Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

ANTRENÖRLERİN İSTİFALARI -2

2018-20019 futbol sezonunun sonuna doğru hızla yol alıyor Türkiye futbol ligleri… Hemen her hafta sonu birkaç antrenörün istifasını ya da “kovulduğunu” öğreniyoruz gazetelerin spor sayfalarından TV’lerin spor daha doğrusu futbol programlarından… “İstifa etmek” onurlu ve yerinde olursa takdir edilecek davranıştır; çağdaş ülkelerde olağan görülen ama bizde pek başvurulmayan kişisel bir girişimdir…
Sezon başında hatırı sayılır ücretler alarak göreve başlayan kendilerinden çok şeyler beklenen bu teknik adamalar niye istifa ederler ya da sözleşmeleri karşılıklı feshedilir? Bunun birinci ve görünen nedeni takımın başarısızlığıdır, puan cetvelinin alt sıralarıdır, düşme korkusudur veya sezon başındaki hedeflerden hızla uzaklaşmaktır. Örneğin Spor Toto Süper Lig’de: FB, kötü gidişe “dur” demek için yabancı hocayı kovmuş Ersun Yanal’ı getirmiştir, Çaykur Rizespor, Kasımpaşa, Alanyaspor, Konyaspor, Kayserispor, Ankaragücü ve son olarak da Göztepe … Görülüyor ki Süper ligdeki birçok takım yollarını ayırmışlardır hocalarıyla…
SPOR TOTO 1. Lig’de de benzer olaylar yaşanıyor Afjet Afyonspor’un başına üçüncü hoca geldi, Adana Demirspor, Adanaspor, Osmanlıspor, Boluspor, Giresunspor ve birkaç takım daha… Günü kurtarmaya bakıyor takımlar, ileriyi düşünmek cesaretine sahip olan pek yok, ya da dağların gittikçe uzaklaşan ardında …
1960’lı yılların sonuna doğru “İKİNCİ TÜRKİYE LİGLERİNİN KURULMASI” futbolumuz ve antrenörlüğümüz için önemli bir dönemeç, bir devrimdir.. Çünkü yerel futbolcular, yerel antrenörler bu takımlarda toplanmışlar, o günlere kadar daha geri planda olan antrenörler ön plana çıkmışlardır… Gündüz Tekin Onaylar, Özkan Sümerler, Ahmet Suatlar, Tamer Güneyler, Yılmaz Yücetürkler, AttilaYüceler, Kâzım Türesinler, Nevzat Güzelırmaklar, Zekai Selliler, Muhtar Tuçaltanlar, Kamuran Soykıraylar, Ali Hoşfikirerler, Orhan Gülmezler, Matçırı Mehmetler, Rıdvan Kösemihaller, İhsan Dümelliler, Nihat Atacanlar, Kemal Dirikanlar; Erkan Kurallar, Günaydın Özyurtlar, İsmail Dilberler… Ve hemen her şehirde ; Samsun, Sakarya, Bursa, Eskişehir, Konya, Adana, Denizli, Muğla, Antalya, Kütahya, Afyon, Uşak …. Yerli nice antrenör… Üzülerek belirtelim ki bu olumlu süreç çeşitli nedenlerle kesintiye uğramış , takımların başına yerli olmayan antrenörler gelmeye başlamıştır…Bu satırların yazarı da o yıllarda Afyonspor Genç takımında başladığı futbol antrenörlüğünü (TFF her kulübe genç takım kurma zorunluluğu getirmişti) çeşitli, kurs ve seminerlere katılmak ve kendini geliştirmek suretiyle aralıksız sürdürmektedir…
Futbol antrenörlüğümüz son kırk yılda önemli aşamalar kaydetmiştir; özellikle TFF-TÜFAD işbirliği sayesinde son on beş yirmi yıllık süreçteki organizasyonlar, çalışmalar futbol antrenörlerimizin ufuklarının açılmasını sağlamıştır…
Futbol takımları da bir şirket, bir sendika, bir parti, bir fabrika gibi sosyal, kültürel, ticari ve de doğallıkla sportif birliklerdir. Yönetimleri, bütçeleri, üyeleri, basın ve halkla ilişkileri vardır. Bir de “taraftar” kitlesi vardır ki bu kitle futbol takımlarının ayrılmaz ve çok etkili öğesidir… Şayet türibünlerden homurtular gelmeye başlarsa antrenörün işi gittikçe zorlaşır. İşte antrenör de bu çarkın bir önemli dişlisidir. Ve lideridir bu çarkın… Kimileri doğal liderdir kimileri de atanmış yani örgütlü liderdir.. Doğal liderlerlerin atanmışlara göre başarı şansları daha fazladır; çünkü insanları yönetme, yönlendirme, insanlararası ilişkileri iyileştirme konusunda yetenekli kişilerdir doğal liderler.. . Ayrıca olaylara ve dünyaya bakışları, onları değerlendirme ve yorumlamaları çağdaş ilkelerle örtüşürler… Örgütlü bir lider ve futbol antrenörüyse, yaratıcı ve yenilikçiyse o kişi, takım çalıştırmada, oyuncu seçmede, oyun anlayışında çok yetenekliyse açığını kapatabilir ve başarılı olur… Çünkü sadece teorik futbol bilgileriyle başarıya ulaşmak mümkün değildir; bugün BESYO mezunu ve UEFA-B lisanli bir antrenör en az Fatih Terim, Şenol Güneş kadar antrenman bilgisi konusunda söz sahibidir; ancak iş orada bitmez, bir antrenörün işi hiç de kolay değildir; oyuncu seçme, takım oluşturma, oyuncular arasında uyum sağlama, çıkabilecek sorunları çözme, takımı maçlara hazırlama, maç öncesi, maç arası ve maç sonrası süreci yönetme yani takım sevk ve idâresi, medya ile ilişkiler, antrenman uygulamaları, takım teşkili, takım taktiği, oyun sistemleri, rakip takım analizi, motivasyon ve konuşma yeteneği, genel kültür, futbol kültürü konularında yetersizse vay o takımın hâiline… “İlimsiz otorite olmaz” sözü burada uygun düşer .. Fakat kısa zamanda sonuç alma; yüksek beklenti, birkaç başarısız maç sonucuyla işlerini kaybetme endişesi antrenörlerin uzun vadeli plan ve programlar yapmalarını imkansız kılmaktadır…
Nasıl ki en az hata yapan hakem iyi hakemse, en az hata yapan antrenör de iyi antrenördür demek daha doğrudur… Futbol oyunu hatalar oyunudur ve birçok kişinin dediği gibi “basit bir oyun” filan da değildir… Bir maç içinde oluşan yüzlerce pas, çalım, koşular, ikili mücadeleler, şutlar, rakibin davranışları futbolu cazip ve komple hâle getiriyor. Böyle bir fiziksel ve ruhsal bileşimin ön planda olduğu, yüzlerce binlerce gözün izlediği futbol maçları süreci, antrenörleri çok yorar, hele bir de ekonomik sorunlar büyükse… Allah kolaylık versin sayın hocam…
Deniz fırtınalı, çok dalgalı diye martı denizi terk etmez. Her işte olduğu gibi sorunları fırsata çevirmesini bilmeli hocalarımız.. Bilemezse zaten “kovuluyorlar”…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER