Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

ARAP SUBAYLAR İHANETİ – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 17 Aralık 2012 Pazartesi 02:00:00
  İslamcı gelenek, 1940’lı yıllara kadar askeri okulların kayıt şartları arasında yer alan; Türk ırkından olma maddesini, yeni Türkiye’nin ırkçılık temelleri üzerine kurulmuş olmasının ve Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet eliyle yapılmış olan ırkçılığın delili sayarlar. Peki, kayıt şartlarına, Türk ırkından olma maddesinin konulma sebebi nedir? Bu madde gerçekten ırkçılık amacıyla mı konulmuştur?
Bu sorulara cevap ararken pek tabi ki tarihe ve tecrübelerinden ders çıkarmaya çalıştığımız Osmanlı Devleti’nin yakın geçmişine bakacağız. Yine belirtelim ki; sosyal olaylarda tek bir sebep yoktur. Dolayısıyla 1930’lu yıllarda tüm dünyayı saran ırkçılık akımlarının bu şartlar üzerinde mutlaka etkisi vardır. Bunu inkâr edemeyiz. Bunun dışında Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran önder kadronun Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde yaşadıkları acı tecrübeler ve yeni Cumhuriyetin kendini koruma içgüdüsü bu maddenin konulmasında etkisi olmuştur.
Osmanlı Devleti her ne kadar bir Türk devleti olarak görünse de aynı zamanda bir ümmet devletidir. Devlet bürokrasisi oluşturulurken istihdam edilen kadrolara bütün İslam topluluklarından kişiler alınmıştır. Bu durum devletin askeri kadrosunu oluşturan subaylar içinde geçerlidir. Dolayısıyla Türklerin dışında İslam ümmetinden olan Arap, Arnavut, Çerkez, Kürt vb tüm unsurlar askeri okullara alınmış, bu unsurlardan subay yetiştirilmiştir. Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu yıllarda İslam ümmetinden olan bu subaylar sorun yaratmamış, ancak çöküş yıllarında bu subayların bir kısmı Türk ordusuna ihanet etmiş en zor anımızda düşman saflarına geçerek bize kurşun sıkmıştır.
Osmanlı Devleti bu ihanetin ilkini Balkan savaşlarında Arnavut subaylardan, diğerini de I. Dünya Savaşı’nda Arap subaylardan görmüştür. Bunu Cumhuriyet döneminde Kürt subayların ihaneti takip etmiştir. Örneğin Balkan savaşları sırasında İşkodra kalesini savunan Tosyalı Hasan Rıza Paşa’yı Arnavut subaylardan Esat Toptani katletmiş ve şehri Sırp-Karadağ kuvvetlerine teslim etmiştir. Cumhuriyet dönemi Kürt isyanlarında ise Yüzbaşı İhsan Nuri; Ağrı ve Dersim isyanlarına katılmış, Albay Halit Bey (Cibranlı Miralay Halit Bey) ise Şehy Sait isyanı sebebiyle cezalandırılmıştır. Ancak biz Türklerin gönüllerini yaralayan ise I. Dünya Savaşı’nda Arap subayların ihanetidir. Peki, kimdir bu Arap subaylar;
Albay Yasin Hilmi Paşa;
Suriye cephesinde 8. Kolordu komutanı olan Albay Yasin Hilmi, Şam’da Kolordusunu İngilizlere teslim ederken kendisi Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in genelkurmay başkanı oldu. Daha sonra Suriye genelkurmay başkanı olan Albay Yasin Hilmi’nin Osmanlı ordusu hakkında düşmanlara bilgi verip vermediği düşünmeye değer bir sorudur. Yine 8. Kolordu’nun düştüğü durum acaba albayın yetersizliğinden mi, yoksa önceden verilmiş bir teslim harekâtı planından mı kaynaklanmıştı?
Albay Ahmet Cevdet Paşa;
El Cezire cephesinde 13. Kolordu komutanı Albay Ahmet Cevdet, pasif ve yetersizliğinden dolayı görevden alınmıştı. Daha sonra Irak Kralı Faysal’a general rütbesi ile yaverlik yaptı. Bu da işten el çektirilmesinin gerekçesini ortaya koyuyordu zaten. Osmanlı ordusundan bir Albay, Irak kuvvetlerinde general oluyordu. Hem de kralın yanında. Demek ki Osmanlı Devleti’ne karşı savaşanlar tarafından takdir edilecek işler başarmıştı.
Binbaşı Nuri Sait Paşa;
Binbaşı Nuri Sait, İstanbul’daki Harp Akademisi’nde öğrenci iken kaçıp İngilizlere sığınmış sonra, Irak ve Mısır’a gitmişti. Eniştesi Cafer Askeri ve Kahire’li Aziz Ali El Mısri ile Arap askeri teşkilatı kurmuştu. İngilizlerle işbirliğine girmiş ve Hicaz’da Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in ayaklanmasında Lawrence ile birlikte olmuştu. Hicaz Demiryolu’nun tahribi ve demiryolu muhafız kıtalarına yapılan baskınlarda yer alarak fiilen Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmıştı. Irak hükümetinde genelkurmay başkanlığı ve daha sonra 1954 yılına kadar Başbakanlık görevinde bulunuştur.
Yarbay Nasuhi Bey;
Suriye cephesinde 7. Tümen komutanı Yarbay Nasuhi Bey, ordumuzun Şam’dan tahliyesi sırasında Osmanlı üniformasını çıkarmış ve Arap üniforması giymişti. Sonra kendisi Ürdün genelkurmayında görev yapmıştır.
Aziz Ali El Mısri;
Aziz El Ali Mısri, Harp okulunda Enver Paşa ile aynı sınıfta okumuştur. Kendisi Mısır’a yerleşen Kafkas kökenli Adıge’lerden Araplaşmış bir kölemen olup bir Arap’tan çok Arap davasına hizmet etmiştir. 1914 yılında Arap milliyetçiliği yapmasından dolayı Enver Paşa’yla ters düştü. Ordu parasını zimmetine geçirdiği için Divan-ı Harp’te idama mahkûm edilince Meclis-i Mebusan’daki Arap milletvekillerinin araya girmesiyle serbest kaldı. O’da hemen ülkeyi terk edip İngilizlere sığındı. 1916 yılında Osmanlı Devleti’ne karşı Hicaz’da başlatılan Arap Ayaklanması’nda önemli bir rol oynadı.
Cafer El Askeri;
İstanbul Harp Akademisi’nden mezun olarak Osmanlı ordusuna katılan Cafer El Askeri; Osmanlılara başkaldıran Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Hüseyin bin Ali’ye katıldı. 1916’da Hüseyin bin Ali’nin ordusunu örgütleyerek başına geçti. Osmanlılara karşı yürütülen ayaklanmada, akrabası olan Nuri Sait Paşa da onun yanında yer aldı. 1916/18 Hicaz ve Suriye seferlerinde Faysal’ın kurmay başkanı olarak hizmetlerde bulundu. 1918/20 arasında Suriye’de, Faysal önderliğinde kurulan Arap devletinde Halep valisi oldu. Fransızların müdahalesiyle bu devlet yıkılınca Faysal, İngilizlerin desteğiyle I. Faysal adıyla Irak kralı oldu. Bunun üzerine Irak’a giden Cafer El Askeri ilk Irak hükümetinde savunma bakanlığına getirildi. Görevi sırasında ileride ‘babası’ olarak anılacağı Irak ordusunu kurdu.
Yazımıza başlarken Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nin acı tecrübeleri üzerine kurulduğunu belirtmiştik. Hepimiz biliriz ki tarih tekerrürden ibarettir ve ders alan toplumlar için yol göstericidir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin düştüğü hatalardan ders çıkarmış ve bir daha bu hatalara düşmemek, kendi askeri okullarında yetiştirdiği kişilerin düşmanlığına maruz kalmamak için Cumhuriyet döneminde Askeri Okullara girebilme şartları arasına Türk ırkından olma maddesini koymuştur. 1950’li yıllarda Anadolu’daki nüfusun Türk kültürü etrafında birleşmesi üzerine de bu madde kaldırılmıştır.
Yukarıda verdiğimiz bu Arap subayların tamamı Osmanlı Devleti’nin askeri okullarında öğrenim görmüş kimselerdir. Siz olsanız size namlu çevirecek kişileri kendi askeri okullarınıza alır mıydınız?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti