Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

ALTIN EŞİK, GÜMÜŞ EŞİK

Komşuluk deyince Afyon’un meşhur atasözü gelir hep aklıma: Altın eşikli gümüş eşikliye, gümüş eşikli altın eşikliye muhtaçtır.
“Komşu komşunun külüne muhtaçtır” diye de söylenir aynı maksat…
Malumunuz Afyonkarahisar’da Valiliğimiz tarafından 2020 Yılı’nın Sevgi Yılı ilan edilmesi; ülkemiz için örnek bir çalışma olması bakımından büyük takdir ve destek gördü. Gerek Sayın Vali Mustafa Tutulmaz ve gerek Sayın Vali Yardımcısı Dr. Mehmet Boztepe’nin üstün gayretleri ile korona salgını öncesinde tüm Türkiye’ye ortak bir çalışma ortaya konulmuştu.
Korona belası her alanda olduğu gibi bu konuda da hesapları alt-üst etti. Sevgi Yılı çalışmaları kapsamında 2020 yılının her ayın için bir güzel hasletimiz belirlenmiş, o ayda o güzel hasletin geliştirilmesine çalışılmasına karar verilmişti.
Gel gör ki; belaya çattık.
Mesela projenin başlangıç ayı olan Mart ayında “Selamı yayalım” teması işlendi. Bu yönde çabalar sürerken salgın başladı. Çalışmalar istemeden de olsa akamete uğradı. Salgının zirve yaptığı Nisan ayı için Sevgi Yılı kapsamında “Yardımlaşma ve Dayanışma” konularının öne çıkarılması kararlaştırılmıştı.
Yüce Türk Milleti korona salgını dolayısıyla Devletiyle öyle bir bütünleşti ki, Afyonkarahisar’da Sevgi Yılı için belirlenen “Yardımlaşma ve Dayanışma” temalarını milletçe iliklerimize kadar hissettik adeta.
Geldik Mayıs ayına… 2020 Sevgi Yılı Projesi kapsamında Mayıs ayı içerisinde “Komşularla buluşma, tanışma, kaynaşma” temalarının ele alınması planlandı.
Böylesi hayatın kısıtlandığı, herkesin evine kapandığı bir ortamda “Komşuların ve komşuluğun” önemi bir kez daha anlaşılmış oldu. Tam da Sevgi Yılı çalışmalarının hedeflediği gibi. Lakin az bir farkla. Sevgi Yılı projesi kapsamında Mayıs ayı için komşularla buluşma, tanışma ve kaynaşma planlanıyordu. Şimdiki ortam tanışma ve kaynaşmaya olanak sağlıyor sadece.
Canım, kaynaşmak için illa ki bir odada, bir evde, bir yerde olmaya gerek var mı? Televizyon ekranlarından izliyoruz, apartman komşuları daireden daireye sohbet eder hale geldiler artık büyük kentlerde. Şimdi komşu muhabbetleri kapıdan kapıya, camdan cama.
Gönül elbette tokalaşmak ister, sarılmak ister ama, onlar sonranın işi. Şimdilik tanışmayla, kaynaşmayla idare edeceğiz.
İnsanların birbirinden koptuğu, alt kattaki ile üst kattakinin birbirini tanımadığı, komşunun kaç evladı var, babası hayatta mı, annesi nerede yaşar bilinmeyen bir çağdayız. Böylesi bir ortamda, insanların birbirine muhtaçlığı korona belası ile bir kez daha su yüzüne çıkmışken Sevgi Yılı çalışmalarının önemi bir kez daha anlaşılmış olmuyor mu? Ne Dersiniz?
Birlikte kenetlenerek aşacağımız böyle sıkıntılı bir dönemde, sevgi, yardımlaşma, dayanışma daha da ehemmiyet kazanmıştır. Bu dönemde toplumun tüm dinamikleri Sevgi Yılı projesi kapsamındaki çalışmalara destek sağlamalı, katkı sunmalıdır.
Tabii ki Virüs sebebiyle fiziki olarak bir araya gelerek değil, sosyal mesafe korunarak gönüllerin buluşması ve sevginin ortama hakim kılınması sağlanabilir. Yeter ki isteyelim.
Ne demişti atalar? Altın eşikli gümüş eşikliye, gümüş eşikli altın eşikliğe muhtaçtır. Komşularımızın kıymetini bilelim.

