Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Misafir Kalem

AFYONKARAHİSAR’I SEVDİREN ADAM

Tarık ÖZAŞKIN

 

 

Son yıllarda yerel tarih ve yerel kültür araştırmalarına ilginin arttığını görmekteyiz. ‘’Yerel’’ kelimesi ‘’belli bir yere ait ve o yere özgü’’ anlamı taşır. Eskiden bunun yerine ‘’mahalli’’ kelimesi kullanılır ; ‘’mahalli gazete’’, ‘’mahalli sanatçı’’, ‘’mahalli idare’’ denirdi. Nasıl ki büyük nehirleri küçük dereler besliyorsa, milli kültürü besleyen en önemli kaynaklar da yerel kültür unsurlarıdır.
Afyonkarahisar yerel kültürü; Anadolu coğrafyasında asırlar içinde oluşan ve gelişen zengin kültür havuzundan beslenmiş, mayasını Türklüğün ve İslam’ın yoğurduğu, çevresindeki illere göre pek çok farklılık gösteren özel bir yapıya sahiptir. Dil, tarih, folklor, inanç, edebiyat, eğitim, örf ve adet, hukuk, ticaret vb. dallarda kendine özgü bir dünyası vardır. Afyonkarahisar yerel kültürü üzerine kafa yoran ve çalışma yapan pek çok araştırmacı mevcut olup her biri kendi penceresinden gördüğü Afyonkarahisar’ı anlatmaya çalışarak satırlara dökmüştür. Edip Ali Baki, Osman Attila, Ömer Fevzi Atabek, Dr. Mehmet Sadettin Aygen, Süleyman Hilmi Gönçer, Muharrem Bayar, Nazım Bursalıoğlu, Fikri Yazıcıoğlu, Muzaffer Görktan, İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Mahir Erkmen, İbrahim Küçükkurt, Musa Seyirci, Ahmet Topbaş, Ahmet Tunca, Ahmet İlaslı, Mevlüt Üyümez, Recep Yaşayacak, İbrahim Yüksel, Fevzi Kaya, İsmail Hızal, Prof.Dr. Ahmet Altıntaş, Yusuf İlgar, Prof. Dr. Turan Akkoyun, Doç.Dr. Mustafa Karazeybek, Muzaffer Uyan, ilk aklımıza gelen isimlerdir. Adını zikrettiğimiz araştırmacılar sayesinde ilimizin tarih ve kültür değerleri geçmişten günümüze ulaşmıştır.
Kabul etmek gerekir ki Afyon Kocatepe Üniversitesi de kurulduğu 1992 yılından itibaren Afyonkarahisar’la ilgili sayısız araştırmaya imza atmış, yerel kültürümüzün yaşatılması adına önemli çalışmalar yapmıştır. Özellikle ‘’Afyonkarahisar Kütüğü 1-2. Cilt’’, yüzlerce yıllık kültür ve medeniyetimizin rehberi niteliğinde çok kıymetli eserdir. Yine, Fen-Edebiyat Fakültemizin Tarih ve Türkoloji bölümlerinin değerli öğretim üyelerini mutlaka anmamız gerekir. Afyon şeriye sicillerini yok olmaktan kurtarıp günümüze ulaştıran ve yaptırdığı yüksek lisans çalışmalarıyla şeriye sicillerini bilim dünyasının istifadesine sunan Prof. Dr. Mustafa Turan hocamıza minnettarız.
Son 20 yıldır yerel kültürle ilgili çalışmalarıyla kendinden söz ettiren bir hemşehrimiz var; Hasan Özpınar. Onun Afyonkarahisar’la ilgili çalışmalarını belli bir kategoriye sokmak mümkün değildir. Çünkü Afyon’la ilgili hemen her konu -istisnasız- Hasan Özpınar’ın ilgi sahasına girer. Onu bazen tozlu rutubetli arşiv odalarında görürüz, bazen antikacılar çarşısında. Kimi zaman sahaflarda karşımıza çıkar. Zafer Bayramı’nda televizyon ekranlarındadır.. Kocatepe’de konuklarına Mustafa Kemal’i, Büyük Taarruz’u, Albay Reşad’ı anlatırken gözleri yaşlıdır. Frig Vadisini gezdirirken dünyalar onundur. Özpınar ‘a mide sancısı çektiren tatlı belası ise Taşpınar Dergisi’dir. 2010 yılında beri derginin hem yazarı hem de editörüdür. Afyon Halkevi’nin efsane dergisi neredeyse 90 yaşına girmek üzeredir ve Hasan Özpınar’ın en iyi dostudur. Afyon’da yayınlanan Kocatepe Gazetesi’nde yerel tarihle ilgili yazılar yazar. Tarih meraklılarının akınına uğrar ama bıkmadan, usanmadan sorularına cevap verir. Müthiş bir arşive sahiptir Yazarlar, araştırmacılar, akademisyenler ulaşamadıkları bilgi, belge ve fotoğrafları ona sorarlar. Özpınar’ın mutlaka bulup kendilerine vereceğini bilirler. Yüreğini ve kalemini doğduğu topraklara vakfetmiş bir insandır. Ben bu yüzden ona ‘’AFYONKARAHİSAR’I SEVDİREN ADAM’’ diyor ve önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli araştırmacı Hasan Özpınar’ın yayınlanmış 5 kitabı bulunmakla beraber bir çok esere de yazılı ve görsel destek vermiştir. Oysa basın dünyasında yaygın bir hastalık olan ‘’kıskançlık’’ had safhadadır ve bir yazarın diğerine yardım etmesi pek görülen bir şey değildir. Ama Hasan Özpınar istisna. O, Afyonkarahisar’ın ve ülkenin menfaatine olan her şeyi destekler. Yayınlamakta olduğumuz ŞUHUT EKİN Dergisi’ne verdiği katkının canlı şahidiyiz.
Hasan Özpınar’ın son kitabı ‘’AFYONKARAHİSAR’DA KAMERANIN 100 YILI’’ geçtiğimiz günlerde raflarda yerini aldı. Özpınar’ın Türk Sineması’na özel bir ilgisi olduğunu biliyorum. Kocatepe Gazetesi’nde ve Taşpınar Dergisi’nde Afyonkarahisar’da çekilen filmler hakkında yazıları çıkmıştı. Televizyonun olmadığı yıllarda halkın en büyük eğlencesi olan sinemalar, yakın tarihimizde önemli izler bırakmıştır. Sinema kültürü bize Batı’dan gelmiş, önce İstanbul’da ortaya çıkmış, ardından Anadolu’ya yayılmıştır. Kimi yazarlara göre ‘’20. Yüzyıl sinema çağıdır’’.
Sinema makinasının geçmişi 17. Yüzyıla kadar uzanmaktadır. Merceğin ışığa tutulmasıyla meydana gelen illüzyonlar insanların ilgisini çekmiş ve yapılan ilkel sinema makinelerine ‘’büyülü fener’’ adı verilmiştir. İlk gerçek sinema makinası 1895 yılında Fransa’da Louis ve Auguste Lumiere kardeşler tarafından yapılmıştır. Lumiere kardeşler 13 Şubat 1895 tarihinde sinema makinesinin patentini aldıktan sonra 28 Aralık 1895 günü Paris’te Grand Cafe’de 33 kişinin huzurunda halka açık ilk sinema gösterisini yapmıştır. İlk gösterimde 17 kısa film izletilmiştir. Bunlardan ilk gösterilen ve topu topu 1 dakika süren ’Fabrikadan Çıkan İşçiler’’ ,sinema tarihinin ilk filmi kabul edilmiştir.
Sinema makinası kısa sürede dünyanın hemen her yerine yayılmayı başarmıştır. İlk gittiği yerlerin başında İstanbul gelmektedir. O yıllarda İstanbul nüfusunun yarısını gayrimüslim unsurlar oluşturuyordu ve bunların Batı’yla kültürel ilişkileri ileri boyuttaydı. Paris’te moda olan bir kıyafet bir hafta içinde İstanbul’a gelebiliyordu.1897 yılında İstanbul’da sinema gösterileri yapıldığını biliyoruz.
14 Kasım 1914 tarihinde Fuat Uzkınay tarafından çekilen ‘’Ayastefanos Anıtı’nın Yıkılışı’’ konulu film, Türk sinemasının başlangıcı kabul edilir. Afyonkarahisar’da çekilen ilk film kaydı 1919 yılına aittir. 8 Eylül 1919 tarihinde General James Harboard başkanlığındaki 46 kişiden oluşan Amerikan heyeti Afyonkarahisar’a geldi. Heyetin amacı, Osmanlı Devleti’nde Amerikan mandasının uygulanma imkanını araştırmak ve tehcir sonrası Doğu Anadolu’da kalan Ermeniler hakkında bilgi toplamaktı. Heyetin Afyonkarahisar ziyaretine ait görüntüler 49 saniye sürmektedir. İlimizin işgale uğradığı yıllara dair Yunanlılar tarafından çekilen pek çok görüntü bulunmaktadır. Bunlar genellikle propaganda amacıyla çekilmiş kısa filmler olup Yunanistan kamuoyuna moral vermeye çalışan görüntülerden ibarettir. Buna karşılık 1922 yılında Kemal Seden (Kemal Film) tarafından çekilen ve Afyonkarahisar’da Büyük Taarruz’a hazırlanan Türk Ordusu’nun anlatıldığı görüntüler mevcuttur. Türk Ordusu’nun isteği üzerine Kemal Filmin çektiği görüntüler o dönemde İstanbul’da sinemalarda gösterime sokularak halka büyük moral aşılamış ve milli heyecana sebep olmuştur. Demek ki sinema; yeri ve zamanına göre bir savaş ve propaganda aracına dönüşebilen, kamuoyunu etkileyen güçlü bir silahtır.
Cumhuriyetin ilanından sonra sinema sektörünün gelişmeye devam ettiğini görüyoruz. O döneme ait Afyon görüntüleri, Atatürk’ün kenti ziyaretleriyle ilgilidir. Ülkemizde sinema sektörünün bağımsız ve üretken bir hale gelmesi; 1950’li yıllarda yani çok partili demokratik hayata geçişle mümkün olmuştur.1958 yılında Hüseyin Peyda’nın başrol oynadığı ‘’Mavi Boncuk’’ filminin bazı sahneleri Afyon’da çekilmiştir. Gezici bir tiyatro grubunun gittiği şehirlerde başlarından geçen olayların anlatıldığı filmde diğer önemli rolleri Ekrem Bora ve Peri Han paylaşmıştır. ‘’Mavi Boncuk’’, Afyonkarahisar’ın beyaz perdeye yansıdığı ilk sinema filmidir.1960 yılından sonra Afyonkarahisar’da pek çok filmin çekildiğini görüyoruz. Bunun sebebi; Afyon’un sahip olduğu doğal güzelliklerin, mekan sıkıntısı çeken Türk Sinemasına eşsiz fırsatlar sunmasıdır.
Hasan Özpınar kitabında Afyon’da çekilen filmleri tanıttığı bölümde çekimler sırasında yaşanan olayları da anlatmaktadır. Kitapta; halkın ve basının film ekibine olan ilgisi, dedikodular, yaşanan polemikler, sanatçıların Afyonkarahisar’a dair değerlendirmeleri vb. konular dile getirilmiştir. ’’Afyonkarahisar’da Sinemalar’’ bölümünde ise şehirdeki sinema salonları hakkında bilgi vermektedir. Anlatıldığına göre; 1920’den itibaren gezici sinemaların şehrin çeşitli yerlerinde yaptığı gösterilerin ardından ilk açılan sinemanın adı; Maarif. Sonra Orduevi, Halkevi, Şafak, Atlas ve Emek sinemaları….Rahmetli Yılmaz Oruç’un hayat hikayesinin anlatıldığı ‘’Bir Şehrin Hayatına Dokunan Adam’’ kitabına önsöz yazan Selahattin Duman, çocukluk ve gençlik yıllarındaki Afyon Sinemalarını çok güzel anlatmıştır.
Başta da dediğim gibi, Afyonkarahisar’la ilgili olan her konuya kafa yoran ve kalem oynatan Hasan Özpınar, bu sefer Türk sinemasındaki Afyonkarahisar’ı anlatmış. Eline, yüreğine sağlık. Benim tanıdığım Hasan, bir kitabı raflarla buluştuğu gün, yeni bir kitabın hazırlığına başlar. Yeni eserlerini merak ve heyecanla bekliyoruz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER