Afyonlu'nun sandalyelerini – Kocatepe Gazetesi
Zaman Gazetesi geçtiğimiz günlerde İzmir'de faaliyet gösteren Sandalyeci isimli firmaya yer verdi. Sandalyeci'nin sahibi Kerim Başterzi iş dünyasındaki serüvenlerini anlattı. Aslen Afyonkarahisar'ın Balmahmut Köyü'nden olan Başterzi'lerle ilgili röportajı biz de sütunlarımıza alıyoruz: “Hava soğuk, kış ayları. İzmir’deki fabrikaya bir tutkal üreticisi geldi. ‘Benim ürettiğim tutkal soğukta donmuyor, donmadığı için kireçlenmiyor, kireçlenmediği için de yapıştırıcı özelliklerini [&hellip]
Zaman Gazetesi geçtiğimiz günlerde İzmir’de faaliyet gösteren Sandalyeci isimli firmaya yer verdi. Sandalyeci’nin sahibi Kerim Başterzi iş dünyasındaki serüvenlerini anlattı. Aslen Afyonkarahisar’ın Balmahmut Köyü’nden olan Başterzi’lerle ilgili röportajı biz de sütunlarımıza alıyoruz:
“Hava soğuk, kış ayları. İzmir’deki fabrikaya bir tutkal üreticisi geldi. ‘Benim ürettiğim tutkal soğukta donmuyor, donmadığı için kireçlenmiyor, kireçlenmediği için de yapıştırıcı özelliklerini yitirmiyor.’ dedi.
Peki, deneyelim dedik. Baktık gerçekten de donmuyor, çok sevindik. Hemen sipariş verdik ve ihracattaki ürünlerimizde kullanmaya başladık. Ancak çok geçmeden Avustralya’daki müşterimizden bir telefon geldi, “Tutkal kireçlendiğinden sandalyelerin parçaları ayrılıyor, gelin mallarınızı alın.” diyorlardı.. Bizzat hemen gittim. Adam haklıydı. Tutkal yapıştırma özelliğini kaybettiğinden sandalyenin parçaları birbirinden ayrılıyordu. Malların hepsini sorgusuz geri aldım, ıskartaya çıkardım ve yenilerini gönderdim. O gün için sıkı bir paraydı. Batabilirdik! Türkiye’ye döndüğümde tutkalı hemen incelettim. Bizim zeki tutkalcı soğuk günlerde tutkalın donmaması için ürünün içine antifriz koymuş. Ancak antifriz sıcak havada işe yaramamıştı.”
İstanbul Yeşilköy’e yaklaşan uçak Atatürk Havalimanı’na inişe geçtiğinde kırmızı neonlarla yazılmış ‘Sandalyeci’ yazısını bütün ışıltısıyla görüyorsunuz. Sade, temiz ve jenerik. Muhtemelen markayı uçak içindeki ekranda ve dergide de görmüşsünüzdür. Reklamları da logosu gibi sade, anlaşılır. Markayı epeydir görüyorum. Son dönemde çok para harcayarak öne çıkmaya çalışan pek çok marka varken, Sandalyeci öyle pek de bağırıp çağırmadan özellikle gelir seviyesi yüksek sosyoekonomik sınıfın algısına nasıl oldu da hatırlanabilir, kullanılabilir ve satın alınabilir bir marka olarak girdi merak ediyorum?
Üç kardeşin güç birliği
Üç kardeş Hasan, Kerim Başterzi ve Şeyma Karamanoğlu birlikte çalışıyorlar. Bir diğer ortakları ise Hasan Ataseven. Sandalyeci’nin kurulma hikayesi ise şöyle başlar: Şu an Sandalyeci AŞ Yönetim Kurulu Başkanı da olan Şeyma Karamanoğlu’nun bir sandalye mağazası vardır. Ağabeyi Kerim Başterzi’yle birlikte var olan işlerini büyütmeye karar verirler. Uzunca bir süre şirketin ismi konusunda kararsız kalırlarsa da yaptıkları işin tanımını en iyi şekilde ifade eden ‘Sandalyeci’de karar kılarlar. ‘Sandalyeci’ yazar ve mağazalarının kapısına asarlar. Yeni isim insanların dikkatini hemen çeker. İlgi satışı, satış da hedeflerin büyümesini getirir. Müşteri talebi, ürün ve hizmetteki kaliteyi artırmayı dayatınca işler de kısa zamanda büyür.
2002 yılında İzmir’de küçük bir sandalyeci mağazasıyla başlayan bu yolculuk, bugün tüm dünyaya satılacak kalitede ürün yapan bir sürecin de başlangıcı olur. Sandalyeci AŞ, bildiğimiz ahşap sandalyenin dışında masa, kanepe, her nevi oturma grubu ve alüminyum sandalye de üretiyor. ‘Sandalyeci’ tasarımlı sandalyeler, İzmir’de 7.000 m² ve 12.000 m²’lik iki ayrı kapalı alanda iki farklı üretim tesisinde üretiliyor. Showroom’larda çalışanlarla birlikte 110 kişiye iş imkanı sağlayan Sandalyeci yılda 200 bin parça üretim yapıyor. 2009’u 15 milyon dolar ciroyla kapatan Sandalyeci, 2008’e göre yüzde 10’luk bir büyüme sağlamış. Sandalye denilince doğal olarak akla gelen ilk marka olan Sandalyeci. Şirket, müşterilerine tasarımından üretimine kadar 520 çeşide yakın model sandalye sunuyor. Vizyon olarak kendisine sağlamlık, hızlı üretim, zamanında teslimat ve hizmet kalitesiyle diğer markalardan farklı olmayı seçen Sandalyeci AŞ öncü firma olma iddiasını da sürdürüyor.
Her yerde varlar, adeta bizi kuşatmışlar
Toptan satış da yapan Sandalyeci AŞ tanınmış birçok restoran, kafe, havayolu, fuar merkezi, tatil köyü, otel ve konferans salonu tarafından da tercih edilen bir marka olmuş. Aynı zamanda perakende piyasasında da oldukça geniş bir müşteri kitlesine sahip olan Sandalyeci, ihracata çok önem veriyor. Almanya, Rusya, İzlanda, Gürcistan, Ukrayna, Suudi Arabistan, İsrail ve Yunanistan’a yapılan ihracat, Sandalyeci AŞ’nin toplam cirosunun yüzde 20’sini oluştururken, cironun artmasına yönelik çabalar da süregidiyor. Markanın ihracat yaptığı ülkeler arasında yer alan Gürcistan ve Ukrayna’da da Sandalyeci AŞ adıyla mağazalar açan firma bugüne değin elde ettiği başarılarla bölgedeki etkinliğini giderek artırmayı planlıyor.
Sandalyeci’nin ünlü müşterileri de var. Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Türk yapımı sandalyede oturuyor. Başterzi’nin eşi Ukraynalı. Eşi aracılığıyla Putin’e ulaşılır. Çok kaliteli malları kullanmak isteyen Putin, Sandalyeci’nin malını çok beğenir. Bundan sonra işler öyle bir açılır ki Allah, Rusya ve Ukrayna’da Sandalyeci’ye adeta ‘yürü ya kulum’ der. Son dönemde ABD Başkanı Barack Obama’ya da sandalye satma girişimlerinde bulunan Başterzi, proaktif satıcılık tekniklerini sonuna kadar kullanıyor. Obama’ya sandalyeler ulaşmış, cevap bekleniyor. “Chicago’da ünlü bir restorana sandalye satmayı kafama koydum. Girişimde bulunduğumda doğal olarak muhataplarım ellerindeki sandalyeyi ne yapacaklarını soruyorlar. Onları makul rakamlarda geri alıyor, aldığımız bu sandalyeleri de hayır kurumlarına bağışlıyoruz.” diyen Başterzi, bir taşla iki de kuş vurmuş oluyor.
“İddia ediyorum ki bizden daha sağlam sandalye üreten yok.” diyor Kerim Başterzi. “Peki, sağlam deyince ne anlamalıyız?” sorumu da, “Daha sürecin başında üretimde kullanılan malzemede kalite.” diye cevaplıyor. Sandalyeci AŞ, tüm ürünlerini kendi bünyesinde kurduğu tasarım atölyesinde çiziyor. Prensip olarak da kaliteli hammadde ile işe başlayan üretim süreci teslimat sonrasında ortaya çıkan sorunları da kapsayarak sürdürülüyor. Sandalyeci AŞ’de sandalyeler, ham olarak üretildikten sonra cilalanıyor, döşeniyor ve paketlenerek teslimata hazır ediliyor yani üretim entegre. Sandalyeler, özellikle birinci sınıf fırınlanmış kayın ağacından yapılıyor. Fırınlanma işlemi ise ürünün dayanıklılığını artırıyor. Aynı zamanda üretim içinde kullandığımız geçme kilit sistemi sayesinde sandalyeler esneme ve açılmalara karşı uzun ömürlü hale getiriliyor. Sandalyeci AŞ, ürettiği ahşap masalarda yüzde 100 masif kullanıyor. Sunta-mdf gibi ürünler kullanmayı hiçbir zaman tercih etmeyen kurum, TS EN ISO 9001:2000 belgesine de sahip. Ürün portföyünde 520 adet değişik ürün çeşidi bulunuyor. “İthal ürünlerin dışındaki tüm ürünlerin tasarım ve üretimini de kendimiz yapıyoruz.” diyen Kerim Başterzi, ilke olarak Sandalyeci markasıyla üretilen her parçanın kalitesiyle anılması gerektiğini söylüyor. “Peki, Sandalyeci markalı ürünleri nerelerde görüyor, oturuyoruz?” soruma da ‘neredeyse her yerdeyiz’ dercesine geniş bir listeyle cevap veriyor. “Beyti Restoran, Kaşı Beyaz Restoran, Uludağ Et Lokantası, Tike, Hacı Bozan Oğulları, Macig Life Otelleri, Bodrum Prenses Delux Resort&Spa, Take of Restoran (Frankfurt Airport), Mövenpick Hotels, Sheraton Çeşme, Tepe Kule Kongre ve Sergi Kongre Merkezi Restoranı-İzmir, CNR Uluslararası Fuar Merkezi, Pierre Loti- Marmaris, Kokpit Cafe- Adnan Menderes Airport, Palmiye Cafe-Adnan Menderes Airport gibi tüm Türkiye’de tanınmış otel restoran, fuar ve kongre merkezlerinde Sandalyeci hâlihazırda mevcut.” diyor.
Kasımpaşa’da ‘Sadece İstanbul’da Florya’dayız’ yazan ışıklı panonun sırrı
Sandalyeci AŞ’nin İzmir’de ve geçtiğimiz yıl da tek şube olarak açtığı İstanbul Florya’da perakende iki mağazası bulunuyor. 2010 yılında mağazalaşmaya önem vereceklerini söyleyen Başterzi, hedefleri arasında yeni mağazalar açmak olduğunu da söylüyor. Bu arada Sandalyeci AŞ adı kullanarak piyasada sipariş toplayanların olduğunu da söyleyen Başterzi, kurumun bununla mücadele etmek için çaba gösterdiğini ifade ediyor.
Görünen o ki, Sandalyeci markasının rantından faydalanmak isteyenler firmanın kendinden önce şubeleşmeye başlamışlar bile. Bunun yanı sıra pek çok markanın başına gelen, korsan ya da yeni tanımıyla çakma ürünler Sandalyeci’nin de başına gelmiş gibi gözüküyor. Peki, ne yapmalı? Firma kendi adıyla ürün ve tasarımlarını gösteren şık bir web sitesi de hazırlamış. Çok isteniyor ve mağazalar da uzaktaysa iş zor değil, siteye girip ürün sipariş edilebiliyor.
Krize rağmen iyi bir ivme yakalayan Sandalyeci, 2010’da da büyümeyi sürdürmeyi planlıyor. Ancak mobilya sektöründe uygulanan yüzde 18 KDV oranının çok yüksek olduğunun altını da çiziyor. Küresel rakiplerle mücadele etmenin tek yolunun eşit maliyetlerle pazara çıkmak olduğunu vurgulayan Başterzi, “Biz, en çok insan kaynağına olmak üzere elektriğe çok büyük bedeller ödüyoruz.” diyor.
Sandalyeci’nin başarılı olduğu alanlardan birisi de pazarlama iletişimi. Bu faaliyetin başında da Kerim Başterzi var. Sezgilerine çok güvenen Başterzi, pazarlama sürecini bire bir yönetiyor. Bugün itibarıyla görünen o ki bugüne değin tasarım, kaliteli mal, müşteri memnuniyeti ve pazarlama iletişiminde doğru işler yapmışlar. Ancak önemli olan bu yaklaşımlarını sürdürme konusunda gösterecekleri tutarlılık.
Alaylı ama iki YABANCI dil biliyor
“4 bin metrekarelik bir showroom’un ortasında 120 cm’lik bir masada her şeyi ortada olan bir bilgisayarda çalışıyorum.” diyor Kerim Başterzi, yani ekibin içinde çalışıyor. Yönetici olarak olabildiğince sinirlenmemeye çalıştığını söyleyen ve “Eğer göz göre göre art niyetli bir hata varsa elbette kızarım.” diyen Başterzi, kendi kendini yetiştiren girişimcilerden. 2002 yılında krizin tavan yaptığı dönemde İngilizce’ye ilave olarak Rusça öğrenmeye karar veren Başterzi, bu amacına da ulaşıyor. Ailede herkesin yabancı dil bildiğini, bu nedenle de pek çok yurtdışı girişimin aile içinde halledildiğini söylüyor. Başarı odaklı bir girişimci olan Başterzi, öğrenmeye çok açık. Bu nedenle de Sandalyeci’de işler durmayacak gibi gözüküyor. (ZAMAN 18.3.2010)