 

KORONA VE GÜNDEM

 

İçerisinde bulunduğumuz günlerin tarihi günler olduğu aşikar. Tarih bu günleri “kayıp” hanesine mi yazacak, “kazanç” hanesine mi yazacak belirsiz.
Korona ya da covid, adına her ne derseniz deyin bu salgın dünyanın düzenini kökten değiştirdiği gibi bizlerin hayatını da derinden etkiledi elbette. Allah sonumuzu hayr eylesin…
Korona ile mücadele haberleri ardı ardına geliyor, hem dünyadan, hem ülkemizden… Üzücü rakamları geride bırakıyoruz sanki, sevindirici haberler çoğunlukta bugünlerde.
Bir yanda iyi haberler olduğu gibi diğer yanda da koronadan önce “asıl gündem” olan konular var. Neler var gazete sayfalarında, te-levizyon ekranlarında?
En başta ekonomi. Koronadan önce ana gündem maddesi idi, koronadan sonra da öyle. PKK denen hain ve alçaklarla mücadelemiz sürüyor. Şehit haberlerini yine peşpeşe alıyoruz milletçe. Leşler de geliyor ama ne çare? Hangi şehidimizin tırnağının ucuna değişilir onca leş. Bizimkisi ancak teselli işte.
Ramazan-ı Şerif’e kavuştuk ama güzelliklerinin tadına varamıyoruz şöyle doyasıya.
Ekonomide, sınırda, sağlıkta mücadele sürüyor da, dini-ahlaki alanda sürmez mi? Bakınız, eşcinsel sapkınlar ile onların dilli düdükleri ortalığı ayağa kaldırdılar kendilerince. Cevaplarını alıp, kuyrukların bacaklarının arasına sıkıştırdılar ama ne çare? Açık ettiler bir kez daha kendilerini ve niyetlerini.
Hele bir de darbe heveslileri çıktı ortaya. Neymiş, iktidar değişebilirmiş de, seçimle ya da başka yolla da olabilirmiş bu değişim. Hadi oradan!.. Millet zaten korona-morona bungun, evde zorla tutulan milyonlar hırsını sizden almasın.
Üniversite sınavları ile lise giriş sınavlarının tarihleri değişecek mi, önlemler gevşetilecek mi, AVM’ler, camiler, okullar açılacak mı?…. Libya’da yaşananlar, Çin’de okullar ve müzeler açılmış… Türkiye’nin dünyanın dört bir yanına gönderdiği yardım malzemeleri… Gündem böyle.
***
Türkiye’nin gönderdiği yardımlar demişken burada ayrı bir satır başı yapmak gerekiyor. Türkiye’nin elli beşi aşkın ülkeye Kovid-19 salgını ile mücadelede kullanılacak tıbbi malzeme göndermesi konusunu siyasetin ötesinde insani bir yaklaşım olarak görmek gerekmekte. Zira Türkiye salgının başından bu yana mücadelenin küresel olacağını savunmuş ve kendi üzerine düşeni yapmaktan çekinmemişti. Koronavirüs salgınının hızla yayıldığı Mart ayında bazı devletler başka ülkelerin tıbbi malzeme siparişlerine el koyarken Türkiye kendi ihtiyacını tespit etmiş, gerekli tedbirleri almış ve üretim kapasitesini artırmıştır. Türkiye ayrıca salgının başladığı Çin’den kendi vatandaşlarının yanı sıra başka ülkelerin vatandaşlarını da tahliye etmiştir. Türkiye’nin krizlere insani yaklaşımı halihazırda yaklaşık 4 milyon Suriyeliyi bir insanlık görevi olarak ağırlamasını sağlamıştır. Reelpolitik, PR gibi başka ülkeleri analiz ederken kullanışlı olabilecek kavramlar Türkiye söz konusu olduğunda geçerli olmamaktadır. Türkiye sadece Türkiye’den ibaret olmadığı gibi, politikaları da reelpolitik ile sınırlandırılamaz.

 

İNANDIK VE YAPTIK: PANDEMİ SÜRECİNDEKİ YERLİ ATAK İLE BİZ BİZE YETİYORUZ

 

Kovid-19 salgınında hızlıca organize olan üniversiteler, teknoparklar, sanayi kuruluşları ve devlet kurumları Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu tüm tıbbi ekipmanları kısa sürede üretti. Daha önce ithal edilen solunum cihazı, maske makinası gibi kritik araçlar artık yerli oldu.
Kovid-19 salgını, yerli üretimin önemini bir kez daha ortaya koydu. ABD başta olmak üzere pek çok ülke bu süreci maske dahi bulamadan atlatmaya çalışırken Türkiye ise üniversite-sanayi işbirliğinin meyvelerini topladı. Yurt çapındaki teknokentler ve küçük-orta işletmeler solunum cihazından maskeye, hasta nakil sedyesinden biyosensöre kadar onlarca başlıkta sağlık gerecini yerli imkanlarla üreterek Türkiye’nin pandemi mücadelesine omuz verdi. 15 teknopark maske üretimine yoğunlaştı, 17’sinde ise siperlikle ilgili çalışmalar yapıldı. 5’e yakın şirket ise ventilatör cihazı üreterek koronavirüsle mücadeleye soluk getirdi. Türkiye virüsün görüldüğü 10 Mart tarihinden itibaren öğrencisinden öğretmenine, ev hanımından mühendisine güç birliği yaptı. Bu kapsamda elinde imkan olan her vatandaş, maske, tulum, önlük ve yüz koruyucu siperlik üreterek sağlık çalışanlarına destek oldu. Ventilatör cihazı üretimi, tanı kiti üretimi, maske makinalarının üretimi, video laporoskopi cihazının üretimi, temizlik ve hijyen malzemelerinin üretimi milli kalkınma hamlesinin meyveleri olarak tarihe geçti.
Tüm bunlara rağmen üretilen maskelerin vatandaşa dağıtımında eksiklikler yaşandı. Tüm bunları üretebilen Türkiye, maalesef birkaç maskenin dağıtımında, vatandaşa ulaştırılmasında aksaklıklar yaşadı. Şimdi o sorun da çözülmeye başladı gibi görünüyor. Ne diyelim, maske dağıtımındaki aksaklıklar nazarlık olsun.

 

AFYON’DA KORONA VAKALARI VE SAYILAR

 

Kronavirüs salgınında, Afyonkarahisar’daki durum ne alemde peki?
Afyonkarahisar’da şu ana kadar toplam test yapılan kişi sayısı 2 bin 430’u aştı.
Koronavirüs salgını ile ilgili hastanede yatan ve en az 1 testi pozitif çıkmış toplam hasta sayısı 41 kişi. 41 hastanın hastanelere göre dağılımı şu şekilde: Afyonkarahisar Devlet Hastanesi 7, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) 12, PARKHAYAT Afyon Hastanesi 4, Bolvadin Devlet Hastanesi 6, Sandıklı Devlet Hastanesi 12.
Koronavirüs salgını ile ilişkili olarak Afyonkarahisar’daki hastanelerde yatan hasta sayısı toplam 126 kişi. Bu 126 hastanın hastanelere dağılımı ise şu şekilde: Afyonkarahisar Devlet Hastanesi 40, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) 27, PARKHAYAT Afyon Hastanesi 8, Bolvadin Devlet Hastanesi 16, Sandıklı Devlet Hastanesi 33, Çay Devlet Hastanesi 2.
Afyonkarahisar’da koronavirüs salgını dolayısıyla taburcu edilen ve evde izlenen pozitif vaka sayısı toplam 115 kişi. Bugüne kadar hasta olan toplam sağlık personeli sayısı 9 kişi. Şifayla taburcu olan toplam hasta sayısı 42. Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı maalesef 8 kişi. Sınır girişi, vaka temaslı ve tedbir amaçlı evde izlem yapılan kişi sayısı 2 bin 145. Afyonkarahisar’dan gönderilen şüpheli numune sayısı 3 bin 429. Sonuç beklenen numune sayısı 91. İlimizdeki pozitif hasta sayısı 156.
Afyonkarahisar’da bugüne kadar toplam pozitif vaka sayısı 206. Bu 206 vakanın merkez ve ilçelere dağılımı ise şu şekilde: Merkez 103, Başmakçı 4, Bayat 1, Bolvadin 25, Çobanlar 3, Dazkırı 1, Dinar 2, Emirdağ 9, Evciler 1, Hocalar 3, İhsaniye 4, İscehisar 1, Kızılören 19, Sandıklı 19, Sinanpaşa 2, Sultandağ 1, Şuhut 8.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti