Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ATATÜRK VE HALKÇILIK I – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 11 Kasım 2010 Perşembe 02:00:00
  Halkçılık ilkesi milliyetçilik ilkesinin doğal bir sonucudur.Halkçılık, devlet ve millet işlerinde halkla beraber olmak,vatandaşları eşit hak ve hürriyetlere sahip, sınıfsız ve imtiyazsızbir toplum olarak görmek demektir.Ben milliyetçiyim- Türkçüyüm diyen aynı zamanda halkçı, ben halkçıyımdiyen de aynı zamanda milliyetçi- Türkçü olmak zorundadır.Milliyetçilik millete, halkçılık halka dayanır. Milletin, üç boyutlubir zaman dilimi vardır; Bunlar: Dün, bu gün ve yarındır.Yani millet,mazide birlikte yaşamış, halde yaşayan ve gelecekte de birlikte yaşamaarzusu içinde olan bir toplum biçimidir. Bir milleti oluşturanbireyler arasında güçlü kültürel ve tarihi bağlar vardır. Oysa halk,millete nazaran farklılıkları olan bir toplum birimidir. O sadece bugünü yaşayan insanlardan oluşur, Ayrıca halkta millette olduğu gibigüçlü kültürel bağların olması gerekmez. Sözgelişi Kıbrıs’ta yaşayaninsanlar Türk ve Rum olarak iki farklı millete mensup oldukları halde,Kıbrıs Halkını oluştururlar.Ülkemizde sınıfsız ve imtiyazsız bir toplum oluşturma ve sınıfçatışmalarının gereksizliği fikirleri Ziya GÖKALP’IN öncülüğündeİkinci Meşrutiyet döneminde (1908-1918) başlamıştır. Bu akıma GÖKALP,”HALKA DOĞRU” adını vermiştir. Hemen her konuda olduğu gibi”HALKÇILIK” konusunda da ATATÜRK, GÖKALP’IN tesiri altında kalmıştır.GÖKALP, Türkçülüğün ilk esaslarından birisi olan “Halkçılık” ı şöyleaçıklar. “Halka doğru gitmek” de demektir? Halka doğru gidecek olanlarkimlerdir? Bir milletin aydınlarına, fikir adamlarına o milletinseçkinleri adı verilir. Seçkinler, yüksek bir eğitim ve öğretim görmüşolmakla, halktan ayrılmış olanlardır. İşte halka doğru gitmesi gerekenbunlardır.Seçkinler halka doğru niçin gideceklerdir? Bu soruya bazıları şöylecevap veriyor: “Seçkinler, halka milli kültür götürmek içingitmeliler” Hâlbuki milli kültür denilen şey yalnız halkta vardır.Seçkinler henüz milli kültürden nasiplerini almamışlardır. O haldemilli kültürden mahrum bulunan seçkinler, milli kültürün canlı birmüzesi olan halka, ne suretle milli kültür götürebilecekler. Meseleyiçözmek için, önce şu noktalara cevap verelim. Seçkinler, neyemaliktir? Halkta ne vardır? Seçkinler, medeniyete maliktir. Halktamilli kültür vardır. O halde, seçkinlerin halka doğru gitmesi şu ikimaksat için olabilir. 1- Halktan milli kültür terbiyesi almak için,halka doğru gitmek. 2- Halka medeniyet götürmek için halka doğrugitmek.Gerçekten de seçkinlerin halka doğru gitmesi bu iki maksat içindir.Seçkinler milli kültürü yalnız halkta bulabilirler, başka yerdebulamazlar. Demek ki halka doğru gitmek milli kültüre doğru gitmekmahiyetindedir. Çünkü halk milli kültürün canlı bir müzesidir.Seçkinlerin çocukken aldıkları terbiyede milli kültür yoktu. Çünküiçinde okuduğu mektepler “Halk Mektebi” değildi; “Milli Mektep” tedeğildi. Bu sebeple milletimizin seçkinleri milli kültürden mahrumolarak yetiştiler; millilikten uzaklaşarak yetiştiler. Şimdi bueksikliği tamamlamak istiyorlar. Ne yapmalıdırlar? Bir taraftan halkıniçine girmek, halkla beraber yaşamak, halkın kullandığı kelimelere,cümlelere dikkat etmek, söylediği atasözlerini, gelenekte yaşayanhikmetleri işitmek. Düşünüşündeki tarzı, duyuşundaki üslubu tespitetmek, şiirini, musikisini dinleyerek, raksını, oyunlarını seyretmek,dini hayatına, ahlaki duygularına nüfuz etmek; giyinişinde, evininmimarisinde, mobilyalarının sadeliğindeki güzelliklerini tadabilmek;bundan başka, halkın masallarını, fıkralarını, menkıbelerini,tandırname adı verilen, eski töreden kalma inanışları öğrenmek, halkkitaplarını okumak, Korkut Ata’dan başlayarak âşık kitaplarını, YunusEmre’den başlayarak halk nükteciliğini, çocukluğumuzda seyrettiğimizKaragözle Orta Oyunu’nu aramak, bulmak lazım. Halkın Cenk nâmelerokunan eski kahvelerini, Ramazan gecelerini, Cuma Arifanelerini,çocukların her yıl sabırsızlıkla bekledikleri coşkun bayramlarıyeniden diriltmek, canlandırmak lazım. Halkın sanat eserlerinitoplayarak milli müzeler vücuda getirmek lazım. İşte, Türk milletininseçkinleri, ancak uzun müddet halkın bu milli kültür müzeleri vemektepleri içerisinde yaşadıktan ve ruhları tamamıyla Türk kültürü iledolduktan sonradır ki millileşmek imkânına kavuşurlar. Rusların enbüyük şairi olan Puşkin, bu suretle millileştiği içindir ki gerçektenmilli bir şair oldu. Dante, Petrark, Jean Jacques Rousseau, Goethe,Schhiller, D’annunzio gibi milli şairler hep, halktan aldıklarıkuvvetler sayesinde sanat dâhileri oldular. Sosyoloji ilmi de bizegösteriyor ki deha esasen halktadır. Bir sanatkâr, ancak halktakiestetik zevkin görüldüğü bir yer olduğu takdirde dahi olabilir. Bizdedahi sanatkârların yetişmemesi, sanatkârlarımızın, estetik zevklerinihalkın canlı müzesinden almamaları dolayısıyladır. Bizde, şimdiyekadar, halkın güzellik duygusuna kim kıymet verdi. Eski OsmanlıSeçkinleri, köylüleri “Eşek Türk” diye tahkir ederdi. Anadolu şairleride “Taşralı” tabiriyle küçümsenirdi. Halka bütün olarak verilen unvan”Avam” kelimesinden ibaretti. Havas, sarayın kullarının teş-kil ettiği,Osmanlı seçkinleriydi. Halka kıymet vermedikleri içindir ki bu gün bueski seçkinler sanatının ne dili, ne vezinleri, ne edebiyatı, nemusikisi, ne felsefesi, ne ahlak sistemi, ne siyaseti, ne ekonomisi,hâsılı hiçbir şeyi kalmadı. Türk milleti bütün bu şeylere yeniden, herbirinin alfabesinden başlamak mecburiyetinde kaldı. Bu milletin, yakın bir zamana kadar, kendisine mahsus bir adı bileyoktu. Tanzimatçılar ona “Sen, yalnız Osmanlısın. Sakın, başka bir adisteme! Milli bir ad istediğin anda, Osmanlı devletinin yıkılmasınasebep olursun!” demişlerdi. Zavallı Türk, “vatanımı kaybe-derim” korkusuyla “Vallahi Türk değilim. Osmanlılıktan başka hiçbir zümreyesahip değilim” demeğe mecbur edilmişti. Boşa’ya karşı her gün bu sözüsöyleyen milletvekillerimiz bile vardı. (Boşa, mecliste Yunancılığıile meşhur bir milletvekilidir.) Fakat bu Osmanlıcılar hiçdüşünmüyorlardı ki, her ne yapsalar, bu yabancı milletler, Osmanlıtopluluğundan ayrılmaya çalışacaklardır; Çünkü artık yüzlercemilletten oluşmuş olan suni toplulukların devamına imkân kalmamıştır.Bundan sonra, her millet; ayrı bir devlet olacak, mütecanis, samimi,tabii bir cemiyet hayatı yaşayacaktı. Şüphesiz, Avrupa’nın batısındabeş yüz yıldan beri başlayan bu sosyal gelişme hareketi mutlaka,doğusunda da başlayacaktı. Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya, Avusturya ve Osmanlı topluluklarınınyıkılması da gösterdi ki, bu sosyal kıyamet pekyakınmış.”(GÖKALP,s.46)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti