Allah’ın sınırlarını çiğnemeden teslimiyet esas
İslamiyet’in ilk istediği unsurun kulun yaratılmışlığını doğru anlaması olduğunu anlatan Yardımcı Doçent Fatih Çakmak, geçici dünya hayatında insanın yaratıcısı Cenab-ı Allah’ın koyduğu sınırları aşmama bilincini İslamiyet’in öngördüğü insan modeli olarak açıkladı ve ekledi: “Sadece inanmak tek başına yetmez. Teslimiyet gerekir. Teslimiyet Hiç görmesek de gerçekten içimizde hissettiğimiz, bir varlığın gücünü anlayarak O’na gerçek anlamda teslim [&hellip]
İslamiyet’in ilk istediği unsurun kulun yaratılmışlığını doğru anlaması olduğunu anlatan Yardımcı Doçent Fatih Çakmak, geçici dünya hayatında insanın yaratıcısı Cenab-ı Allah’ın koyduğu sınırları aşmama bilincini İslamiyet’in öngördüğü insan modeli olarak açıkladı ve ekledi: “Sadece inanmak tek başına yetmez. Teslimiyet gerekir. Teslimiyet; Hiç görmesek de gerçekten içimizde hissettiğimiz, bir varlığın gücünü anlayarak O’na gerçek anlamda teslim olmaktır.”
Ensar Vakfı Şubesi’nin Ramazan’da İkindi Sohbetleri programında AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Fatih Çakmak “İslam’ın Öngördüğü İnsan Modeli” başlığında konuştu. Sohbet başlangıcında Otpazarı Camii İmam Hatibi Muhammed Emin Çankaya tarafından Kuran tilavetinde bulunuldu.
İSLAMİYET HAKKIYLA YAŞANMALIDIR
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Fatih Çakmak, “İslam’ın Öngördüğü İnsan Modeli” başlıklı sunumuna İslam’ı tanımlayarak başladı. Çakmak, İslam’ın Allah’ın insanı akıl, irade gibi diğer tüm varlıkların üzerinde özelliklerle donatıp, başı boş bırakılmayacak şekilde yaratıp doğru, hak yolu, ihali düstur ve prensipleri göstermek üzere gönderdiği dinin adı olduğunu belirtti. Fatih Çakmak, İslam denilip anlam daraltıldığında zaman zaman sadece bizim dinimiz son din ifadesiyle Hz. Muhammed (SAV) Peygamberimizle bildirilen kurallar olarak tanımladı. Çakmak; “Geniş anlamda Kuran ifadesiyle İslam; Allah’ın insanları doğru yolu göstermek amacıyla bildirdiği tüm peygamberler aracılığıyla gönderdiği ilahi emir ve yasaklardan oluşan kurallar ve yaşam biçimini ifade eder. İslam dinine mensup olmakla kendimizi şerefli hissederiz. Mensubu olarak hakkıyla anlayıp, hakkıyla yaşamak ve hakkıyla gereklerini yerine getirmek şartı sözkonusudur.” dedi.
İSLAMİYET AYRICALIKLI KILIYOR
İslami İlimler Fakültesi Yardımcı Doçent Fatih Çakmak, mensubu olanların kendilerini çok ayrıcalıklı hissettikleri din adının İslamiyet olduğunu vurguladı. Çakmak, Hz. Adem A.S’den Hz. Muhammed’e (SAV) kadar olan tüm peygamberlerin bildirdikleri, Yüce Rabbimizin insanlara ilan ettiği yaşam ilkelerinin hepsine birden verilen adın İslamiyet olma noktasında bir tamamlayıcılık olması gerektiğini söyledi. İslamiyet’in öngördüğü insan modeline yönelik değerlendirmeleri ana başlıklarda toplayan Yardımcı Doçent Fatih Çakmak; “Hangi ilkeler ve esaslar çerçevesinde bizler İslamiyet’i yaşamalıyız? Sorumluluklarımız nedir? Bu çerçevede bir paylaşımımız olacak. İstifade edilebilir bir paylaşım olmasını Yüce Rabbimiz’den niyaz ediyorum. İnsan’ın evrende ki konumu nedir? O’nu düşünerek söze başlamak gerekiyor.” diye konuştu.
İNSAN YERYÜZÜNE
HALİFE KILINDI
Herkesin bildiği şekilde Allah-u Teala’nın Hz. Adem A.S’ı yaratacağı zaman “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” dediğinde, Melekler’in, “Biz seni tesbih ediyoruz. Biz seni yüceltiyoruz. Orada kan dökecek, fesat çıkaracak bir varlığı mı yaratıyorsun?” diye sorduklarını anlatan Çakmak; “Allah dedi ki, ‘Elbette ben sizin bilmediklerinizi bilirim ve biliyorum.’ İnsanı yeryüzüne halife olarak yaratan ve kendisinin sahip olduğu özelliklerden insana lütuf eden bir Yaratıcımız var. Diğer varlıkların üzerinde insana halifelik özelliğini kazandıran, kendisine kul olma şerefinie nail edip, onu karşısına alıp din, peygamber ve kitap göndermekle şereflendirmiştir. Yüce Rabbimiz insanı akıllı ve iradeli yaratarak diğer tüm varlıkların üzerinde sahip olduğu özelliklerle donatarak kendisine halife kılmıştır.” şeklinde konuştu.
HALİFELİK VE KULLUK
VASIFLARI ANLAMLI
Yardımcı Doçent Fatih Çakmak, Kuran’a göre insan nedir sorusunun en basit cevabının insanın yeryüzünde Allah’ın halifesidir olacağını belirtti. Halifeliğin; İnsanın Allah-u Teala’nın kulu ve kölesi, Hz. Muhammed’in de(SAV) Allah’ın kulu ve elçisidir gibi ifadeler üzerinden düşünüldüğünü kaydetti. Kulluk ve kölelik noktasını toplumda çok vurgularken, halifelik noktasının bir parça göz ardı edildiği paylaşımında bulunan Çakmak; “İnsan yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Bunun anlamı ve mantığını kavramayı biraz gözardı ediyoruz. Özellikle bunu biraz vurgulamakta fayda var. Allah, Bakara Suresi’nin 30. ayetinde, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ diyor ve insandan da bu çerçeve de bir hayat bekliyor. Yaratıcının bize halifelik ve kulluk vasıflarını yüklemesinin bir anlamı var. İnsanın önemli bir varlık olduğunu dünyada ki tüm varlıkları çekip çevirme görevininde insana verildiğini de düşündüğümüzde bu durum çok daha kolay anlaşılır.” ifadelerini kullandı.
İNSAN HAYATINI İKİ ÇİZGİ
ARASINDA BELİRLER
Cenab-ı Hakk’ın insanın iki yanı ve yönünü haber verdiğine değinen Fatih Çakmak, bunlardan bir tanesinin insanın değeri olduğunu söyledi. İnsanın değerli bir varlık olduğunu kaydeden Çakmak şöyle konuştu: “İnsan sahip olduğu potansiyellerle insan bir yönüyle Yaratıcı’nın kendi ruhundan, kendi özelliklerinden vasıflarla donatılmış bir varlık ne demektir? Yaratıcının sahip olduğu ilahi vasıflarının kısmen kendisinde bulunduğu, bu kısmi özelliklerle dünyada ki diğer tüm varlıkların üzerinde olabilecek potansiyele sahip varlıktır. İnsan değerli bir varlıktır. Sahip olduğu potansiyel başkaca hiçbir varlıkta yoktur. İnsan akıl gücü, irade gücü ile sahip olduklarını kullanarak kendi yolunu çizip, kendi yaşamını belirleme kendi doğrularını özgür iradesi ile seçebilecek durumda bir varlıktır. İnsanın ikinci yönü ise, bu değerli yönü nasıl hayata geçireceğidir. Gerçekten değerine değer mi katacak, yoksa değerini yitirip yok mu olacak? İşte hayatımız bu iki çizgi arasında kendimizin belirlediği bir çizgidir.”
HADDİ AŞMAYIN
SINIRLARI ÇİĞNEMEYİN
Yaratmak kavramının dinin en temel kaynaklarından biri olduğunu dile getiren Yardımcı Doçent Fatih Çakmak, Alak Suresi’nin ilk cümlelerinde Yüce Rabbimizin, yaratıcılığını vurguladığını kaydetti. Çakmak şunları söyledi: “Yüce Rabbimiz, ‘Yaradan Rabbi’nin adıyla oku. O insanı alaktan yarattı.’ derken acaba insan neye çağrılıyor, neyi düşünmesi isteniyor? Yaratma kavramı üzerinden kendisinin bir yaratılan olduğu ve bunun da kendisine bir takım sorumluluklar yüklediğini biliyoruz. Neden sadece Rabbi’nin adıyla oku demek yerine, ‘Yaradan Rabbi’nin adıyla oku ve o insanı alaktan yarattı.’ deniliyor? İlk iki cümlede ısrarla yaratıcı yaratma vasfını vurgularken, yoktan yaratma şeklinde ifade ediliyor. Yaratıcı ve insan arasında ki ilişki üzerinde düşünmemiz, fikir yormamız gereken bir konudur. Allah-u Teala halife olmasını murad ettiği insanın içine gerekli donanımı daha yaratılışında koyduysa eğer bunun anlamı nedir? Bu potansiyeli içine koyduğu insanın kendisine karşılığı sınırları aşmadan, haddi çiğnemeden Kuran’ın pek çok yerde defaatle bahsettiği ‘Haddinizi aşmayın, sınırları çiğnemeyin.’ noktasından bakıldığında Yaratan ve yaratılan ilişkisinde öncelikle insan iyi bir Müslüman olma noktasında yaratılmışlığını doğru anlamalıdır.”
KULLUK HAKKIYLA YAPILMALI
İslamiyet’in ilk istediği unsurun kulun yaratılmışlığını doğru anlaması olduğunu söyleyen Fatih Çakmak sözlerine şöyle devam etti: “Sınırlarımızı aşmadan, kulluk bilinci çerçevesinde neler yapmamız gerekiyorsa gerçek anlamda iman, ibadet ve ahlak bütünlüğü içerisinde şuur haline getirmek esas meseledir. Şu ana kadar belki de bilinmeyen birşey söylemedik. Ama gerçekten insanın kendi vicdan muhasebesinde ‘Ben hayatımın her anında Yaratıcı’nın çizdiği sınırlar içerisinde miyim değil miyim? Orada olabiliyor muyum? Yoksa zaman zaman bu çizgileri aşıyor muyum? O çizgilerden çıktığım oluyor mu? Kendimi tekrar o çizgiler içerisine nasıl çekerim.’ İşte kulluk dediğimiz de budur. Yaratıcısına karşı insanın kulluk sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilmek ve yaratılmışlığının her anında bilincinde olmaktır. Sadece inanmak tek başına yetmez. Gerçek anlamda teslim olmamız gerekiyor. Teslimiyet; Hiç görmesek de O’nu gerçekten içimizde hissettiğimiz, benliğimizde bir varlığın gücünü anlayarak O’na gerçek anlamda teslim olmaktır. Kuran ifadesi ile hidayet noktasıdır. Bir anlamda iman da bir yere kadardır. Hidayet noktası onun üzerindedir.” >> Burcu AYDIN’ın haberi