Akif’i anmak değil, anlamak gerekir
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) öğrenci kulüplerinden Mehmet Akif Düşünce Kulübü tarafından düzenlenen “İstiklal Marşı, İstikbal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy” konulu panel düzenlendi “Her zaman lik günkü heyecanı uyandırıyor”Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan panele, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakkı Yazısı, Rektör Danışmanları Doç. Dr. Mehmet Karakaş ve Doç. Dr. Kenan Çağan ile [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) öğrenci kulüplerinden Mehmet Akif Düşünce Kulübü tarafından düzenlenen “İstiklal Marşı, İstikbal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy” konulu panel düzenlendi
“Her zaman lik günkü heyecanı uyandırıyor”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan panele, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakkı Yazısı, Rektör Danışmanları Doç. Dr. Mehmet Karakaş ve Doç. Dr. Kenan Çağan ile Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi ve Rektörlük Genel Sekreter Vekili Doç. Dr. Hilmi Uçan’ın yanı sıra çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenci katıldı. Başkanlığını Doç. Dr. Hilmi Uçan’ın yaptığı ve İstanbul Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. M. Fatih Andı ile Prof. Dr. Hasan Akay’ın konuşmacı olarak katıldığı panelin açılış konuşmasını Mehmet Akif Ersoy Düşünce Kulübü Başkanı Yusuf Muhammet Özyaşar yaptı. Özyaşar konuşmasında, “2011 yılının hem “Mehmet Akif Ersoy Yılı” ilan edilmesi hem de Mehmet Akif Ersoy’un kahramana ordumuza ithaf ederek armağan ettiği milli marşımızın kabulünün 90. yılı olması nedeniyle milletimizin Mehmet Akif Ersoy’a olan ilgisi bir kat daha artmıştır. Milli Mücadelenin en buhranlı döneminde Türk ordusuna güç verecek, onun azmini arttıracak bir milli marş yazılması gündeme geldiğinde, böyle bir marşı ancak Mehmet Akif’in yazacağı herkesin ortak kanısıydı. Nitekim ortaya konulan para ödülü sebebiyle ilk etapta yarışmaya katılmayan Akif’in yokluğunda Millet Meclisi, gelen şiirlerin hiçbirinin milli marş niteliği taşımadığı konusunda da hem fikirdi. Akif’e yakın dostları vasıtasıyla yarışmaya katılması rica edilmişti. Akif, ödülün kendisine verilmeyeceğinin sözünü aldığında, zaten nicedir aklında olan şiiri yazıp Meclise göndermişti. Mecliste arda arda okunarak, büyük bir mutabakatla milli marş olarak kabul edilmiş ve kısa sürede milletimiz bu marşı benimsemiştir. Üzerinde 90 yıl geçmesine rağmen yazıldığı ilk günkü heyecanı uyandırması ve toplumda hemen hemen herkes tarafından bilinir olması, bu şiirin ve şairinin gücünü bir kez daha ortaya koymaktadır” dedi.
