ATATÜRK, 'İKBAL OLASIN' DEDİ Mİ?

Tarihi tahrif etmeyelim Şehrimizin önde gelen markalarından İkbal ile ilgili tarihi yanlışlığa işaret eden ve gazeteniz Kocatepe’de yayımlanan yazı kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Yazıya konu olan tarihi yanlışlıktan dönülüp dönülmediğiyle ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir açıklamada bulunulmadı. Bunun yanı sıra pek çok hemşehrimiz, yazının çıktığı günkü gazeteye ulaşamadıklarını, konuyu internet aracılığıyla takip ettiklerini, bu [&hellip]

ATATÜRK, “İKBAL OLASIN” DEDİ Mİ?

Tarihi tahrif etmeyelim

Şehrimizin önde gelen markalarından İkbal ile ilgili tarihi yanlışlığa işaret eden ve gazeteniz Kocatepe’de yayımlanan yazı kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Yazıya konu olan tarihi yanlışlıktan dönülüp dönülmediğiyle ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir açıklamada bulunulmadı. Bunun yanı sıra pek çok hemşehrimiz, yazının çıktığı günkü gazeteye ulaşamadıklarını, konuyu internet aracılığıyla takip ettiklerini, bu yazının yeniden yayınlanması gerektiğini belirten taleplerde bulundular. Hem tarihi yanlışlıktan dönülmesine vesile olması, hem de hemşehrilerimizin taleplerini karşılamak amacıyla “Atatürk İkbal olasın dedi mi?” başlıklı yazıyı bugün bir kez daha sütunlarımıza alıyoruz:

Afyonkarahisar’ın marka değerleri arasında olan İkbal’in Atatürk’e dayandırılan hikâyesi, akıllarda soru işaretlerinin oluşmasına yol açıyor. 1922’de kurulduğu, 1934’te Atatürk tarafından isminin verildiği anlatılan hikayedeki tarih ve olaylardaki uyumsuzluklar dikkat çekiyor. Kocatepe Gazetesi’nin kurucularından İbrahim Küçükkurt, “Bu bir şehir efsanesi olarak kabul ediliyor, ama tarih tahrif ediliyor” diyor.
Afyonkarahisar’ın adını Türkiye ve dünyaya duyuran İkbal, Atatürk’e gönderme yapılan bir hikâye ile tanıtılı-yor. Bu tanıtım öyle yayılmış durumda ki Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu da Afyonkarahisar’ı ziyaret eden konuklara bu hikâyeden bahsediyor. Vali Balkanlıoğlu, Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından Türker İnanoğlu’na fahri doktora unvanı verilmesi için düzenlenen törenden sonra, Afyonkarahisar hakkında bilgi alan Zeki Alasya’ya İkbal’in Mustafa Kemal Atatürk’e dayandırılan hikayesini anlattı.
Önce hikayeyi hatırlayalım: İddia odur ki İkbal’in kurucusu Salim Usta, yemek sanatını 1900’lü yılların başında Yıldız Sarayı’nda aşçı yardımcılığı yaptığı sıralarda öğrenmiş.1922’de kardeşleriyle beraber memleketi Afyon’da “Zümrüt” adıyla küçük bir lokanta açarak kendi işini kurmuş. Dışarıda yeme alışkanlığının pek olmadığı; hatta ayıp karşılandığı bu dönemlerde Salim Usta’nın yemeklerinin şöhreti, her geçen gün daha da artmaya başlamış.
1934 yılında Atatürk’ün Afyon’u ziyaret edeceği haberi geldiğinde, ağırlamanın nasıl yapılacağı konusu gündeme gelmiş Dönemin Valisi Ahmet Evrendilek, konuyu Vilayet Başkâtibi Bekir Evrenkaya ile konuşmuş. Evrenkaya, Ata’yı Belkaracaören köyündeki bağ evinde ağırlayabileceğini ve yemeklerin hazırlığı için de, Kabaklı Mahallesi Muhtarı Mustafa Pancar’ın oğlu aşçı Salim Usta’yı çağırabileceğini söylemiş. Salim Usta, Atatürk’ün yemeği için hazırlıklara fevkalade özenle girişmiş ve ortaya büyük bir itinayla hazırlanmış, gösterişli bir menü çıkarmış. Yemeği ve sofrayı çok beğenen Atatürk, Salim Usta’yı çağırmış, hikâyesini öğrenir ve lokantasının adını sormuş “Sen böyle gidersen bahtın çok açık olur. Lokantanın adını da bahtı açık anlamına gelen İkbal olarak değiştir” demiş Paşa Afyon’dan ayrılmadan İkbal tabelası çoktan yerine takılmış.
İşte bu hikaye, Kocatepe Gazetesi’nin kurucularından İbrahim Küçükkurt’un dikkatini çekti. Bu hikâyede birçok yanlışın olduğunu söyleyen Küçükkurt, tarihin tahrif edilmemesi gerektiğini, tahrif edilen tarihin masal hâline geleceğini söyledi. İşte Küçükkurt’un görüşleri:
Kocatepe Gazetesi: İlimizdeki bir lokanta markasının hikayesi ile ilgili düşüncelerinizi zaman zaman paylaşıyorsunuz. Nedir anlatılan hikâyedeki yanlışlık?
İbrahim Küçükkurt: 2000’li yıllarla birlikte Atatürk’ün İkbal Lokontası’na isim verdiği iddiası ortaya atıldı. Bu zamana kadar ne Salim Usta ne de başka birisi, Atatürk’ün gelip de Salim Usta’nın yemeğini yediğini belirtmez. Salim Usta’nın doğum tarihi 1907 veya 1908. 1907 veya 1908’de Afyon’da dünyaya gelen Salim Usta, acaba hangi tarihte Yıldız Sarayı’na gitti? Ahmedi Salim Pancar, Afyonkarahisarlı İşadamları Ansiklopedisi’ne verdiği biyografide hayatını anlatıyor. Entegre et tesisleri, alışveriş merkezi şekerleme tesisleri işletiyorlar. Başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Keşke Afyon’da onlar gibi yüzlerce olsa da istihdam yaratsalar, hemşehrilerimizi yanlarında çalıştırsalar, bizim için iftihar vesilesi olur. Üzerinde durduğum konu, İşadamları Ansiklopedisi’ndeki A. Salim Pancar’ın verdiği beyanat. Orada Atatürk’ün ‘İkbal olasın’ dediği belirtiliyor. Hikayeye göre Salim Usta yemek sanatını, 1900’lü yılların başında Yıldız Sarayı’nda aşçı yardımcılığı yaptığı sırada öğrenmiştir. Oysa 1907 veya 1908 yılında doğan bir çocuk, 1900’lerin başı olarak kabul edilen 1910’da ya 2 ya 3 yaşındadır. Yıldız Sarayı’na ne zaman gitmiş, nasıl gitmiş, hangi kayıtta var bu, hangi sözlü tarihte var? Salim Usta benim, en aşağı 40 yıl devamlı konuştuğum, babamın asker arkadaşı, değerli bir büyüğümüz. Yıldız Sarayı’ndan hiç bahsetmedi.
Zümrüt Lokantası’nın faaliyete geçmesi ile ilgili bilgi doğru mu?
Zümrüt Lokantası’nın 1922’de faaliyete geçtiğine dair hiçbir belge yok. Kaldı ki Salim Usta, 1922’de 15-16 yaşlarında bir genç. O dönem, o yaşta bir kişinin iş kurması mümkün değil. Hatta günümüzde bile askerliğini yapmayan bir kişinin iş kurduğuna pek rastlanmaz. 1927-1928’de Bekir Usta, bir küçük lokantaya sahiptir. Salim Usta, o yıllarda Bornova’da askerdir. Salim Usta, aşçılığı, askerdeyken Topçu Alay Komutanı’nın eşinden öğrenmiştir, bunu kendisi iftiharla söylerdi. İkbalin adında 1922 yazıyor. Bir kere burada da gerçeklere uymayan bir durum var. A. Salim Pancar’ın dedesinin doğum tarihini bilmesi lazım. Atatürk’le Salim Usta’nın karşı karşıya geldiğine dair belge yok, rivayet yok. Salim Usta’nın şöhretinin her geçen gün yayıldığı söyleniyor, tarih 1922. Hayal mahsulü.
