Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ARZU, GAYRET, KAZANIM VE DEĞİŞİM

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 15 Mayıs 2017 Pazartesi 12:46:58
 

– 100-
Başlangıç Çizgisi tâlip için olmazsa olmaz önemde bir şeydir. Neden? Size kelebeklerden örnek vereyim, kelebeklerin hayat döngüsünden bir mânâ çıkaralım, o kıssadan hisse çıkaralım.
Kelebeklerin hayat döngüsünde sıralama şöyledir; yumurtalar, yumurtadan kurtçuklar çıkar, kurtçuklar koza yaparlar, kozalardan kelebekler çıkar. Bu döngünün başlangıç çizgisi kurtçuk olmaktır. Yumurtadan çıkış başlangıç çizgisidir, o da kurtçuktur. Lütfen dikkat buyurun, kurtçuklar öğrendiler ki kendilerinin ileri yaşantıları kelebek; bir kelebeğe bir de kurtçuğa bakın. Kelebek dediğin renkli renkli, uçuyor, geziyor… Kimse kurtçuk koleksiyonu yapmaz ama kelebek koleksiyonları… İşte bunların sohbetini yapan kurtçuklar kurtçuk olmak istemiyorlar. Bu hikâyeyi öğrenince başlıyorlar; “Biz aslında kurtçuk değiliz, kelebeğiz” demeye ve kelebek taklidi yapmaya çalışıyorlar. Bir kurtçuk ne kadar kelebek olabilir? Olabilir mi? Eğer kurtçuk prensiplerini hakkıyla yaşayamazsa, kurtçuk halini görmezden gelirse, kurtçuk haline bakıp “İleride kelebeksek demek ki kurtçuk diye bir şey yok, biz yokuz” derse hiçbir zaman kelebek olamaz. “Başlangıç Çizgisi”ni izah edebiliyor muyum? Kelebek muhabbetiyle kelebek olunmaz. Bir kurtçuk kelebek muhabbeti ve özentisiyle kelebek olamaz, amel yapması lazım. Kurtçukluğunu hakkıyla yaşayacak, kozayı yapacak, kozadan kelebek çıkacak. Bu yüzden, ileri tasavvuf bilgilerine bakıp “Demek ki şöyleymiş, bu böyleymiş” diyerek onları “başlangıç çizgisi” yapamazsınız.
Önce kurtçuk olacaksın, sonra kelebek…
Burada biz “başlangıç çizgisi”ni anlatıyoruz, ileri tasavvuf bilgilerini değil. İleri zannedilen bilgileri duyanlar, zihinlerindeki o bilgilerle bakıp, bizim başlangıç çizgisi için paylaştıklarımız için; “Böyle tasavvufi bilgi olur mu, şu kişi şöyle diyor” gibi yanlış kıyaslamalar yapabiliyorlar. Ya hu, o sana kelebeği tarif etmiş, biz burada kurtçuğu anlatıyoruz. Kurtçuk olmadan kelebek olamazsın. Hatta bu iş o kadar hassas ki… Buraya da bir kıssa ekleyelim, bir hisse daha çıkaralım. Kendini iyiliksever zanneden birisi bir kozaya rastlıyor, bakıyor ki çıkmak üzere, çıkıp kelebek olacak ama zorlanıyor. Yardım ediyor, bir çubukla çıkarıyor. Çıkarıyor ama o hiç kelebek olamıyor, uçamıyor. Neden? Kozadan çıkmak için yaptığı zorlamalarla kasları gelişecekti, o kaslarla da uçacaktı. Sen onun, kozasını bozdun, başlangıç çizgisini bozdun. Olmadı… Başlangıç çizgisi böyle çok önemli… Kurtçuk ve kelebek anlaşılabildi mi acaba? Kelebek muhabbetiyle uğraşırsanız olmaz. Önce başlangıç çizgisini iyi tarif edeceksiniz ve hakkını vereceksiniz. Göreceksiniz ki bir kurtçuk niçin kurtçuk olduğunu ancak kelebek olunca öğreniyor. Kelebek olmuşsa daha önce niçin kurtçuk olduğunu öğrenir. Ama niye kelebek olunduğunu hiçbir zaman kurtçukken öğrenemez.
Önceki yazımızda gördüğümüz Mü’minun-30. ayet “ibtila” kelimesi ile imtihanın özelliğini daha genişletti. Ankebût-3 imtihanı fitne ile tanımlamıştı: “Andolsun, onlardan öncekileri de fitne etmişizdir. Allah elbette sâdıkları bilecek ve elbette yalancıları da bilecek.” Demek ki sâdık ve yalancı olmak üzere iki tercih var, iki yoldan birisi tercih edilecek.
Fitne imtihanıyla, ikilemle
sadıklar ve yalancılar ayrılacak

Sâdık veya yalancı kim? Sâdık Allah’a verdiği söze sâdık olandır. İnsan “Allâhümme ente rabbiy” dedi, “Müstakilen VAR ve Muhtar olan ancak Allah’tır” dedi. Sâdık işte bu sözü unutmayandır. Yalancı, Allah üzerine yalan söyleyendir, “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasında bulunandır, sahte mütekebbirlik yapandır. Bu fitne imtihanıyla, ikilemle bunlar ayrılacak. Elbette Allah sâdıkları da yalancıları da bilecek.
İmtihan konusu için “Allah bilecek” cümlesini iyi anlamamız lazım. Allah zaten bilen değil midir? İhlâs Sûresi’ne uymayan mânâlar zihnimizde yer etmesin. Allah zaten bilendir. Bu ifadedeki mânâ dünya hayatı için dikkat etmemiz gereken önemli bir noktayı haber veriyor. Bir de tamamen kesret cümlesi olduğunu, kader cümlesi olmadığını belirtiyor. Kader cümlesinde “Allah bilecek” geçmez. Bilen ve hüküm veren Allah’tır. “Allah bilecek” demek dünya hayatı başladı demektir, bu cümle dünya hayatındadır, Arş’ı istiva eden Allah’tan sonraki hal içindir. Arşı istiva eden Allah daha önce verdiği hükmü bilecek/görecek demektir. Yoksa Allah bilmiyor da insanlar sâdık ve yalancı olarak ayrılınca öğrenecek mânâsında değildir. Hâşâ! Bunun delili Nisâ-79’dur. Nisa-78; Allah bilen ve hüküm verendir. Nisa-79; hidayet Allah’tandır, sana isabet eden seyyie nefsindendir. Yani artık dünya hayatı var, “Allah bilecek” cümlesi işte o kısma girer.
Ankebût-3 diyor ki; “Sâdıklar ve yalancılar ortaya çıkacak. Hüküm yaşanacak. Ve bu bir kaderin kazası olarak görülecek.”
Soruyorum; bu cümlelerden amel çıkarabilir miyiz? Hâyır. Oysa biz bir amel çıkarmaya gayret etmeliyiz. Amel çıkardığımızda da İhlas Sûresi’ni yani tevhid prensiplerini dışlamamalıyız. Bu çerçevede bir amel çıkarmamız lazım. Öyleyse amel çıkaracak cümleye bakalım, yani âyetin insanla ilgili kısmına gelelim.
Âhiretteki hayatının gereği değişim
dünya hayatında tamamlamalı

Fitne özellikli imtihana tâbi tutulan insanın kendisine şâhitliği olacak. Rahmâniyet gereği, bu sınavda insan kendisine şâhit olmalıdır. Bunu bir basit örnekle anlamaya çalışalım. Bir işin sınavına giren birini düşünün. Sınavdan çıktı, yüz üzerinden seksen almış. Ama sınavla işe alınacakların yüz üzerinden doksan alması lazım. Sınava giren sınavın sonucuna şâhit olmuş oluyor. Kendi kapasitesine şâhit oldu, “Ben seksenlikmişim” dedi. O sonuç sınava girene lazım, başkasını ilgilendirmiyor. Bu bakışla, imtihanın özelliği çok önemli: İmtihan birisinin bilmesi için değil, senin kaç puanlık olduğunu öğrenmen için. Öğrendin. Sınavda doksan alanlar işe alındı diye gidip itiraz etmezsin, beni niye almadınız demezsin. Hakk gereği kendi puanına şâhit oldun. Peki, iş için imtihanı açan? Onun görevi başka. O şâhit olduğun bu duruma göre muamele yapar. Sen kapasiteni öğrenirsin, kendine şâhit olursun. İşveren ise sana o sonuca göre muamele yapar. Bunu dünya hayatı sınavına ve onun sonucu olan cennet cehennem hesabına benzetecek olursak, âyetten şunu öğreniyoruz: Siz bu sınavla kendinize şâhit olursunuz. Şahit olduğunuz bu hale göre size muamele yapılır, zulmedilmez.
 “Dünya hayatı bir fitnedir, fitne vasıflı bir imtihandır” tanımlamasına inşâAllah bir de şu pencereden bakalım: Fâni olmayan asıl hayat âhirettedir.
“Şu dünya hayatı bir eğlence ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret Yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Eğer bilselerdi.” (Ankebût-64)
Her insan âhiretteki hayatının gereği olan değişimi dünya hayatında tamamlamalıdır. Çünkü bu halinle âhirette bir işe yaramazsın, âhirete uygun değilsin. Âhirette ya cennetlik olursun ya cehennemlik, dünyalı olamazsın. Fark ediyorsunuz değil mi, başka bir dille yani başka bir pencereden imtihana bakıyoruz.
Arzu, gayret, kazanım, değişim.
İmtihana böyle bakalım.

