Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ALEMLERE RAHMET HZ. MUHAMMED – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 4 Mart 2010 Perşembe 02:00:00
  Ve buyurdu:
“Ben hiç bir zaman Allah’a ortak koşan bir kimseden yardım istemem.“ (Müslim)
Yüce kitabımız Yahudi ve Hıristiyanlarla dostluk kurmayı yasaklamış, kurulacak siyasi ve ticari ilişkilere de sınır getirmiş Mümtehine suresinde 8 ve 9. ayetlerde “Din ve vatan konusunda Müslümanlara düşmanlık göste-rilmemesi” şartını getirerek ancak size din ve vatanınız konusunda düşmanlık göstermeyenlerle ilişki kurabilirsiniz, böyle olanlarla ilişki kurmanızda bir sakınca yoktur. Allah adildir” demiştir. Ardından “Eğer kafirler gibi birbirinize dost ve yardımcı olmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne çıkar” uyarısında bulunmuştur.
“Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.” (Yani siz Müslümanlar da kafirler gibi birbirlerinizin dostları, yardımcıları velileri olmazsanız, birlik ve beraberlik içerisinde olmazsanız, kendi aranızda yardımlaşmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.) (Enfal/73)
Yüce Allah (CC) Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara hitaben şöyle buyuruyor:
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman “inandık” derler. Baş başa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar…”(Al-i imran,119-120)
Bu uyarılara rağman bu gün Müslüman ülkeler ve Müslümanları idare edenler “Kafirleri dost ve veli edinmiş, onların müttefiği hatta oyuncağı olmuş, onlardan emir ve icazet alma durumdadırlar” Hal böyle olunca da bu gün başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünyada bir fitne ve kargaşa hakimdir. Bunun vebali İslam devletlerinin-Müslümanların üzerinedir. Çünkü ayette açıkça: “Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar” ikazına uyanımız yoktur.
Müslümanlar birlik olacak ve bir güç olarak Dünyaya adalet ve barış götürecek. Müslümanın vazifesi budur. Bu günün Müslümanı bu vazifenin şuurunda olmadığı gibi üstüne üstlük Yahudi ve Hıristiyanların işbirlikçisi ve oyuncağı konumundadır. Kafirlerle savaşırken, kafirlere karşı yardım teklifinde bulunan Müşriklerin yardımlarını “Ben hiç bir zaman Allah’a ortak koşan bir kimseden yardım istemem.“ diye reddeden bir peygamberin ümmetine bu günkü halimiz ne derece yakışıyor?
Resulullah bir ara açlıktan dolayı karnının üzerine taş bağladı. Neyi hazır bulursa onu yer, bulduğunu geri çevirmez, helal olan bir yiyecekten sakınmazdı. ( Müslim,Buhari )
Arka arkaya üç gün hiç bir zaman buğday ekmeğinden doya doya yemiş değildi… Bu durum fakirliğinden veya cimriliğinden dolayı değildi. Belki başkalarını nefsine tercih etmekten ileri gelmekteydi. Bu gün Müslümanlık ve İslam dâvası peşinde olduklarını iddia edipte lüks, israf ve şatafatlı bir hayat yaşayanların durumu bir Müslüman’a acaba ne derece de uygundur?
Yüce Kitabımız Kur’an mal ve parayı hayatın biricik veya egemen değeri sayanların dini olma-yacağını açıkça söylemektedir. İnsanları sömürmenin, aldatmanın dinle imanla alakası yoktur. Sevgili Peygamberimiz:
“Her ümmetin bir bozgun sebebi vardır. Benim ümmetimin bozgun sebebi de maldır.” Buyuruyor.
Yine bir başka hadis-i şerifte:
“Kişinin mal ve düşkünlüğünün dinine getirdiği zarar, sürü içine dalmış kurtların koyunlara getireceği zarardan daha büyüktür” buyuruyor.
Başka bir hadislerinde ise:
“Allah’a yemin ederim ki, ben sizin için fakirlikten korkmuyorum. Sizin adınıza beni korkutan şey şudur:
“Sizden önceki topluluklar gibi dünya nimetleri ve imkanları önünüzde birikecek ve bu nimetler yüzünden çekişme ve didişmeye gireceksiniz de önceki topluluklar gibi mahvolacaksınız.”
Nitekim Halife Osman döneminin dünya malına düşkünlüğünü gören büyük sahabelerden Abdurrahman b. Avf şöyle diyordu:
“Bizler zorluk ve ıstıraplarla denendik sabredebildik de, bolluk ve refahla denenince başarılı olamadık.” ( İbn. Mübarek, Kitabu’z- Zühd, 182 (Devamı yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER