Arslan: Çoklu baroya karşıyız
SP Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan ülke gündemine yönelik yaptığı detaylı değerlendirmede çoklu baroya karşı olduklarını, sosyal medya yasağına yönelik de iktidarın işine gelmediği için sosyal medyanın fişini çekmeye heveslendiğini iddia etti   Saadet Partisi (SP) Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan gündemi değerlendirdiği açıklamasına koronavirüs sebebiyle hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, hastalarımıza acil şifalar dileyerek başladı. [&hellip]
SP Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan ülke gündemine yönelik yaptığı detaylı değerlendirmede çoklu baroya karşı olduklarını, sosyal medya yasağına yönelik de iktidarın işine gelmediği için sosyal medyanın fişini çekmeye heveslendiğini iddia etti
Saadet Partisi (SP) Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan gündemi değerlendirdiği açıklamasına koronavirüs sebebiyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, hastalarımıza acil şifalar dileyerek başladı.
“DEVLET GEREKLİ DENETİMLERİ YAPIYOR MUYDU?”
Sakarya’daki fabrikada meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, aile ve dostlarına sabırlar dileyen Arslan, “Yaralılara acil şifalar diliyorum. Ölüm bir hakikat ve geleceği muhakkaktır. Ancak aynı fabrikada 13 yıl içerisinde 7. patlama olmuş. Aynı yerde 7 patlama. 2009 yılında 3 patlama meydana gelmiş. İnsan hayret ediyor. Tedbir alınamıyor mu? Yoksa bir takım tedbirler alınmıyor mu? Devlet gerekli denetimleri yapıyor muydu? Bu soruların cevapları açık ve net bir biçimde verilmesi gerekir.” dedi.
“KIDEM TAZMİNATI TARTIŞMALARI ENDİŞELENDİRİYOR”
Türkiye de çalışanların hayatlarını kaybettiği haberlerinin sıkça alındığını dile getiren Arslan şu ifadeleri kullandı: “Çalışanın aldığı ücretin düşüklüğü ve yeterli tedbirlerin alınmadığı bir ortamda, çalışma hayatının en önemli gündem maddelerinden birini kapsayan kıdem tazminatı tartışmaları işçileri ve ailelerini endişeye sevk etmiştir. Ayrıca bu salgın döneminde ülkemizin yaşadığı ekonomik ve sosyal zorluklar içerisinde kıdem tazminatı konusunun tartışılması yerinde ve uygun değildir. Yapılması düşünülen düzenleme işçinin hak kaybına uğramasına neden olacaktır. Kıdem tazminatının temel unsurlarına zarar verecek bir girişimde bulunulmamalıdır. Çalışma hayatının huzurunu bozacak, kıdem tazminatına darbe vuracak bir düzenlemeden uzak durulmalıdır. Kazanılmış haklar korunmalıdır. Mevcut kıdem tazminatı sistemi içerisinde, işçilerin kıdem tazminatı hakkına ulaşmasında bazı yasal boşluklar ile işverenlerin birtakım olumsuz uygulamaları nedeniyle çeşitli zorluklar bulunmaktadır. Bu zorlukları aşmak için kapsayıcı düzenleme yapılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“ADALETSİZ GELİR DAĞILIMI YOKSULLUĞU ARTTIRIYOR”
İktidarın işçinin elindeki parayı almak yerine, yoksulluğu bitirmesi gerektiğine değinen Arslan şu ifadelere yer verdi: “AK Parti Kasım 2002’de iktidara geldiğinde yoksulluğu bitireceğini söylemesine rağmen, Türkiye’de 20 yıllık süreçte yoksulluk artmıştır. Mevcut hükümet tarafından benimsenen piyasa yanlısı ekonomik anlayış ile hak temelli sosyal politika anlayışından uzaklaşılması, yoksullukla mücadele açısından başarısızlığı da beraberinde getirmiştir. Türkiye’de 2018 yılı itibarıyla toplam gelirden en yüksek payı alan yüzde 20’lik kesim toplam gelirin yüzde 48,5’ini almaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin en büyük göstergesi olan bu veride Türkiye bu konuda veri bulunan 164 ülke içerisinde 47. sıradadır. Türkiye gelir dağılımının adaletsizliği bakımından maalesef Afrika ülkeleri ile aynı ligde yer almaktadır. OECD verileri de Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Gelir adaletsizliğini ortaya koymakta kullanılan Gini kat sayısı bakımından Türkiye’nin OECD ülkeleri içerisindeki konumu ne yazık ki çok kötüdür. Türkiye bu noktada veriye ulaşılabilen 35 OECD ülkesi içerisinde 33. sıradadır. Ülkemizde insanlar çalıştıkları halde yoksullukla karşı karşıyadırlar. Bu noktada, özellikle ekonomik büyümenin yoksulluk sorununu tek başına çözebileceği yaklaşımı, yoksulluk sorununun sosyal adalet temelinde ele alınması gereklidir. Yoksulluktan kurtulmak için sadece maddi ihtiyaçları karşılamaya yönelik parasal yardımların yeterli değildir. Dolayısıyla, devlet tarafından yoksul kişilerin kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik sosyal politika önlemlerinin uygulanması gerekmektedir.”
“ADALET MEKANİZMASININ TEMSİLCİSİ BAROLAR BAĞIMSIZ OLMALI”
Çoklu baro tartışmalarına değinen Arslan, “Öncelikle Türkiye’de zedelenen adalet mefhumu bu adımla daha da zarar görecektir. Biz baroların hangi fikir ve ideoloji olursa olsun siyasallaşmasına tamamen karşıyız. Barolar adalet mekanizmasının bir temsilcisi olarak bağımsız olmalıdırlar. Hiçbir partinin fiilen ya da dolaylı yönden uzantısı görüntüsünü vermemelidirler. Çoklu baro adımı ise, Türkiye’de artan kamplaşma ve kutuplaşmayı arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Avukatlar arasında oluşacak bu kutuplaşma bu ülkenin tamamına zarar verecektir. Avukatların yaşadığı problemler ortada dururken, siyasi dengeler gözetilerek meslek saygınlığının örselenmesi yanlış olup, meslek birliğinin ıslah edilmek yerine bu şekilde yıpratılmasının telafisi imkânsız olumsuzluklar oluşturabilir. Yapılacak değişikliklerin Baroların çağrısında belirttiği gibi müzakere yöntemiyle ortak bir aklın ürünü olarak kanunlaştırılması hayati önem arz etmektedir.” dedi.