkes, bazı durumlarda istemese bile avukat atanıyor. Vatandaşlarımızdan sosyal sorumluluk alanında da bize başvurursa elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Geçen hafta hem polis adaylarına hem de sağlık çalışanlarına eğitim verdik. Böyle bir talep geldiğinde herhangi bir karşılık beklemeden bunu yapıyoruz. Sosyal sorumluluğumuzun olduğunu biliyoruz. Bu dünyada iyi bir imaj bırakmak istiyoruz. Biz, serbest çalışıyoruz ama bunun dışında da tek derdimiz para değil. Vatandaşın imkanı varsa anlaşıyoruz ama imkanı yoksa da yapacak bir şey yok. Müvekkillerimize icra takibi yapmıyoruz genel olarak. Bu konuda Baro’ya da bilgi vermek zorunda.
ERKEĞİN MALVARLIĞI DA BÖLÜNSÜN
Kadına şiddet konusunda da bir çalışmanız var mıydı?
Kadına şiddete yönelik arkadaşlarla aylık sosyal güvence paylaşımı ile ilgili sadece Fatma Şahin’e bir mesaj ilettik. Bu konuda bir çalışma yapılacak diye biliyorum. Biz somut olarak ne yapabilirizi düşündük. Kadın boşandığında sosyal güvencesi kesilip tamamen çaresiz şekilde ortada kalıyor. Elimizde tercüme edilmiş kararlar var bazı ülkelerde bir boşanmada sadece erkek sosyal güvenceye sahipse buda paylaştırılıyor, dengeleniyor. O sosyal güvencenin bir kısmı da kadına ya da erkeğe aktarılıyor. Bu somut bir çözümdü. Almanya ve Belçika örneklerinden mahkeme kararları gönderdik. Şiddetten şikayet etmek yerine bu işi nasıl çözerizi bulalım. Nihayetinde ayrılma yada boşanma kararı verdiğinde bunun sıkıntısını nasıl gideriririzi onun çözümünü araştırırız demiştik.
GÖNDERİLEN YASA
TASARILARINA CEVAP YAZIYORUZ
Afyonkarahisar Barosu, yasa tasarılarına da destek veriyor mu?
Uzun yıllardır bize gönderilmiş hiç bir tasarıyı cevapsız bırakmadık. Çalışmak için davet edildiğimizde mutlaka gittik. Biz Avukatlar Haftası’nda icralarla ilgili çalışma yapıldı. Çok yoğunduk. Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımızdan bu konuda zaten çalışanlar var. İsmail Serdar Koçak’ı gönderdik. Buraya yargının hızlandırılması için paketler geldi. Mutlaka artısını eksisini söyledik. Bunları mutlaka cevaplandırıyoruz. Komisyonlarımız değerlendiriyor bazen bizzat ben ilgileniyorum. Katıldıktan sonra düşüncelerimizi yazılı olarak ilettik. Bir dosya halinde kayıtlara girmesini istedik. Sonuçta bizim çekincelerimiz oluyor yada olmuyor. Birçok somut şeye vesile olduk. Şu anda kanunlar külliyatını açtığınızda bir çok şeye vesile olduk. Bunu şunun için söylüyorum. İnsanlar bizim ne gücümüz olacak ki diyor; gayretle çalışıldığında bu mekanizmalara da etki edilebiliyor. Yasama çalışmalarında bunu görebiliyoruz. Ben sizlere de söyledim. Gazeteciler olarak da yeni anayasada sözünüzün olması gerektiğini belirttim. Çünkü anayasanın basın özgürlüğü bölümü var. Bunu benim ifade etmem çok anlamlı değil. Yeni anayasadan basın mensupları olarak ne bekliyorsunuz? Ama bunda hukuki formalizasyon için yardıma ihtiyacınız varsa biz sizle beraber çalışırız. Bu işin sözcüsü tarafı siz olmak durumundasınız. Yeni anayasanın yargı bölümü konusunda taslak hazırladık. Onu sunduk hatta bizim dergimizde de yayınlandı. Yeni anayasada özellikle bizi ilgilendiren sahada ne yazılması gerektiğini söyledik. Anayasanın değiştirilmez maddelerinden girip ormanlardan çıkıp her şey bizi ilgilendirmiyor. Bizim uzmanlık alanımızı genişletmemiz çok gerekli değil. Ama yargı sahası bizi ilgilendiriyor. Bizim içinde bulunduğumuz saha. O bölümü hazırlayıp verdik.
ANAYASA’NIN GİRİŞ METNİ: İSTİKLAL MARŞI
Anayasa’nın bir de kime hitap ettiğiyle ilgili bölümü vardır. Sizin yorumunuz ne olacak bu bölümle ilgili?
Bizim millet olmamızı sağlayacak bir üst metin olması lazım. Bizim milli birlik ve bütünlüğümüzü, millet olma irademizi ortaya koyacak bir şey olsun. Mesela anayasaların başlangıç bölümü vardır. Anayasa metninden olup olmadıkları tartışılır. Bir girizgah bölümüdür. Mesela İstiklal Marşı’nı anayasanın başlangıcına konulmasını teklif ettik. Kimsenin itiraz etmeyeceği bir şey. Kimsenin itiraz etmediği bir ortak dil. Herkesin altına imza atacağı bir metin istiyoruz. Anayasamız bununla başlasın dedik. Önce anayasa alt komisyonunda sözlü sunum yaptık. Komisyon Başkanı Mustafa Şentop ve her siyasi parti temsilcisinin bulunduğu oturumda biz yeni anayasadan beklentilerimizi anlattık. Yargı bölümüne ilişkin hazırlığımızı takdim ettik. Bizden tekrar talepte bulunulduğunda çalışmaya hazırız. Biz sadece anayasa gibi çok ses getirecek şeylerde değil çok fazla vatandaşı ilgilendirmeyen basit konularda da çalışıyoruz.
BARO’YA KAYITLI AVUKAT
SAYISI 330’U GEÇTİ
Afyonkarahisar Barosu son günlerde hem üye sayısı hem de aktiflik nezdinde bir gelişim performansı sergiliyor. Bu konuda bize bilgi verebilir misiniz?
Baro üyesi sayısında şu anda 330’u geçtik. Açılan hukuk fakültelerine doğru orantılı biçimde her ilde avukat sayısı artıyor. Bundan sonrada artacak. Özellikle biz bu artışı patlama olarak üniversite bünyesinde bir hukuk fakültesi açıldığını söylemiştim. Bu sene öğrenci kabul eder mi bilmiyorum. Ama öğrenci kabul edipte dört yıl sonra mezun verdiğinde dışarıdan gelen Afyonlu olmayıp da Afyon’da kalanlarında avukatlık yapacaklarını bekliyoruz. Çünkü bu bütün illerde bütün hukuk fakültelerinin başına gelmiş bir hadisedir. Burada da olacak asıl ondan sonra ciddi bir şey olur. Mesela bizde her yıl 30’un üzerinde stajyer bizde eğitim görür. Bunların önemli bir kısmı avukatlık mesleğine başlıyorlar. Her yıl bu anlamda 20 civarında bir artış bekliyoruz. Ama bu fakülte mezun verdikten sonra sayı artar katlayarak gider. Bu anlamda meslektaşlarımızın katılımı ile güçleniyoruz. Şu anda 330’u geçen bir sayıya sahibiz. Tabi sayımız arttıkça sosyal çalışmalara ya da kültürel çalışmalarımıza gönül veren arkadaşlarımızın sayısı da artıyor. Sayıca 100 kişi iken bir dergi bile çıkartamıyorduk. Bir takım şeylerimiz sınırlı idi yada her iş iki üç kişinin omuzlarında kalıyordu. Ama şimdi çok şükür bir komisyon 10-15 kişi toplanıp çalışıyor. Bir başka komisyonda o kadar. Ama tabi yeterli değil ben geçen hafta arkadaşlarla konuşurken espri olarak dedim ki; Antalya Barosu’nda hayvan hakları komisyonu kurulmuş, 25 üye kaydetmişler. Biz insan hakları komisyonu kursak 25 üyeyi bulamayız. Çünkü bizim sayımızla Antalya’nın sayısını kıyasladığınızda arada ciddi dengesizlik var. Antalya büyük bir şehir.
AŞIRI BİR REKABET DEĞİL, DOSTLUK VAR
Mesleğe yeni katılan her avukat diğer avukatlara rakip oluyor. Bu avukatların genel durumunu etkilemiyor mu?
Bu aslında bir bakış açısı. Biz her şeyden önce rızkın Allah’tan geldiğine, o taksimin böyle bir mekanizma ile bize dağıtıldığına inanıyoruz. Bir kere bu hem inanç hem de psikolojik olarak bir rahatlama vesilesi. Çünkü bunu düşün düşün nereye kadar. Nihayetinde kişilerin elinde olan bir şey değil. Ama bu durum tabi menfi olarak ister istemez psikolojileri etkiliyor. Özellikle yeni başlayan arkadaşlar için. Biz mesleğe başladığımızda sayılar 100’e bile ulaşmamıştı. Avukatlık mesleğinde şimdi bu sayı benim başladığım dönemin 4 katına ulaşmış durumda. Böyle bir bezgin ve karamsar hava ile bakılabilir ama Afyon elhamdülillah şu anda bir takım sıkıntılar var. Avukatlık dün olduğu kadar rahat bir meslek değil. Ama yine düzgün çalışan birisinin rızkını rahatlıkla kazanabileceği meslek. Bunu da inkar etmemek lazım.
İSVEÇ MODELİ
AFYON’DA UYGULANACAK
Yurtdışında da incelemelerde bulunuyor musunuz?
Zaman zaman Adalet Bakanlığı’nın eşleştirme projeleri oluyor. Mesela Avrupa’da icralar nasıl uygulanıyor, Avrupa’da mahkeme sistemleri nasıl? Barolarda bu işin partneri olarak çağrılıyor. Afyon Barosu olarak biz icra uygulamaları konusunda eşleştirme projesinin içindeydik. Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da bu konuda sempozyum vardı. İsveç’ten, Yunanistan’dan, İspanya’dan katılımcılarda geldi. Bizim son iki yılda yaptığımız çalışmalar ile icra hukuk sistemine bir model getirdik. Bunda bizimde katkımız var. İsveç modelini şu anda uyguluyoruz. Afyon’da bu modele uygun bir icra müdürlüğü açılmak üzere. Kale Görünmez Tesisleri’ni Telekom’dan kiraladık. Oraya yeni bir model uygulayacağız. Bakanlığın orada sorunsuz işleyen sistemleri adapte etmek gibi bir niyeti var. İsveç’teki sistemi biz şu anda ucundan uygulayacağız. Aslında orada uygulama farklı. İcralar Adalet Bakanlığı’ndan Maliye Bakanlığı’na bağlı ve tamamen kendi başına çalışıyor. Vatandaş bir yıllık ücretini yatırıyor. Tüm masrafları onun içinden yapıyor. Sizin talepte bulunmanıza gerek kalmadan alınacak tahsilat sağlanıyor. Hakikaten de özel bir şirket performansı ile çalışıyor. Ama Avrupalı insanın iş ahlak ve disiplini vs çok farkı var. Tabi bizim bunları da edinmemiz gerekiyor. Tabi bizim kafa yapısı olarak sadece bina modelini getirmek yetmiyor. Ama oradan buraya getireceğimiz model şöyle; Bizde birinci, ikinci, üçüncü, beşinci icra müdürlüğü şeklindedir. Her icra müdürlüğü içinde bir tane müdür, bir tane müdür yardımcısı, üç-dört tanede katip vardır. O gün Ahmet hacze çıkar ya da satışa gider. Cumartesi günü Ahmet çocuk teslimine gider. Bir başka gün büroda başka bir iş yapar. Bu sistemde orada ihtisaslaşmış durumdalar. Orada bir kişi çocuk teslimi ile bir diğeri dış işlemlerle, bir tanesi haciz işlemleri ile ilgileniyorlar. Her işlemi yapacak iyi bir görev dağılımı yapılmış. Onlar özellikle bina olarak şuna dikkat ediyorlar; kapalı odalar değil, açık bir sistem, açık bir ofis. Müdürün herkesi görebildiği, herkesin müdürü izleyebildiği geniş şey bir mekânda masalar çalışmalarını icra ediyorlar. Her müdür kendi birimindeki performansı yükseltmek için gayret ediyor. Avrupa’daki sistemi buraya nasıl getiririz onu bilmiyorum ama bu sistemi işler tutmak için İsveç’te bizim incelediğimiz örnekte memur maaşları değişken. Performansa göre değişiklik gösteriyor. Adliyeler de bile her hakimin aldığı ücret farklı. Bütçe başsavcıya geliyor. Yıllık bütçe gibi onu başsavcı istediği gibi dağıtıyor. Bize Emirdağlı bir İsveç savcısı rehberlik etti. Sağ olsun hanım arkadaşımız bize bir hafta boyunca rehberlik yapıp sistemi tanıttı. Sakın kimseye maaşını sormayın. Çünkü maaş konusu burada tabudur. Kimse kimsenin maaşını bilmez. Herkes gider kendi maaş pazarlığını başsavcı ile yapar ya da üyesi olduğu sendika onun adına bu pazarlığı yapar. Kendisinin emsalleri ile kıdem benzerlerine göre aldığı maaşın 2-3 bin krom daha fazla olduğunu söyledi. Çünkü iki yabancı dil bildiğini, yoğun olarak Türk göçmenler bulunduğu için onlara kolaylık sağladığını belirtti. Özel beceriler iki hukuk fakültesi bitirmesi, Türkçe ve yabancı dil artılarından fazla maaş aldığın kaydetti. Orada sistem çok güzel işliyor az çalışan az çok çalışan çok kazanıyor. Biz bunu Adalet Bakanlığına teklif olarak götürdük. İcra memurları vs gibi tepkiler geldi. Bilgi Edinme Kanunu’na göre konuşma metinlerimizi isteyen bazı icra müdürleri oldu. Bu şeyi kendilerine yönelik hakaret kabul ettiler. Adalet Bakanlığı da sıcak bakmadı. Dedi ki; henüz biz o ahlaki olgunlukta değiliz. Çünkü, birisinin emrine bu para verildiğinde eşit ve adil dağıtıldığında nasıl emin olacağız denildi.
MEMUR ALIMINDA TİTİZ DAVRANILDI
Adliye’de memur alımı nasıl gerçekleşiyor?
Afyon’da gerçekten övünerek söylüyorum icra ve adliye teşkilatlarına yapılan memur alımlarında; bizim komisyonumuz kılı kırk yardı. Çok muhtemeldir ki kendilerine birçok şey gelmiştir. Sağdan soldan tavassut gibi. Ama komisyon üyelerini tanıyorum. O konuda kabiliyetleri, birikimleri ve bu işi yapabilecekleri, işe ihtiyaç durumlarını da gözeterek bir denge kurdular. Ama bunu Türkiye’de yapmak çok zor. Herkes bir memur alınacağı zaman kendisine müdahale etmeye mecbur sayıyor. Burada maaşları ben belirleyecek olsam bana bir sürü şey gelirdi. Bir sürü aracı tavassut için başvururdu. Şuna şu kadar olsun gibi. Bunu kabiliyetine ve çalışmasına göre çok zor yaparım. Belki erken olabilir ama performansa göre çalışma esası bütün dünyada zorunlu. Bizde devlet memurluğu ve memur sendikacılığı var. Bu çok enteresan bir durum. Bu çok güzel ama memur sendikalarının mantığı şudur; herkesin elinde bir silah vardır ve bu silahın eşit olması gerekir. Silah şudur; performansını beğenmediği görevlinin işine son verir. Sendikada onu korur. Bizde devlet memurunun işten çıkartılması gibi bir lüks var mı? O zaman sendikacılık anlamsız hale geliyor. O zaman çalışmayan memur diğerlerinin sırtına yük oluyor. Hem devletin, hem diğer çalışanların hem de vatandaşın sırtına yük oluyor. Bu sistemi biz yavaş yavaş komplike olarak getirmediğimiz sürece sadece bina modelini alarak çözemeyiz ama bir başlangıçtır. Bir yerden başlamak lazım.
ADLİYE SARAYI DİNLENİYOR MU?
Adliye’de daha önce dinlenme ile ilgili bir konu gündeme getirildi. Böyle bir şey size geldi mi?
Bu konunun ayrıntılarını bilmiyorum. Ama Emniyet Müdürlüğü böyle bir şeyin olmadığını, ellerinde de ortam dinlemesi yapacak alet ve aracın olmadığını söylüyorlar. Bu iddia bir hakim tarafından atıldığına göre onlar hukuklarını bizden daha iyi biliyorlar. Bu konuda muhtemelen gerekli müracaatlarını yapmıştırlar. Ama şunu söyleyeyim; yıllardır Adliye’nin kapalı otoparkı emniyet müdürlüğüne ait araçların park yeri olarak kullanılıyor. Açık otoparkta var. Adliye girişinde görülüyor. Orada bu eskiden beri var. Ama ben şu anda hiç kimse adına açıklamayı yapmaya mezun değilim. İddia olunan taraf Emniyet Müdürlüğü açıklamayı onun yapması gerekir. Bize söylenen şey böyle bir cihazın Afyon’da olmadığı. Detayını bilmiyorum bize gelen başkaca bir şey yok.
ELEŞTİRİLERİ CİDDİYE ALDIK
Zaman zaman basın yolu ile Baro’ya taarruzlar olabiliyor. Bunlarda sebep nedir? Gerçekten aksayan yönler mi var?
Aksayan yönlerimiz olduğunu hep kabul edelim. Yani burada önemli bir iş görülüyor. Şu anda biz burada binlerce iş dağılımı yapıyoruz. Binlerce ceza dosyasına görevlendirme yapıyoruz. Her yıl binlerce vatandaşa hukuki yardım işi burada çözüyoruz. Üstelik bunun ödemesini, maddi boyutunu da burada çözüyoruz. Ben mükemmel noktaya ulaştık diyemem. Bu hep bir süreçtir. Her geçen gün daha iyi olmaya çalışılıyor. Ama şunu söyleyeyim bize bu konuda gelen eleştirileri hep ciddiye aldık. Biz yönetim kurulu toplantılarımızı hep açık yapıyoruz. İsteyen her meslektaşımız yönetim kurul toplantısına katılıp derdini anlatabiliyor. Biz yönetim kurulu kararlarını internet sitesinden yayınlıyoruz. Komisyon kararlarımızı kimsenin merak etmesine gerek yok. Web sayfamızdan tüm komisyon kararlarımızı yayınlıyoruz. Biz bu konuda açık olmaya çalışıyoruz ki herkes ne yaptığımızı görsün. Biz hatalarımızın görülmesini istiyoruz. Dün bu hatalarımız gözükmüyordu. İnsanlar ve meslektaşlarımız yönetim kurulunda alınan kararları, nelerin konuşulduğunu, kaç saat sürmüş bilmiyorlardı. Komisyonlar ne karar almış bilinmiyordu. Meslektaşlarımıza görev dağılımını yaptığımız program üzerinde çalışa çalışa bu hale getirdik. Şu anda herkes bir başka meslektaşının kaç tane görev aldığını, kaç liralık iş yaptığını görebilecek halde. Eleştiri ve sorulara izahlarda bulunabiliyoruz. Bu bizim işimizi zorlaştırsa da mümkün mertebe şeffaf hesap verebilir bir sistem kurmaya çalışıyoruz. Özellikle maddi konularda herhangi bir istihfam, herhangi bir zorluk yaşanması gibi bir şey olmasını istemem. Bir kuruşluk şey bile bizim için çok önemli. Herkesin gözü önünde bunu yapmak zorundayız. Mümkün mertebe işlerimizi göz önünde yaparak herkesin ulaşabileceği, denetleyebileceği imkanı sağlamaya gayret ediyoruz.
YÖNETİMDE HER
GÖRÜŞTEN KİŞİ VAR
Afyon’daki uyum baro yönetim kurulu üyelerinde de var anlaşılan. Herhangi bir çatlak ses sözkonusu değil mi?
Baromuzun genel kurulunda yönetim kurulu oybirliğiyle ibra olundu. Basında çıkan konularda söz alan olmadı. Bizim genel kurullarımız çok hareketli geçer. İsteyen herkes konuştuğu gibi gerekirse acımasızca da konuşulur. Bize bu konuda elhamdülillah hiçbir şey gelmedi. Ben meslektaşlarımızın medeni cesaretlerine güveniyorum. Hiç kimse bundan dolayı sözünü yutmaz. Açık sözlülük ve dürüstlüklerine de güveniyorum. En küçük bir şüphesi olan herkes sonuna kadar gider. Bu noktada hatır dostluk unsuru olmaz. Hakkın hatırı alidir hiçbir hatıra feda edilemez. Hakkın hatırı varsa dostlukların hatırı olmaz. O konuda yanlışlığı olan her arkadaşımız bize bunu söyler. Nitekim söylüyorlar da zaten. Bizde yanlış yapmadığımızı iddia etmiyoruz. Bir yandan mesleğimizi icra ederken bir yandan da bu işleri yapmaya çalışıyoruz. Profesyonel bir yönetici ya da idareci değiliz. Mesela sabahleyin ben duruşmalarıma girdim. Ara verdim 10 Nisan Polis Bayramı törenine katıldım. Tıp Fakültesinin etik kurulunun toplantısına katıldım. Sıra bizdeydi biz evsahipliği yaptık. Tekrar büroma uğradım. Ondan sonra Baroya geldim sizlerle görüşüyorum. Yani arada derede bu işleri yapmaya çalışıyorum. Ben çok vakit ayırmaya çalışıyorum ama nihayetinde kendi işimle beraber götürüyorum.
İDARECİLİĞİN ARTI GETİRİSİ YOK
Bu yoğun faaliyetler işinizle ilgili size artı bir faaliyet sağlıyor mu?
Şahsım adına söyleyeyim, Baro Başkanlığı görevim öncesinde de sosyal bir insan olduğumu düşünüyorum. Daha önce siyasetle uğraştım bir takım derneklerde vs. Bu konuda daha önce daha az tanınıyor değildim. Bizim bir çevremiz vardı basın vasıtası ile ön planda olmak yada gündeme gelmiş olmak gibi bir durumumuz yoktu. Avukatlık gerçekten insanlarla çok özel bir ilişki kurmanızı gerektirir. Biz birçok insanla görevimiz gereği birlikte oluyoruz. Kurumsal olarak da. Ama iş vekalet verme ilişkisine geldiğinde kişiler kendi avukatını tercih ediyor. Avukatla müvekkil arasındaki ilişki çok özel bir şeydir. Bu reklamla filanda olmuyor. Reklam yasağımız var ama aslında buna gerek yok. Çünkü reklamla, kocaman tabelalarla, gazete ilanlarıyla müşteri gelmiyor. Bu anlamda bir fedakarlık gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta buna da biz talip olduk. Kimse bizi zorla Baro Başkanı yapmadı. O yüzden bunun hakkını vermeye çalışıyorum. Ama dediğim gibi kendi işimizi de bırakmadığımız için mümkün olduğu kadar buraya vakit ayırsak bile aksattığımız şeyler olabilir. İkaz edildiğinde düzeltmeye çalışıyoruz. Farkına varırsak yine düzeltmeye çalışıyoruz. Hem oto kontrol ve denetim mekanizmalarımız var. Hem de dışarıdan kim samimi olarak bir şey derse yok demiyoruz. Biz kuluz hata yapmaya yaratılıştan eğilimimiz var. Olabilir. Hatamız varsa düzeltir samimi olarak kabul ederiz. Bunda bir şey yok.
BİLDİRİLERE TARAF OLMAK İSTEMİYORUZ
Türkiye genelindeki Barolar’da bildiri yayınlandığını, bazı baroların bu bildirileri desteklediğini, bazı baroların karşı çıktığını görürüz. Sizin bakışınız nasıl?
Baroların ve tüm meslek kuruluşlarının temel problemi meslek sorunlarıyla ilgilenmekten ziyade o dönemdeki yöneticilerin ait oldukları kendilerini ait hissettikleri siyasi ideolojiye malzeme olmaktır. Barolarda da bu çok fazla. Meslek kuruluşları gereğinden fazla siyasallaşmış durumda. Elbette siyasi olarak algılanabilecek taleplerimiz olabilir. Sonuçta biz sosyal bir meslek icra ediyoruz. Herhangi bir kanuna eleştirimizde siyasi algılanabilir ama bu konuda asıl işimizi bırakarak bir kavgada taraf olma lüksümüz yok. Ama genelde böyle oluyoruz. 40 baro bir tarafta 30 baro bir tarafta. 50 baro bir tarafta 20 baro bir tarafta. Çatışan bildiriler savaşı filan oluşuyor. Tabi hoş bir manzara değil. Sonuçta vatandaşın algısı hakikat birdir. Doğrusuda budur. Dolayısıyla hakikati, hukuku, adaleti savunacak meslek kuruluşlarının da görüş açıkladıklarında bunu hep birlikte açıklamaları uygundur. Barolar kendi arasında çelişkiye düştüğünde vatandaş hangisinin doğru olduğunu soruyor. Dolayısıyla belki adalete olan inancını kaybediyor. Biz Afyon Barosu olarak tartışmaya zemin hazırlayacak şeylerden biz kaçınıyoruz. Biz de kendi içimizde tek bir siyasi görüşü yansıtmıyoruz. Afyon Barosu’nun da biraz şansı bu. Birçok Baro’da farklı gruplar seçimlere kendi ekipleriyle giriyorlar. Çarpışarak çatışarak o gruplardan bir tanesi seçimi kazanıyor. Siyasi görüş olarak bizim yönetim kurulu üyelerimiz tamamen karmadır. Bizde düşünce aynıdır, mesleğine hizmet etmeyi düşünen ve çalışmayı da göze alan arkadaşlar bizde yönetim kuruluna girerler. Emek sarf edip vakit ayırabilecekse bizim kriterimiz budur. Yönetimimiz içinde CHP’li, MHP’li arkadaşlarımız var. Biz bir bildiri yayınladığımızda kimi ortaya çıkaracağız? Kimin bakış açısına göre çıkaracağız. Bizim 330 meslektaşımızın her biri farklı bir siyasi eğilimde. Genel olarak biz böyle şeylere biz çok taraf olmamaya çalışıyoruz. Ama bazen kaçınılmaz oluyor. Mesela yargı reformu sürecinde herşeyi istemezük gözüyle bakan bir ekip 20 küsur Baro’yu örgütleyip biz yargı reformu istemiyoruz dedi. Biz ise istedik. Ama bizim Baromuz bunu yıllardır söyledi. Yargı reformu şiddetle ihtiyaç haline geldi. Bu olmak zorunda çağın gerisinde kalmış bir yargı ile bu iş yürümez. Şu ana kadar bizim tarihimizde belki bu vardır. Baroların ayrıştığı noktalarda taraf olduğu bir tek bu vardır. Buda aslında meslek ve yargı ile ilgili bir durum. Yoksa referandum sürecinde her arkadaşımız kendisine göre çalışmıştır ama biz Baro olarak bir şey yapmadık. Biz Baro olarak o dönemdeki panellere, konferanslara, sempozyumlara katılımcı verdik. 26 maddelik Anayasa değişikliğinin ne olduğunu anlattık. Vatandaş oylayacak ama bilmiyor. Benimde şahsen katıldığım bir programda maddeleri tanıttık. Bu madde neyi getiriyor eğer geçerse ne olur neyi getirir. Bir sendika toplantısında bazı değişiklikler sendikaların yada çalışanların aleyhine olabilir. Mesela idari yargının yerindelik denetimi yapmasının yasaklanması aslında bu konuda memurlara çok hak tanıyan yargıyı tıkayacak bir durum. Bugün kazanılan davaları yarın kazanamayabilirsiniz. Ama biz dedik ki hep artıları var. O dönemde ben dersime çalışmak için internetten malzeme indiriyorum, basılı dokümanları inceliyorum. Hakimlerin üye olduğu bir yargı derneğinin raporunu okudum. 26 maddenin tamamının kabul edilemez olumsuz bulmuş. Biz o gözle bakmadık. Doğruları da var yanlışları da var. Aslında olumsuz görülecek bazı maddeler değiştirilebilirdi. Biz o dönemde yine millet olarak kamplaştık. İstemezükçüler hiç istemedi. Taraftarlar her şeye sahip çıktı. Aslında bizim bildirilere karşı olmamızın sebebi bu. Oturup tartışamıyor, doğruyu bulma gayreti içinde olamıyoruz. Herkes sonuna kadar kendi fikrini savunmaya devam ediyor. Mümkün mertebe taraf olmuyoruz.
BASIN TALEP ETSİN, SOHBET EDELİM
Basın mensupları, adliye haberlerini yazarken kimi zaman zorlanıyor. Bu konudaki sorun nasıl giderilir?
Biz eğitici, öğretici adam konumunda olmamamız lazım. Hukuk sohbetleri halinde bir araya gelebiliriz. Bize yardımcı oluyor arkadaşlarımız. Adliyelerde Basın Sözcülüğü birimi gelişiyor, Afyonkarahisar’da da kurulacak. Bizim de merak ettiğimiz şeyler oluyor. Gelen dedikodu mahiyetinde bilgilerle idare edebiliyoruz eğer taraf değilsek. Özel hukuka uygun halleri korunarak çeşitli bilgi verilebilir. Resmi sözcülüğün de size yetmeyeceği yerler olabilir. Bazı açıklamalar sizi tatmin edemeyebilir, sizi tatmin etmezse kamuoyunu hiç tatmin etmez. Baro olarak, biz birçoğunu meslektaşlarımız vasıtasıyla bilebiliyoruz. Mahrem bilginin tanımı genişletiyor. Bazen avukatlara bile engel çıkartılabiliyor. Görev yapmanın zor olduğu bir alandır. (Kocatepe)

Bakmadan Geçme