İnsan âhiretteki asıl hayatının gereği neyse onunla ilgili değişimi, onun gereği olan değişimi dünya hayatında tamamlamalıdır. Bu yüzden “Dünya âhiretin tarlasıdır” denilmiştir. Bir değişim söz konusu. Değişeceksin. Bu değişim kazanımla olur, değişimin şartı kazanımdır. Kazanıma bilim alanından basit bir hipotezle örnek vereyim. Hipotez doğrudur değildir, onu tartışmıyorum, söylemek istediğimiz mânâyı yakalayalım diye örnek veriyorum.
“Zürafaların boyunları neden uzun?” diye inceleme yapan bilim adamlarından bazıları bir hipotezde bulunmuş. Kanıtlamış veya kanıtlamamış, doğru veya değil, onu tartışmıyoruz. Diyorlar ki; zürafalar ağaçların üst kısımlarındaki yaprakları yemek istiyor ama boyları yetmiyor. Sürekli oraya uzanıyorlar. Bu kuşaklar boyu böyle devam edince, genlerindeki değişimle onların boyları, boyunları o yaprakları yiyecek hale gelmiştir. Bu bir hipotez, bir görüş, kanıtlanmış birşey değil. Biz buradan çıkaracağımız mânâyı alalım. Zürafaların boylarının, boyunlarının uzun olma hali bir değişimdir. Değişmeleri gerekiyordu, değişime uğradılar. Ne için? Hedefleri olan yaprakları yiyebilmeleri için. Bu değişim nasıl oluyor? Onun olması için önce arzu gerekiyor. Yukarıdaki yaprağı arzuluyor. Şiddetli ve ısrarlı bir arzu şart. Sonra o arzuya uygun gayret gerekiyor. İşte o gayretle genlerine tesir eden bir kazanım var. Artık o onun kazanımı. O kazanım sonra değişime dönüşüyor. Bu sırayı anlatabildim mi? Arzu, gayret, kazanım, değişim. İmtihana böyle bakalım. Kişi âhiretteki yaşantısının değişimini dünyada tamamlayacak ve o değişime uygun yer neresiyse oraya gidecek. Ama o değişimin olması için arzu lazım, o arzuya uygun da gayret lazım. Ki o gayretle bir kazanım oluşsun ve o kazanım bir değişime dönüşsün. Dolayısıyla, Hakk veya bâtıldan birini seçen onu nasıl arzuluyor? Bir bakın nasıl önemsiyor? Sonra nasıl o yönde gayret ediyor? Nasıl o yönde kazanımı var? O yönde genleri nasıl değişiyor ve görmediğimiz suretlere bürünüyor. İşte değişim süreci! Arzu, gayret ve kazanım değişim için olmazsa olmaz şarttır.
İki şâhitlik var. Esfele sâfiliyn hayat yaşayanlar Allah’a “Var” veya “Yok” dedikten sonra “Ben Müstakilen VARIM ve Muhtarım” diyerek bir şâhitlik yaparlar. Ona karşılık Rabbimiz “Siz de şöyle şâhitlik yapın” diye bize bir şâhitlik öğretmiştir. Bu durumda iki farklı şâhitlik, iki farklı beyan oluşuyor: Âhiret için, yapılan beyana uygun bir kazanımın olması, bu kazanımın da değişime dönüşmesi lazım. İmtihana böyle de bakalım.
“Şehâdetime uygun hayat tarzı oluşturmalıyım” dedik, bir hüküm yani bir karar verdik. Artık o hükme uygun arzu çok önemli. “Allahıma bir şehâdette bulundum, ona uygun bir hayat tarzı oluşturmalıyım” dedin ama hiç arzun yoksa olmaz. Değişim için arzu şart. O arzu gayreti getirecek. Arzunun nasıl gayrete ve bir amele dönüşeceğini “Aşağıların Aşağısı” yazıları ve kitapçığının “Kurtuluş Yolu” bölümünde maddeler halinde paylaştık, inşâAllah fırsatınız olunca bakın. Arzu amele nasıl dönüşür, orada somut var. On madde. Yeter ki kafaya koyun! Hepsi normal bir müslümanın yapabileceği şeyler.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti