“Ağız konuşmasa bile beden konuşur”

Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksekokulu’nda konferans veren Doç. Dr. İsmail Nakilcioğlu, beden dilinin çok önemli olduğunu, her konuda beden diline dikkat edilmesi gerektiğini söyledi Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) öğrencilerine Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü Başkanı Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu tarafından 'Beden Dili' konulu konferans verildi. PMYO salonunda verilen [&hellip]

"Ağız konuşmasa bile beden konuşur"

Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksekokulu’nda konferans veren Doç. Dr. İsmail Nakilcioğlu, beden dilinin çok önemli olduğunu, her konuda beden diline dikkat edilmesi gerektiğini söyledi

Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) öğrencilerine Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü Başkanı Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu tarafından “Beden Dili” konulu konferans verildi. PMYO salonunda verilen konferansa Müdür Yardımcısı 2’nci Sınıf Emniyet Müdürü Tacettin Erdoğan, 3’üncü Sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Şimşek, Komiser Ahmet Topyıldız ve Komiser Yardımcıları Nurettin Duru, Erkan Bayrak, Nuh Esirgenci, Hasan Avcı, Mustafa Kaylak, İlhan Çetin, Ahmet Kul ile Yüksek Okul öğrencileri katıldı.
KALPTEN GELEN SES ETKİLİDİR
Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu, beden dilinin gerek bireyler gerekse güvenlik güçleriyle vatandaşlar arasındaki iletişimde en ağırlıklı konuma sahip olduğunu kaydederek şunları söyledi:
“Ağız konuşmasa bile insan bedeni hep konuşur, dış çevreye sürekli mesaj verir ve insanın o anki durumunu rapor eder. İletişimde ilk izlenim önemlidir. İnsanlar sizi giysilerinizle karşılar, düşüncelerinizle uğurlar, ama düşüncelerinize giysileriniz değer katar. İç güzellikle dış güzellik birbirini bütünlemelidir. Mevlâna diyor ki: ‘Nice insan gördüm, üstünde elbise yok, nice elbise gördüm, içinde insan yok.’ Doğruyu söyleyen, kalpten gelen ses, beden dili ile desteklendiğinde her zaman etkilidir ve inandırıcı olur.”
BEDEN DİLİ YALAN SÖYLEMEZ
Konuşmasında ağız dili ile beden dilinin özelliklerine dikkat çeken Doç. Dr. Nakilcioğlu, iletişimde beden dilinin sözden çok daha etkili olduğunu vurgulayarak şu bilgileri verdi:
“Ağız dili yalan söyleyebilir, ama beden dili yalan söyleyemez. İnsanın yaratılışında yalana, sahteciliğe yer verilmemiştir, onun mayasında bozukluk söz konusu değildir. Fakat dilin kemiği yoktur. Kişinin düşünce yapısı ve karakteriyle bağlantılı olarak dil her türlü cambazlığı yapabilir.”
Beden dilini yansıtan farklı örnekleri sahnede uygulamalı olarak gösteren Doç. Dr. Nakilcioğlu, her iki avucun açık olduğu durumda kişinin karşısındakine ‘Sana karşı dürüst olacağım.’ mesajı verdiğini hatırlatarak, “Bir çocuk yalan söylediğinde veya bir şeyi gizlediğinde avuçlarını arkasına saklar. Avuçlarınızın görünmesini sağlayarak karşınızdakine açık ve dürüst bir cevap beklediğinizi sözel olmayan yollarla iletirsiniz” şeklinde konuştu.
KOLLARIMIZLA BARİKAT KURUYORUZ
Kol kavuşturmanın da beden dilinde sembolik anlamlar taşıdığına işaret eden Nakilcioğlu, her zaman görülen standart kol kavuşturmanın kendini savunma anlamına geldiğini ifadeyle şöyle devam etti:
“Tehdit edici bir duruma maruz kaldığımızda kollarımızı göğsümüze sımsıkı kavuştururuz; kuyrukta beklerken ya da yabancı ortamlarda bir tehdidi veya istenmeyen durumları dışarıda tutmaya yarayan bir barikat kurmuş oluruz. Ancak bu davranış biçimi, karşımızdaki kişide genellikle olumsuz duygular oluşturur. Gerek kendimiz gerekse muhatabımız için kol kavuşturma hareketi devam ettiği sürece olumsuz tavrın süreceğini unutmayalım. Kol kavuşturma hareketini kırmanın basit ama etkili bir yolu, karşımızdakine bir kalem, kitap veya başka herhangi bir şey uzatarak onun kollarını çözmesini sağlamaktır.”
ZANLILARIN HAREKETLERİNE DİKKAT
Gerek insanın günlük hayatında gerekse suç zanlılarının kriminal sorgusunda aldatma, şüphe, yalan gibi söz ve davranış ögelerinin analizinde beden diliyle ilgili yorumlamaların gerçeği ortaya çıkarmada etkili bir araç olarak kullanıldığına dikkat çeken Nakilcioğlu, üç maymun hareketi olarak bilinen “görmedim, duymadım, söylemedim” örneğini vererek yalanın anlaşılabilmesi için bedenle ilgili bazı ipuçlarını şöyle sıraladı:
“Eli yüze götürme hareketi çoğu zaman insanların farkına varmadan yaptıkları bir davranıştır. Yalan veya aldatma hareketlerini görür, söyler ve duyarsak genellikle gözlerimizi, ağzımızı ve kulaklarımızı ellerimizle örtmeye çalışırız.
Buruna dokunma hareketi de bir ipucu olabilir. Yalan söylemek burundaki hassas sinir uçlarının kaşınmasına yol açar. Eli buruna sürtme hareketi de bu hissin önüne geçmek için yapılır. Buruna dokunma, ağzı kapatma hareketi gibi hem yalan söyleyen konuşmacı hem de karşıdakinin yalan söylediğini düşünen dinleyici tarafından kullanılabilir.
Örneğin, ünlü Casablanca filminin baş rol oyuncusu Humphrey Bogart, suçlu rolünü oynadığı durumlarda diğer gangsterlerle yapacakları işi tartışırken veya polis tarafından sorguya çekilirken, yalan söylediğini gizlemek için sık sık eliyle ağzını kapatarak konuşmuştur.”
Göz ovuşturma ve gözlerini kaçırma hareketinin de kişiyi ele verdiğini anlatan Nakilcioğlu bu konuda şunları söyledi:
“Erkekler genellikle gözlerini oldukça güçlü bir biçimde ovuştururlar ve eğer söyledikleri büyük bir yalansa bakışlarını kaçırırlar ve yere bakarlar.
Yalan söylemek, hassas yüz ve boyun dokularında hafif bir kaşınma duygusu uyandırır ve bunun geçmesi için boynu kaşıma veya ovuşturma ya da yaka çekiştirme ihtiyacı duyulur.
Sizin kendisinden şüphelendiğinizi hissettiğinde yalan söyleyen kişinin boynunda bir ter çizgisi oluşur. Bu hareket aynı zamanda birisi kızgın veya sinirliyken ve boynun etrafını havalandırmak için yakasını boynundan uzaklaştırmak istediğinde de kullanılır.
Kulağa dokunma veya kulak ovuşturma hareketi de aslında dinleyicinin elini kulağının çevresine getirerek ‘kötü şeyleri duymaktan kaçınmasından’ ibarettir.”
Eli ağıza götürme hareketinin çoğunlukla yalan veya aldatma anlamına geldiğini, parmakları ağza sokmanın ise güven ihtiyacının dışa vurumu olduğunu kaydeden Nakilcioğlu, “Bu hareketi gördüğünüzde karşıdaki insana güvence vermek uygun olur.” diye konuştu.
Dinleyici, başını desteklemek için elini kullanmaya başladığında bu durumun can sıkıntısının bir işareti olduğunu dile getiren konuşmacı, parmakların masa üzerinde trampet çalmasının ve ayakların yere vurulmasının da sabırsızlık işaretleri olarak yorumlanması gerektiğini ifade ederek “Hem can sıkıntısı hem de sabırsızlık belirtileri gösteren dinleyiciler böylece konuşmacıya artık sözlerini bitirme zamanının geldiği mesajını verirler” dedi.
ELLER HER ŞEYİ ANLATIYOR
Kenetlenmiş parmakların beden dili açısından yorumlarını da yapan Nakilcioğlu, ellerin göğüs hizasında olması durumunda bunun mutluluk yansıması olduğunu, göbek hizasında “eh, idare eder” anlamına geldiğini, aşağıda ise “Peki efendim” anlamı taşıdığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Parmak uçları birbirine değecek şekilde yapılan çatı hareketinin iki biçimi vardır: Birincisi hareketi yapanın görüş veya düşüncelerini belirttiği ve konuşmayı yapan olduğu durumlarda kullanılan ve ellerin yukarıda olduğu yüksek çatıdır. Ellerin aşağıda tutulduğu alçak çatı hareketi ise normalde hareketi yapanın dinleyici olduğu durumlarda kullanılır. Yüksek çatı hareketi geriye atılmış baş hareketiyle birlikte yapıldığında genellikle ukalalık veya kibir ifade eder. Elleri arkada bağlayarak dolaşmak, kendine güven ifadesidir, ancak baş yukarıya kaldırılmışsa bu, üstünlük, kibir anlamına gelir.”
Tokalaşmanın sembolik kavramları üzerinde de duran Doç. Dr. Nakilcioğlu, tarihsel süreç içerisinde tokalaşma amacıyla el uzatmanın muhataba karşı “elimde silah yok” anlamı taşıdığını kaydederek üç yaygın tokalaşma şekli bulunduğuna değindi ve “Tokalaşma sırasında eğer avuç aşağıya bakıyorsa kişi ‘para ve güç bende’ demek istiyordur. Avuç yukarıda ise muhatabın gizli egemenliği kabul ediliyor demektir. Avuç yere dik ise her iki taraf da birbirlerine ‘seninle iyi anlaşacağız’ mesajı veriyordur” diye konuştu. (Kocatepe Haber Merkezi)

Bakmadan Geçme