• Haberler
  • Gündem
  • 'Afyonkarahisar'da 2000 yılı öncesi yapı stokları gözden geçirilmeli'

'Afyonkarahisar'da 2000 yılı öncesi yapı stokları gözden geçirilmeli'

Afyonkarahisar İMO Temsilcisi Ahmet Neoldum, kentte 2000 yılı öncesi yapı stokunda yönetmeliklerin eski olduğunu, teknik nedenlerden dolayı birçok hata bulunduğunu belirtti. Neoldum, 'Afyonkarahisar'da öncelikli yapmamız gereken, 2000 yılından önce inşa edilen binaları gözden geçirmek olmalıdır' dedi Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen büyük deprem sonrası, şehirlerin imar düzenlenmesi ve yapı stokunun yeterlilikleri tartışılıyor. Afyonkarahisar İnşaat [&hellip]

Afyonkarahisar İMO Temsilcisi Ahmet Neoldum, kentte 2000 yılı öncesi yapı stokunda yönetmeliklerin eski olduğunu, teknik nedenlerden dolayı birçok hata bulunduğunu belirtti. Neoldum, “Afyonkarahisar’da öncelikli yapmamız gereken, 2000 yılından önce inşa edilen binaları gözden geçirmek olmalıdır” dedi

Haber

Haber

Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen büyük deprem sonrası, şehirlerin imar düzenlenmesi ve yapı stokunun yeterlilikleri tartışılıyor. Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Temsilcisi Ahmet Neoldum ve Başkan Yardımcısı Tuna Seçme, kentte ki yapı stoku ve imar düzenlenmesini gazeteniz Kocatepe’ye değerlendirdiler.
“TARIM ARAZİLERİNİN İMARA
AÇILMASI DEPREMİ ÇAĞIRIYOR”
Ahmet Neoldum, Kahramanmaraş depremlerinde en az hasarı alan TOKİ konutlarının yıkılmamasında ki asıl sebeplerden birinin zemin seçimi olduğunu söyledi. Neoldum, “Türkiye genelinde imar seçimlerinde yerleşim yerlerini seçerken dağlık alanlar yerine düz ovaları tercih ediyoruz. Afyonkarahisar bir tarım ilidir. Merkeze bağlı 30 civarında köyümüz var. Tarımcılarla iç içe yaşayan bir toplumuz. Bundan dolayı eski mahalleler olarak bilinen Çavuşbaş, Yarenler, Hacınasuh, Gökçe Mahallerinin tamamı dağların eteklerinde kuruluydu. Ancak zaman içerisinde şehrin gelişmesiyle nüfus atışının yaşanması özellikle 1980’li yılların başında yeni imar yerleri ihtiyacı doğurmaya başladı. Yeni imar yerlerine gösterilen ilk alan ise eski cezaevinin olduğu muhit oldu. Oralar önceleri tarla ve bağlardı. Bu muhitin zemin yapısı Afyon’un diğer muhitlerine göre biraz daha iyi bir yapıya sahip. Bu nedenle Kanlıca tarafı da imara açıldı. 1990’lı yıllardan sonra imara açılan yerlerden diğerleri ise Uydukent ve Sahipata bölgesi oldu. Son zamanlarda imara açılan şuanda Afyon garajının olduğu İsmail Köyü’nün çayırları ise bizim tarımcılarımızın tarım arazisi olarak kullandığı yerlerdi. Yani biz tarımcılarımızın tarım arazisini imara açtık. Burada depremi çağırıyoruz. Yapı stoklarımızı dağların yamaçlarına inşa etseydik TOKİ’nin benzeri bir durumla karşı karşıya kalabilirdik. Deprem bölgesindeki konutların yıkılmamasının da ki ana sebep zemindeki kriterlerin tam manası ile reel değerlerinin alınıp buna göre projelendirilmesi ve 4-5 katlı binalarda kalıp sistem kullanmaları. Bu sistem hem yatay yükleri hem düşey yükleri alabilecek şekilde çözümler bulunduruyor.” dedi.
“AFYON’DA 9 KIRIK FAY HATTI VAR”
Afyonkarahisar’da 2018 deprem yönetmeliğinden sonra yapılan binalarda özellikle Uydukent gibi arazilerde kötü zemin nedeniyle zemin iyileştirme yöntemleri kullanıldığını belirten Neoldum, “Zemin iyileştirmeleri herhangi bir depremde binaların yıkılmasını önlemek amacıyla yapılan bir çalışma sistemidir. Biz mühendislerin, statik hesaplarında dikkate aldığı en önemli nokta binaların yıkılmamasıdır. Bizlerin asla olmazsa olmazı can güvenliğidir. 1980’li yıllardan itibaren MTA’nın araştırmasıyla şehirlerin içerisinden veya yakınından geçen fay hatlarının yerlerini tespit edebiliyoruz. Şehrin imarını, şehirleşmesini ve sosyal donatılarını bu fay hatların durumuna göre planlamalıyız. Şuanda Afyonkarahisar’da 9 adet kırık fay hattı var. Bu hatların hepside diri durumda ve ne yazık ki yerleşim yerlerine yakın. Bu noktada en büyük tesellimiz bilimsel olarak, bu hatların üretebileceği enerji miktarının 7,0 şiddetini geçmeyeceği ifadesidir. Afyonkarahisar merkezde yerleşik nüfusumuz yaklaşık 300 bin civarında. İlçeler ile beraber 750 bine yakın bir nüfus yoğunluğuna sahibiz. Afyon dışarıdan çok büyük çapta göç alan bir şehir değil, kendi ürememizden kaynaklı bir nüfus artışımız var. Bu bağlamda mevcut yapılarımızın büyümesi yeterli imar çalışmalarıyla karşılığını buluyor.” diye konuştu
“1995 DİNAR DEPREMİNDEN SONRA GÜZEL TEDBİRLER ALDIK”
Afyonkarahisar’da şehirleşme aşamasında uygulanan deprem yönetmeliklerinde ki gelişmeleri anlatan Neoldum, “Afyonkarahisar yerleşkesi itibari ile şehirleşmesini 1980’li yıllardan sonra tamamlamaya başlamış. İlde 1990 yılına kadar ciddi bir şehirleşme sağlanmış. 1995 Dinar depreminden sonra 2000’li yıllarda inşa edilen binaların teknik olarak yapılabileceğine dair ciddi bir şekilde denetleme verme yetkisine hem biz odalar hem belediyeler dâhil edilmiş. 1997 yılında kadar bizim projelerimizde ve imalatta kullandığımız deprem yönetmeliği, 1975 yılında çıkartılan deprem yönetmeliğiydi. Fakat Afyonkarahisar’da yaşadığımız 1995 Dinar depreminden sonra şehrin içerisindeki inşaat imalatlarıyla alakalı güzel tedbirler aldık. Bu depremden sonra belediye ve odalar işbirliğinde binaları yapan inşaat işçilerine eğitimler vererek, bu işçilerin ruhsata imza atmalarını sağlandık. Bu şekilde işçilere de sorumluluk yüklemiş olduk. Yine o yıllarda hazır beton maliyeti çok yüksek olmasına rağmen özellikle 1997 yılından sonra inşa edilen binaların tamamında hazır beton kullanılmasına öncelik verdik. Diğer bir tedbir olarak özelikle temellerde imar çapına not düşülerek, temellerde minimum C30 betonunun kullanılması önerdik. Akabinde ülkemizde 1999 yılında yaşanılan Yalova depreminden sonra çok ciddi bir bina ve can kaybı ile karşı karşıya kaldık. Bu kayıpların neticesinde de devlet ve odalar olarak bu yönetmeliğin güncellenmesi gerekliliği kanısına varıldı. Bunun neticesinde 2000 yıllarda başlayan yönetmelik çalışmaları 2007 yılında tamamlandı. Şuanda binalarımızı bu yönetmeliğe uygun oluşturuyoruz.” şeklinde konuştu.
“AFYON’DA ÖNCELİKLE 2000 ÖNCESİ BİNALAR ELE ALINMALI”
Afyonkarahisar’da 2000 yılından sonra yapı stokunda ciddi bir iyileşmenin sağlandığını ifade eden Neoldum, “2000 yılı öncesi yapı stokumuzda beton kalitesinin teknik sebeplerden dolayı düşük olması, kullanılan demirin nervürlü değil de düz demir olması, ustaların eğitimsiz olması ve yönetmeliklerin eski olması gibi birçok hatayı üst üste barındırıyor. Bizim Afyonkarahisar’da öncelikli yapmamız gereken şey, 2000 yılından önce inşa edilen binaları gözden geçirerek yapı stokunu belirlemek olmalıdır. Bütün bunlara rağmen beni sevindiren durum ise, merkez için 1990 yılından sonra yapılan binaların çoğunun ruhsatlı olmasıdır. Afyon merkezde ruhsatsız bina sayısı çok azdır. Bu bize denetim kolaylığı sağlıyor. Afyon’da özellikle 2018 yılından sonra yapılan binaların yapı stokunda ciddi bir sorunla karşılaşılmayacağını tahmin ediyorum. Hem yapı denetim sisteminin hem piyasada kullanılan statik çözümlerin ve inşaat mühendislerinin yeterli donanıma sahip olduklarını düşünüyorum. Sektörde kaliteli malzeme de var C35- C40 betonlarını da artık üretebiliyoruz, nervürlü demirlerimiz var onları kullanabiliyoruz. Çok büyük proje hataları, zemin seçim hataları veya binanın yapımından sonra gelecek tadilatlar olmadığı müddetçe Afyon’da korkulacak bir durum olmadığını öngörüyorum.” ifadelerini kullandı.
“YAPI STOKLARI OLUŞTURULURKEN HATALAR YAPILIYOR”
Yapı stokları oluşturulurken uygulanan hatalara dikkat çeken Neoldum, şöyle konuştu: “Yaşadığımız deprem sonrası yapılan gözlemlerde yıkılan binaların birçoğunun 2000’li yılların öncesinde imal edildiği raporlandı. 2018’den sonra yapılan binaların büyük bir çoğunluğunda ise yanlış zeminin seçiminden kaynaklı yıkılmalar var. İmar planı hazırlanırken belediyeler marifetiyle veya iller bankası marifetiyle ilk olarak doğru zemin seçiminin yapılması gerekiyor. Yapılan hatalardan bir diğeri ise projelerdeki görülebilir hatalar. Bizler eskiden el ile çözüm yapardık. Bu yöntem ile binanın alabileceği maksimum yükü görebilirdik. Ama özellikle 2000’li yıllardan sonra ortaya çıkan statik proje programlarından sonra biz hesaplamaları görsek bile irdeleyecek pozisyonda değildik. Şuanda oluşturulan projelerin büyük bir çoğunluğu irdelenmeden, yeterli denetimi yapılmadan oluşturuluyor. Bunlarda proje hatası olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunları minimalize edebilmek için, hem yapı denetim marifetiyle hem proje mühendisleri marifetiyle hem de belediye marifetiyle proje denetimlerinin istikrarlı ve affetmeyecek şekilde yapılması gerekiyor. Sıkça karşılaşılan bir diğer sorun ise kullanılan malzemenin hem imalat yaparken hem imalat sonrası korunması ve kontrolünün sağlamasında karşımıza çıkıyor. Bu noktada bizim üzerinde durduğumuz konulardan bir tanesi, betonun dökülürken ve döküldükten sonra sulanması ile oluşuyor. Sulamanın doğru yapılmasına çok dikkat edilmesi gerekiyor. Buna takip eden bir diğer hata işçilik hataları. Zemin seçimi ne kadar doğru, proje ne kadar düzenli olursa olsun işçilerin basit gördüğü hatalar büyük sonuçlara sebep veriyor. Bu hatalara ilave olarak kontrollerden kaynaklı hataları ekleyebiliriz. Müteahhit veya mal sahibinin projedeki beğenmediği ve projeden önce düzeltmeyip proje bittikten sonra düzeltmeye kalktığı tadilat hataları gibi. Ancak bütün sorunda başında çok sık vurguladığımız; hem mühendis hem müteahhitlerin eğitimi ilgili bir hatalarımız var.”
“TÜRKİYE’DE MÜHENDİS
ENFLASYONU VAR”
Ahmet Neoldum sözlerine şöyle devam etti: “Şuanda Türkiye çapında çok ciddi bir mühendis enflasyonu var. Yıllık inşaat mühendisi olarak 12 bin civarında bir mezun veriyoruz. Bu 12 bin mezunun piyasada istihdam edilmesi çok zor. Bu mezunların ilk alternatifi proje bürosu açmak oluyor. Ne yazık ki yeni mezun bir mühendisin yeteri derecede tecrübesi olmadığı için karşılaşabileceği problemlerde yetersiz kalıyor. Bu mühendislerin öncelikle mevcut proje bürolarında eğitilmesi, mevcut olan şantiyelerde uygulamayı görerek mesleki yeterliliği olmayan insanların meslekte yeterli hale gelmesini sağlamamız gerekiyor.”
“İMAR DÜZENLEMELERİNDE
YENİ KARARLAR
UYGULAYACAĞIZ”
Afyonkarahisar’da oluşturulacak olan imar düzenlenmelerinde yeni kararların uygulanacağını belirten Neoldum şunları kaydetti: “Bizler kendi meslektaşlarımız, belediyemiz ve yapı denetim firmaları ile ortaklaşa yaptığımız görüşmelerde vardığımız sonuçlar var. Özellikle mühendislerin eğitilmesi ile alakalı Afyon’da bir karar aldık. Şuanda İnşaat Mühendisleri Odası’nda devam eden iki kur halinde proje standartları ve proje tasarımı ile ilgili meslek içi eğitim kursumuz var. Deprem ile bu kursların ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş olduk. Özellikle meslek odalarının bu konular ile alakalı tedbirler alıp minimize edecek şekilde eğitim vermesi gerekiyor. Bizlerin artık sosyolojik yaşantımızda deprem ile birlikte yaşamasını öğrenmemiz lazım. Depremin getireceği korku psikolojisinden kurtulmamız gerekiyor. Bunu sağlamak için yapacağımız uygulamaların başında yaşamımızı sağladığımız konutlarımızın bu bilince göre yapılması gerekiyor. Altını çizerek söylüyorum oturduğumuz evler artık bize mezar olmasın. 2018 yılında çıkan deprem yönetmeliğinden sonra ısrarla belirttiğimiz proje tasarım hataları var. Bu proje tasarım hatalarının büyük bir çoğunluğu mimarlar ile biz mühendislerin ortak bir mekânda buluşamayışından kaynaklanıyor. Bir diğeri de imar paftalarında yer alan taksir ve kast uygulamasındaki kullanamadığımız alanları, konsollarda kullanmak olarak karşımıza çıkıyor.”
“KONSOLLARDA BELLİ SINIRLAMA GETİRECEĞİZ”
“Biz Afyonkarahisar’da yaygın olarak iki adet statik programı kullanıyoruz.” diyen Neoldum sözlerini şöyle tamamladı: “Sözkonusu programlarda binaları yeni sistem, teknoloji ve malzemeyle yapıldığında konsollar veya balkon çıkmaları dört, dört buçuk hatta çoğu zaman beş metreye kadar taşıyabileceğini görüyoruz. Ancak uygulama hatalarından kaynaklanan sebeplerden dolayı bizlerde hep soru işareti oluyor. Bununla alakalı Belediye Başkanımızla ve yapı denetim firmaları ile yaptığımız görüşmelerde konsollarda belli bir sınırlama getireceğimizi belirttik. Bunu uygulamaya alacağız. Ama uygulamaya alabilmemiz için imardan kaynaklanan özellikle mimar tasarımlarındaki eksik metrekarelerimizin kullanımını bir konsensüs ile müteahhitlerin ve arsa sahiplerinin metrekareden kaybedecekleri zararları başka türlü değerlendirmesi adına bir karar alınması gerekiyor. Bu noktada biz önerilerimizi Mimarlar ve Mühendisler Odası olarak sunduk. Fakat yönetmelikte bunun tam karşılığı bulunmuyor. Bu duruma bir çözüm getirilmesi gerekiyor.”
“HİÇBİR ZAMAN TEDBİR ELDEN BIRAKILMAMALI”

İMO İl Temsilcisi Yardımcısı Tuna Seçme, depremin Türkiye gerçeği olduğunu, herkesin bu bilinçle hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Seçme şunları söyledi: “Deprem bizim ana konumuz. Hiçbir zaman tedbiri elden bırakmamamız gerekiyor. Bu noktada bu hassasiyetin oluşturulup, gerekli eğitimler alınmalı. Gerekli alt yapı oluşturulmalı. Bu konu bütün insanlığın sorumluluğundadır. Bundan sonra oluşturulacak yapı stokları için, ilerlediğimiz çok güzel noktalar var. Ama bunun daha da iyi olması gerekiyor. Daha tedbirli olunması gerekiyor. Bu tek bir parametre değil, birçok parametrenin bileşkesi var. Aslında konu net ve açık bu noktada da yapılacaklar belli, bilim adamlarını ve uzmanları dinlediğimizde herkesin ortak paydada buluştuğu birçok değer var. Bizim toplum olarak bu değerlerin üzerine biraz daha eğilip, kendimize dersler çıkarmalıyız. Daha bilime dayalı çalışmalar yapmamız gerekiyor.” >> Şeyda YEŞİLÇAY’ınl Haberi

Bakmadan Geçme