“Büyük bir abide şahsiyet”
Ardından Sait Bahadır Sünnetçioğlu tarafından İstiklal Marşı’nın tamamının okunduğu panelde Doç. Dr. Hilmi Uçan konuşmasında, “Mehmet Akif Ersoy denilince, üç kavram aklıma geliyor. Bunlar ‘gurbet’, ‘hüzün’ ve ‘para’dır. Gurbet, bilindiği gibi ‘garip’ sözcüğünden gelen bir kelimedir. Garip, örneği az görülen, tuhaf, başkalarından farklı özellikleri olan demektir. Mehmet Akif, bu anlamda gariptir, diğerlerinden farklıdır. Mehmet Akif, bu memleketin insanı bin bir türlü badirenin içerisinde mücadele ederken, doğruyu bulmaya çalışan, güzeli, iyiyi arayan, ülkesi ve insanı için neler yapabileceğini düşünen, zaman zaman hakarete uğrasa da inancından vazgeçmeyen, büyük bir abide şahsiyettir. Bu anlam da gariptir, yalnızdır. Garip sözcüğüne bağlı olarak da hüzün sahibidir; yurttan ayrılan, Mısır’da bir sürgün hayatı yaşayan, kendi kendini sürgün eden, ülkesini özleyen ve döndükten sonra da ülkesi ve insanı için neler yapabileceği konusunda düşünen hüzün sahibi bir insandır. Hüzünlü insan, güzeldir; çevresinde gördüğü çirkinlikleri, yanlışları görmeyen ve bunlardan hüzünlenmeyen, kaygılanmayan bir insanın bazı değerlerinin eksik olduğunu düşünüyorum. Mehmet Akif’in üçüncü olarak bana düşündürdüğü kavram, paradır. Çağımızın insanın paradan başka önemsediği ve paradan başka amaçladığı bir amaç hemen hemen kalmadı. Mehmet Akif, parayı ne kalbine ne de cebine koyan bir insandır. Paranın kullanımında ölçümüz, ‘parayı kalbine değil, cebine koy’ anlayışı içerisinde olması gerekir. Mehmet Akif, kalbine koymamıştır parayı. Cebinde de parasız dolaşmış bir şairimiz, büyüğümüzdür. Para kalbe girerse, o kalbe başka sevgi girmez. İstiklal Marşı için kendisine verilmek istenen para, bugün İstanbul’da boğazın kenarında bir yalı, herhangi bir yerde çok lüks birkaç tane villa ya da o dönemlerde Atatürk Orman Çiftliği gibi herhangi bir çiftliği alınabilecek değerdeydi. Ancak Mehmet Akif, ‘ben bunu para için yapmadın’ deyip, elinin tersi ile itmiştir. Günümüzde de kendi değer yargılarından, inancından para için vazgeçmeyen, parayı elinin tersiyle itebilen insanlara, gençlere, büyüklere oldukça ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
“Toplumsal değerler bağ rolü üstlenir”
İstanbul Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Andı konuşmasında, insanların birada yaşamamışlıklarının herhangi başka canlı topluluğunun oluşturduğu birliktelikten öte bir anlam ifade ettiğini belirterek, bir arada yaşayan insan topluluklarını bir adım öteye götürerek, onları millet yapan birtakım değerlerin var olduğunu söyledi. Prof. Dr. Andı, “Toplumsal değerler, insan kalabalıklarını toplum haline getirmekte birer bağ rolü üstlenirler ve kimi toplumlar vardır bu tür toplumsal değerlere fazlasıyla sahiptirler, kimi toplumlar da vardır ki, adamakıllı toplumsal değerler skalası oluşturmakta zorlanırlar. Kendi geçmişlerinden birtakım değerler arayıp, bulup onları toplumun aktüel zamanda yaşayan bireylerini birbirine bağlayabilmek amacıyla yaymaya çalışırlar. Toplumsal değerler, bir olay, bir eser, bir olgu ya da bir şahsiyet olabilir. Örneğin Çanakkale Savaşı, dünyada yaşanmış binlerce savaşlardan herhangi birisidir ama bu toplum için herhangi bir savaş değildir. O, artık bir savaş olmaktan çıkmıştır. Türk toplumunu bir paydada buluşturan toplumsal değere dönüşmüştür. Öte yandan birtakım şahsiyetler vardır ki, toplum o şahsiyetler etrafında kendiliğinden, herhangi bir baskıcı öğreti, herhangi bir zorunluluk olmadan birleşir. Kendiliğinden o büyük şahsiyeti gönlünde ve zihninde hisseder. Toplumun her bir bireyi, sanki aralarında hala yaşıyormuş gibi o şahsiyet bakar. Bu tür toplumsal şahsiyetler de toplumsal değerdir. Mehmet Akif de bunlardan birisidir, hem de en önemlilerinden birisidir. Mehmet Akif, yakın tarihimizin belki de en önde gelen toplumsal değer diye niteleyeceğimiz şahsiyetlerinden birisidir. Öyle bir toplumsal değer ki, bu toplumun içerisinde çok canlı ve hatıralarıyla, şahsiyetinin o karizmatik görünümleriyle abidevi şahsiyet özellikleriyle günden güne çoğalarak yaşar” dedi. Prof. Dr. Andı, herhangi bir zorlama olmadan, üstelik geçmişinde dışlanmışlık yaşamış bir şahsiyet niye bu kadar çok benimsenir? Niye herhangi bir şahıs değil de Mehmet Akif gibi şahıs seviliyor? Sorularının sorulması gerektiğini ifade ettiği konuşmasında, “Toplumsal değer olan bir şahsiyetin birçok özellikleri vardır ama belki de en temel özelliği, düşünceleri, eserleri ve şahsiyetiyle toplumla örtüşme noktalarında yatar; bu örtüşme noktaları topluma bir şeyler söylüyordur ki toplum kendi ideal formlarını ve beklentilerini o şahısta buluyordur. Mehmet Akif’in şahsiyetine baktığımızda da böyle bir tablo karşımıza çıkıyor. Çok yüzlülük kötü bir şeydir ama çok yönlülük ideal bir özelliktir. Mehmet Akif’in hayatına baktığımızda da O’nun adeta bir üçgen prizma gibi çok farklı açılardan gelen ışınları toplayıp, bir noktada odaklayabilen bir özelliği ile karşılaşıyoruz. Mehmet Akif, çok yönlü bir şahsiyettir” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Andı konuşmasında, Mehmet Akif’in yaşadığı dönemin yazarları ve şairleri tarafından eleştirildiğini ve dışlandığını da ifade ederek, “Mehmet Akif’in şairlikte sanat değerini yücelten özelliklerini bir kenara bırakacak olursak, evvela karşımızda insan Akif var. ‘İşte insan’ diye gösterdiğimiz Akif’in şair tarafının en önemli özelliklerinden birisi de Mehmet Akif, ilk kitabı Safahat’tan itibaren mazlumların, mağdurların ve yoksulların şairi olmuştur” dedi.
“Akif eylem adamıdır”
Prof. Dr. Hasan Akay ise konuşmasında, “2011 yılından itibaren yapılması gereken, Akif’i anmak değil, anlamaktır. ‘Ebediyet’ kavramını Akif’in anladığı tarzda anlayan bir çağdaşı yok. Akif’in kavramlara yüklediği anlam ile çağdaşlarının yüklediği anlamlar farklı. O yüzden Mehmet Akif, fark adamıdır. Fark, yeni yüzyılın en önemli kavramıdır. Bir insanı, şahsiyeti, karakteri özüyle tanımak için bu kavram üzerinden bakmak gerekir. Hangi kavramı, hangi yaşantıyı ve bu yaşantıya ait söylemi ele alırsanız alın orada Akif’e dair bir şey söyleyecekseniz mutlaka ötesi Akif’te vardır. Akif, söyleme adamı değil, aynı zamanda eylem adamıdır. Çünkü Akif, sözle eylemi aynı anda geçerli kabul eden bir zihniyete sahiptir. Akif’in sözü eyleminden, eylemi de sözünden ayrı düşünülemez. Yazdığı İstiklal Marşı, sadece söz değil, aynı zamanda eylemdir. Bunu ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’ sözüyle anlayabiliriz” dedi. Prof. Dr. Akay, sözlerine şöyle devam etti: “Akif’in estetiğinin içinde etik de var. Akif, şiirinde gözyaşından bahsediyorsa, O’nun gözyaşı mutlaka orada vardır. Akif, gözyaşı olan adamdır. Çağdaşlarında gözyaşının söylemi var ama eylemi yoktur. Akif, hem ağlatan hem de ağlayan insandır.” Prof. Dr. Akay, İstiklal Marşı’nın ve Mehmet Akif’in yeniden okunması gerektiğini ifade ederek, Akif’in İstiklal Marşı’nda kullandığı kavramların arkasında derin bir anlam olduğunu da sözlerine ekledi.
Panel, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakkı Yazıcı’nın Doç. Dr. Hilmi Uçan, Prof. Dr. Fatih Andı ve Prof. Dr. Hasan Akay’a birer plaket takdim etmesinin ardından sona erdi. Panel sonunda Prof. Dr. Fatih Andı ve Prof. Dr. Hasan Akay, “İstiklal Marşı, İstikbal Marşı 41 Dize 41 Yorum” adlı kitaplarını öğrenciler için imzaladılar.