Ama bunun bir şehir efsanesi olduğu belirtiliyor…
Tarihi tahrif etmeyelim, tarih tahrif olursa masal olur. Şehir efsanesi olur. Sayın Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nun ‘Şehir efsanelerini yok etmeyelim’ demesine de burada değinmiş olalım. Şehir efsanesi, biraz hakikat olur da üzerine biraz palavra ilave edilir. Ama olmayan bir şey üzerinde konuşuyoruz.
İkbal’in hikayesinde itiraz ettiğiniz başka hususlar da var mı?
Belkaracaören’de, bir bağ evinde, 1934’te Atatürk’ün ağırlandığı söyleniyor. Belkaracaören köyü, Şuhut yolu üzerinde bir köyümüzdür. Afyon’a en aşağı 20 kilometre uzaklıktadır. Yolu o zaman uzaktır. Oraya gitmesine o gün için şartlar müsait değil. Oradaki bağ evinde o zaman ağırlama imkanı yok. Paşa ayrılmadan İkbal tabelasının çoktan yerine asıldığı söyleniyor. Bu da bir palavra. Bu hikaye, Atatürk’ün başka bir ziyareti ile salim ustanın dükkan önünde konulmuş fotoğraflarıyla anlatılıyor.
Peki 1934’te Atatürk, Afyon’u ziyaret etmemiş mi?
Atatürk’ün Afyon’a teşriflerinin hepsi, kayıtlara geçmiş, Çankaya’daki arşivlerde. Atatürk’ün Afyon’a ve diğer vilayetlere seyahatlerinin hepsi kayıt altındadır. Afyon Kocatepe Üniversitesi 2002 yılında Atatürk’ün Afyonkarahisar Ziyaretleri isimli çok güzel bir eser hazırladı. Bu kitapta bütün ziyaretler var. Atatürkün 1934’teki Afyon’a yaptığı ziyaretin tarihi 21 haziran 1934’tür. Mustafa Kemal Atatürk, geli-yor, Kolordu’yu teftiş ediyor, sonra gidiyor. 1934 yılında geldiğinde bu ziyaret, İran Şahı Rıza Pehlevi ve beraberindeki heyetle birlikte İzmir’e giderken oluyor. İkbal’in kullandığı fotoğrafta İran Şahı yok. Bu fotoğraf, Atatürk’ün Afyonkarahisar’a 1937’deki son ziyaretinin fotoğrafıdır. Bir şeyi kullanırken doğru yerde kullanmak gerekir. Atatürk’ün 1934’teki Afyonkarahisar ziyareti iki saat sürmüştür. Tren İstasyonu’ndan Kolordu Karargâhı’na teşrif etmiş, orada denetlemede bulunmuş, istirahat etmiş, iki saat sonra da misafiri Şah Rıza Pehlevi ile birlikte İzmir’e gitmek üzere ayrılmıştır. Bu ziyaret, dönemin gazetelerinde, Cumhuriyet ve Hakimiyet-i Milliye’de de bu ziyaretten bahsedilmiştir. Atatürk, Afyon’da yalnız iki saat kalmıştır.
İkbal’in böyle bir hikâyeye ihtiyacı var mı ki bu hikâye anlatılıyor?
İkbal, Türkiye’de ve dünyada Afyon’un adını duyuran bir lokantadır. Bu Salim Usta’nın sayesinde olmuştur, Afyonlular bununla iftihar ederler. Fakat Afyonkarahisar’da Salim Usta’nın yemeklerinin ün kazanmaya başlaması 1937-1938’den sonradır. Şu anda Lokanta’nın Uzun Çarşı’da bulunduğu yer, 1950’den sonra satın alınmıştır. Daha evvel Salim Usta, başka şahıslara ait iki yerde lokantacılık yapmıştır. Salim ustanın yemeklerine lafımız yok, ama palavraya da karşıyız. İlla 1922 demeye, Salim Usta’yı Yıldız Sarayı’na yollamaya gerek yok. Salim Usta ve yemekleri, kendini ispat etmiş durumda. Kendisi iftiharla söylerdi, İzmir Bornova’da Topçu Alayı Komutanı’nın eşinden birçok şeyi öğrendiğini anlatırdı. A. Salim Pancar’ın ansiklopediye verdiği mülakatta doğru olan şu var: Afyonkarahisar’da dışarıda yemek yemenin ayıplandığı bir dönem var. Salim Usta’nın kullandığı malzeme de ünlenmesini sağlamıştır. Salim Usta’nın kullandığı sızma tereyağ, Gaziantep’ten, Şanlıurfa’dan gelirdi. Tenekelerle yıllık olarak alırdı. Pirincini Tosya’dan getirirdi. Pek çok malzemenin alış yeri bellidir. Afyon etini kullanırdı. Kuzu mevsiminde de Salihli’den veya Bursa Karacaahmet-İnegöl civarından getirirdi. Afyonda kuzu mevsimi Hıdrellez’den Haziran sonuna kadar devam ederdi. Salim Usta ise, 4-5 ay kuzu ikram edebilirdi. Ben Salim Usta’nın en az 40 yıllık dostu ve müşterisiyim. Ama Atatürk meselesi nereden çıktı anlamış değilim. Salim Usta iki kişiye ustalık öğretmiştir. Biri oğlu Metin Pancar, diğeri de sahibi Bedesten Lokantası Muhittin Usta. İkisi de en az 40 yıl Salim Usta’nın yanında çalışmışlardır.
Sizin talebiniz, tarihin yanlış anlatılmaması yönünde mi?
Yalanın binası olmaz. Bu tahrifattan vazgeçmek ve bunu düzeltmek lazım. 1922 yok. Yıldız Sarayı yok. 1934’teki ziyarette “İkbal olasın” denilmesi yok. Bunlar tamamen hayali senaryo. Atatürklü Günler diye bir kitap var. Burada da ziyaretten bahsediliyor. O zaman Şuhut’a demiryolu ile gitmek mümkün değil. AK Devrim zamanında bile Şuhut’ta demiryolu yok, dolayısıyla oraya gitmeleri mümkün değil. Tarihi tahrif etmeyelim. Bunları şehir efsanesi olarak kabul etmeyelim. Ne sözlü ne yazılı Salim Pancar’ın söz ettikleri bunlar yok. O zamanki Ordu Komutanı Fahrettin Altay, Afyonkarahisar’da iki saat kalındığından bahsediyor. 1922 tarihini kaldırmak gerekiyor bir kere.
Salim Usta ile ben en aşağı 40 sene diz dize oturduk. Mesela Zafer Haftaları’nda defalarca lokantayı kapatmışımdır. Araştırsınlar baksınlar, beni yalanlayacak bir bilgi bulurlarsa ben özür dilemeye ve yayınlamaya da hazırım. Ama tarihi tahrif etmeye karşıyım, Bolvadin’in işgal edilmediği halde kurtuluş törenleri düzenlemesine karşı olduğum gibi.

Bakmadan Geçme