“Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın'
İstiklal Marşımızın TBMM'de kabulünün 90. yıldönümü ve milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u anma programı düzenlendi. Hafta sonu düzenlenen programda milli şairimiz M. Akif Ersoy, rahmet ve şükranla yad edildi. İstiklal Şairimizin “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”http://m.kocatepegazetesi.com/” duası bir kez daha tekrarlandı Akif’in şahsiyeti ve konumu önemli İstiklal Marşımızın TBMM’da kabulünün 90. yıldönümü [&hellip]
İstiklal Marşımızın TBMM’de kabulünün 90. yıldönümü ve milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u anma programı düzenlendi. Hafta sonu düzenlenen programda milli şairimiz M. Akif Ersoy, rahmet ve şükranla yad edildi. İstiklal Şairimizin “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”http://m.kocatepegazetesi.com/” duası bir kez daha tekrarlandı
Akif’in şahsiyeti ve konumu önemli
İstiklal Marşımızın TBMM’da kabulünün 90. yıldönümü ve marşımızın yazarı milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u anma programı hafta sonu gerçekleştirildi. Rehberlik Araştırma Merkezi Salonu’nda yapılan programın açılış konuşmasını Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Başmüdür Yardımcısı İ. Hakkı Çolaker yaptı. Atalarımızın büyük fedakarlıklarla canları pahasına koruduğu aziz vatanımızın emanet olduğunu vurgulayan Çolaker, bu emaneti her ne pahasına olursa olsun korumanın boyun borcu olduğunu söyledi. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan ve bilimin rehberliğinde kendisini geliştiren bir neslin ancak bu yüksek idealin sorumluluğunu taşıyabileceğine temas eden İ. Hakkı Çolaker; “İstiklal Marşı ifade ettiği derin anlamlar ve şiir kalitesi bakımından yeryüzündeki diğer milli marşlardan üstün bir konumdadır. Onun bu üstünlüğü yüreği vatan ve istiklal sevgisiyle dopdolu bir şairin milletin ruhunda anlam bulan derin ızdırabın tercümanı olmasından ileri gelir. İstiklal Marşı, milli mücadelenin bütün heybetini ve canlılığını başarıyla yansıtır. Onun bu başarısında en önemli unsur Mehmet Akif’in şahsiyeti ve milli mücadele yıllarında ki konumudur. Mehmet Akif şiir ve yazılarının yanı sıra camilerde verdiği vaazlarda halkı milli mücadeleye destek vermek için çağırmıştır. İstiklal Marşı o günlerin heyecanıyla yazılmıştır. Bu yüzden Mehmet Akif ‘O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır.’ diyerek bu durumu ifade etmiştir. İstiklal Marşını Safahat’a almamıştır. Yine İstiklal Şairimizin ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’ diye dua etmesi o günlerin, hissiyatımızda ne kadar derin yaralar açtığının ve istiklalimizi kazanmak için ne büyük fedakarlıklar yaptığımızın bir göstergesidir.” dedi. Geçmişin mirasını geleceğin emanetini taşıdıklarını ifade eden Endüstri Meslek Lisesi Başmüdür Yardımcısı İ. Hakkı Çolaker, şanlı atalarımızın, şehit dedelerimizin güzel vatanımızı miras bıraktıklarını kaydetti. Gelecek nesillere kutsal emaneti en güzel şekilde taşımak gerektiğine temas eden Çolaker şöyle konuştu: “Unutmayınız ki omuzlarınızda geleceğin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu taşımak öyle kolay değildir. Çalışmak ister, fedakarlık ister. Bizden sonra gelecek nesillere güçlü müreffeh bir ülke bırakmak, geçmişin mirasını geleceğe emanet olarak taşımak için çok çalışmalıyız. Ulu Önderimiz Atatürk, aziz şehitlerimiz ve İstiklal Şairimiz merhum Mehmet Akif’i şükran ve minnetle yad ediyoruz.”
Önce yazılış şartları anlaşılmalı
Tarih Öğretmeni Özlem Yaşar “İstiklal Marşı’nın Yazıldığı Ortam” başlıklı bir konuşma yaptı. İstiklal Marşımızın TBMM’de kabul edilişinin 90. yıldönümü için toplanıldığını belirten Yaşar, İstiklal Marşımızı anlamak ve anlatmak için onun hangi şartlarda yazıldığının bilnmesi ve onu bu çerçevede değerlendirmek gerektiğine değindi. Yıkılışların, çözülüşlerin birbirini takip ettiği bir ortamda Türk Milleti’nin ateşle imtihan edildiğini vurgulayan Özlem Yaşar; “1.Dünya Savaşı’mn sonunda Mondros Mütarekesi imzalanmış ve Osmanlı Devleti adeta kayıtsız teslim olmuştu.
Millet görünüşte her şeyini kaybetmiş gibidir, son haddine kadar yoksuldur ve bitkindir. Yıllarca Yemen’den Balkanlar’a, Bingazi’den Kafkas’lara kadar savaşıp durmuş sonunda insanımızın manevi kuvveti kırılmıştır. Kazananlar ise Anadolu’yu işgale başlamışlardı. Fransızlar Adana ve çevresini, İngilizler Güneydoğu Anadolu’yu ve Batum’u, İtalyanlar ise Antalya ve dolaylarını işgal etmektedirler. O günlerde Paris’te toplanan konferansın, Doğu Anadolu’yu Ermenilere İzmir’i Yunanlılara vereceği ve Boğazların ise Birleşmiş Milletler Cemiyeti’nin denetimi altında olacağı duyurulmuştu. Rum çeteleri hemen Ege ve Karadeniz’in bazı yerlerinde harekete geçmişti. Ermeniler Doğu Anadolu’da insanımızı yok etmeye başlamışlardı.” diye konuştu.
Hakka tapan milletin bağımsızlık hakkdır
İstanbul’daki aydınların, şaşkın, kırgın ve öfkeli olduklarını dile getiren Tarih Öğretmeni Özlem Yaşar o süreçte farklı düşüncelerin tarışıldığını hatırlattı. Aydınların çoğunun silaha sarılmaktan ve yeniden savaşmaktan başka çıkışın olmadığına inandıklarını kaydeden Yaşar; “Bir kısım subaylar ateşkes antlaşmasına uymayarak birliklerinin silahını teslim etmemiştir. Esasen Anadolu’da, düşman işgaliyle birlikte direniş de başlanıştır. Çeşitli bölgelerde milli hakları korumak ve gerektiğinde silahlı mücadeleyi yönetmek üzere teşkilatlanmalar başlar, küçük kongreler toplanır. Asıl mücadele Mustafa Kemal Paşa’nm Samsun’a çıkışıyla başlar. Havza’dan bütün mülki amirlere bir tamim göndererek Yunanlıların İzmir’i işgal edişlerinin mitinglerle ve telgraflarla protesto edilmesini ister. Kongreler başlar. ‘Heyet-i Temsiliye’ kurulur. Bu arada Meclis-i Mebusan ‘Misak-ı Milli’ karalarını alır. ‘Misak-ı Milli’ ilan edilince İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal eder. İstanbul’un işgali üzerine ‘Heyet-i Temsiliye’ illerimize ve kolordu komutanlıklarına gönderdiği tamim ile olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanmasını ister. Meclis toplanır ve milletin makus tarihini ele alır. Siyasi irade böylece bir çatı altında toplanmış olur ve yoğun bir mücadele başlar. Tabi ki hakka tapan milletin bağımsızlık hakkıdır. Ezelden beri hür yaşamış millet her türlü sıkıntıların üstesinden gelmeyi başaracak ve hür yaşayacaktır.” diye konuştu.
Türkler vefasızlık ve hainlikle de savaştı
Halide Edip Adıvar’ın romanına verdiği ismiyle “Türk’ün Ateşle İmtihanı” nın bütün dünya milletlerini dehşete düşürecek, iştahlarını kursaklarında bırakacak derecede üstün bir muvaffakiyetle verildiğinin altını çizen Yaşar sözlerine şöyle devam etti: ” Büyük Komutanımız, henüz kağıda dökmediği durum tespitini ve kurtuluş kaynağım milletimize gösteriyordu. ‘Ey Türk istikbalinin evladı. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asıl kanda mevcuttur.’ Vatanın bağrından Namık Kemal’in deyişiyle ‘Düşmanın Hançeri’ çekip çıkarılmıştır. İstiklal Savaşı’nda Türkler sadece ülkeyi işgal eden Fransız, İngiliz, İtalyan, Yunan ve itilaf devletlerine karşı mücadele vermiyordu; açlığa, sefalete, hastalığa, imkansızlığa, vefasızlığa, hainliğe karşı da savaşıyordu. Türk’ün zaferi dünyadaki bütün mazlum milletleri de sevindirmiş, onlara örnek olmuştur. Anadolu’nun bağrında, Çanakkale’de akan kanların suladığı gül fidanları çoktan büyümüştür. Bu gül fidanları milletimizin işgal yıllarındaki gözyaşlarını dindirmiş ve ruhunu zaferlerle mutlu etmiştir. Özgürlük yolunun yüce kahramanları önünde saygıyla eğiliyorum.” Ersoy’un şiirlerinden “Hüsran” ı Asiye Karamemiş “Uyan” ı Muhammed Hasan Bütün isimli öğrenciler okudu. Oratoryo, Tarihten Günümüze Türk Bayrakları slayt gösterimi, “İstiklal Marşı ve Büyük Şair” adlı piyesin ardından “Mehmet Akif Ersoy’un Kişiliği ve Hayatı” konulu resim şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren eserlerin sahibi öğrencilere ödülleri verildi. Beyza Akcinlioğlu, Esin Merdin, Ayşegül Öztürk, Muzaffer Bilge, Aybike Sultan Deniz, Mehmet Emre Durgut, Hatice Arısoy, Hayriye Sultan Özoğul, Büşra Öztürk, Esra Güray, Yasemin Akkurt, Esra Garipçin, Merve Koçak, Dudu Tanrıkulu, Mehibe Nur Uysal, Merve Kaymak, Emine Taştan ve Mehmet Kinkan ödüllerini Vali Yardımcısı Ali Muhittin Varol, İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Veli Yıldırım, Milletvekili Halil Aydoğan’ın elinden aldılar. Ödül töreni ile program son buldu. (Kocatepe)