• Haberler
  • Genel
  • Afyonkarahisar basını, Milli Mücadele'ye destek vermişti

Afyonkarahisar basını, Milli Mücadele'ye destek vermişti

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı tarafından düzenlenen 'Afyonkarahisarlı Hacı Ali Bey' panelinde konuşan AKÜ Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun, Afyon basınının Milli Mücadele'ye destek verdiğini belirtti Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı, Afyonkarahisar basınının önemli [&hellip]

Afyonkarahisar basını, Milli Mücadele’ye destek vermişti

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı tarafından düzenlenen “Afyonkarahisarlı Hacı Ali Bey” panelinde
konuşan AKÜ Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun, Afyon basınının Milli Mücadele’ye destek verdiğini belirtti

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı, Afyonkarahisar basınının önemli şahsiyetlerinden Hacı Ali Bey’i, yâd etti. Basın Yayın Enformasyon Afyonkarahisar Müdürü Ali Fuad Gölbaşı, Basın İlan Kurumu Afyonkarahisar Şube Müdürü Selami Çalışkan, Hacı Ali Bey’in yakınları ile AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm öğretim elemanları, öğrencilerinin katıldığı panelde konuşan AKÜ Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun bir sunum yaptı.
BASIN KAYITSIZ KALMADI
Turan Akkoyun, 2’nci Meşrutiyet döneminde ortaya çıkan Afyonkarahisar basınının, Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden Mütareke ve Milli Mücadele dönemlerinde, geride kalan nesillerin şahsiyetlerine örnek teşkil edecek bir yayın materyalini araştırmacılara kaynak bıraktığını söyledi. Afyon’da basının milli mukavemet yolunda kayıtsız şartsız bağımsızlığı özleyen, Türklüğün haklı sesini duyurma yönünde bir yayın politikası izlediğini ifade eden Akkoyun, şöyle konuştu:
“Bunu basın temsilcilerinin gayretlerinden de anlamamız mümkün. Gazete olarak şehrimizde yayınlanan ilk yayın, şu anki bilgilerimize göre Karahisar-ı Sahib’tir. Sonraki dönemlere ulaşan en eski sayısı 23 numaralı olup, 18 Haziran 1331 yani 1915 tarihlidir. Günümüze sınırlı sayıda nüshası ulaşabilen Karahisar-ı Sahib Gazetesinin 1920 yılında kapandığına dair bilgiler bulunmaktadır. Milli Mücadele Dönemi Afyonkarahisar basını ele alınırken önümüze çıkan ilk basın temsilcimiz Karahisar-ı Sahib gazetesi olmaktadır. İkinci olarak da Öğüd Gazetesi gelmektedir.”
Afyonkarahisar’ın ulaşım bakımından önemli bir bölgede olduğunu aktaran Akkoyun, “Aslen Batı Trakya Türklerinden olan Abdülgani Ahmed Bey, Balkan felaketi üzerine önce Adana, ardından Konya’ya yerleşmişti. Milli Mücadele hareketinin lideri Mustafa Kemal Paşa’yı da daha II. Meşrutiyet’in ilanı öncesinde tanıma fırsatı bulmuştu. Çok küçük yaşlarda matbaacılık ve neşriyat sektörüyle tanışan Abdülgani Ahmed, matbaacılık vesilesiyle pek çok aydın, asker ve yazarla yakın temas halinde olmuştur. Bu yüzden dünya savaşının yıkıcı ortamında payitahta gelip küçük bir matbaa işine girişmiştir. Mustafa Kemal’in paşalığa terfi ettiği günlerde Şişli’de kendisini ziyaret edenler arasında eskiden beri tanıdığı Doyranlı Abdülgani Ahmed de bulunmaktadır. Atatürk kendisine Anadolu’da gazete çıkarmasını tavsiye edince, o da demiryolu ulaşımının kolay olduğu Afyonkarahisar’ı gazetesi için merkez seçti” diye konuştu. (Kocatepe Haber Merkezi)

GÜLER’DEN TEŞEKKÜR

Panelin açılış konuşmasını yapan AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, Tarih Bölümü ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığının gerek Türkiye’nin genel meselelerini gerekse Afyonkarahisar’ın değerlerini önce öğrencilere daha sonra Afyonkarahisar halkına tanıtmak amacıyla toplantılar düzenlediğini söyledi. Güler, “Bu çerçevede bölümümüz öğretim üyelerinden aynı zamanda Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı olan Doç. Dr. Turan Akkoyun hocamız, Afyonkarahisar basını ile ilgili güzel bir proje yürütüyor. Bu proje çerçevesinde geçtiğimiz ay Abdullah Mahir Erkmen’i anma toplantısı düzenlendi. Bugün de Afyonkarahisar için önemli bir zat olan Hacı Ali Bey’i anacağız. Kendisi Hacı Âşık Tekkesi’nin müntesiplerinden ve torunlarındandır” dedi.

Hacı Ali Bey, şehir hayatına katkıda bulundu

Hacı Ali Bey’in torunu Mimar Erdoğan Emre, dedesinin kentin
ekonomik ve kültürel hayatına katkıda bulunduğunu belirtti

Hacı Ali Bey���in torunu Mimar Erdoğan Emre, dedesinin basın hayatından iş hayatına ve merhumun döneminde Afyonkarahisar’ın sosyal hayatına dair açıklamalarda bulundu.
Emre, dedesi Hacı Ali Bey’in çıkardığı gazetenin nüshasını ilk kez 1980’li yıllarda gördüğünü belirterek, “Dedemin çıkardığı gazeteyi bundan 30-35 yıl önce ilk defa ve tesadüfen Milli Park Müdürlüğü’nde önüme koyunca çok şaşırmıştım. Eski yazı olduğu için okuyamadım tabii. O dönemde bir hocama göstermiştim. Kendisi bana gazetenin adının Söz Birliği olduğunu ve yayınlandığı dönemde cepheden haberler verdiğini söylemişti. Hatırladığım kadarıyla Türk ordusunun cephede gayet iyi durumda olduğunu, gıda takviyesi olsa durumun daha iyi olacağını anlatıyordu. Halk olarak İstiklal Savaşı’nı yokluklar içinde kazanmıştık” diye konuştu.
MANTO VE BAŞÖRTÜSÜNE
İTİRAZ ETMEDİ
Dedesinin dinine son derece bağlı koyu bir Müslüman olduğunu söyleyen Emre, “Dedem koyu, radikal bir dindardı ama son derece açık bir adamdı. O günlerde tellal duyuru yapmıştı. Bundan sonra kadınlar siyah örtü giymeyecek demişlerdi. Dedem büyükanneme bundan sonra manto giyeceğini söylemişti. Büyükannem o günden sonra manto ve başörtüsü giymişti. O dönemde hem biz hem de tüm mahalle dedemin bu tepkisine şaşırmıştı” ifadelerini kullandı.
Çocukluğunda evlerinde sobanın altında bulunan bir mermer bloğun dedesinin gazete baskısında kullandığı bilgisini büyükannesinden aldığını anlatan Emre şöyle konuştu:
“Soğuk kış gecelerinde yanan sobanın altındaki mermerde evimizin kedisi yatardı. O zamanlar fareler olduğu için evlerde kedi bir demirbaştı. Ben o kediyi severken mermerin kenarında mürekkep olduğunu görürdüm. Büyükanneme bu nedir diye sorduğumda dedemin çıkardığı gazetenin baskısında o mermerin kullanıldığını söylemişti. Dedemin gazeteci olduğunu bu şekilde öğrenmiştim. Dedemin pek çok işinin arasında ki öğretmenliğinin, ziraatçılığının, afyon ticaretinin yanında gazete çıkardığını öğrenmiştim.”
BİÇERDÖVERİ GETİREN KİŞİ
Emre, 1900 yılında dedesinin ilk eşi Huriye hanımla evlendiğini dile getirerek, “Hacı Âşık Efendi’nin torunu olan Huriye Hanım, İstanbul’da Tedrisatı İpditayiye’den mezun olarak öğretmen olmuştu. Huriye Hanımın babası ise Sandıklı müftüsü olan Baha efendiydi. Baha Efendi yeşil sarıklı diye bahsedilen yani Peygamber sülalesine müntesip olduğu söylenen bir zattı. Baha efendinin 4 çocuğu vardı. Bunlardan biri olan Fakir Bey Atatürk’ün milli eğitim kadrosunun en önemli isimlerinden biriydi. Milli Mücadele sırasında Afyon’dan Sivas’a, Sivas Kongresi’ne kelle koltukta gitmiş bir isimdir. Fakir Bey benim dayım oluyor” diye konuştu.
Dedesinin çiftçilik konusunda yenilik yapmayı denemiş bir insan olduğunu anlatan Emre, Afyonkarahisar’a ilk biçerdöveri de dedesinin getirdiğini söyledi.
Emre şöyle devam etti:
“Dedem, gençlik çağı çiftçilikle geçinirken 1920’den önce modern usullerle çiftçilik yapmaya heveslenerek, Afyonkarahisar’a bir biçerdöver makinesi getirmiştir. Afyonkarahisar’da o dönemde pek çok Ermeni yaşıyordu ki 3 tane kiliseleri vardı. Dedem bunun için Fransa’da yaşayan bir Ermeni ile mektuplaşmış ve biçerdöveri Fransa’dan alabileceğini duyması üzerine trenle Fransa’ya gitmiştir. İsviçre’den aldığı biçerdöveri Afyonkarahisar’a trenle getirmiştir. Ne yazık ki o getirdiği makine halkı memnun etmediği gibi tarlada bu gidişle bereket kalmayacak diye nefretle karşılanmış ve çalıştırılmamıştı. Dedem o dönemde Hacı Aşık Cami’nin altındaki samanlığa konulmuştu.”
Dedesi Hacı Ali Bey’in 20-22 yaşlarında zor şartlarda Söz Birliği gazetesini günlük olarak çıkarmaya başladığını kaydeden Emre, o yıllarda yaşanan sıkıntılara rağmen gazetenin 20 ay yayın hayatını sürdürdüğünü ifade etti.
TARİHİ BİLGİLER VERDİ
Emre, şöyle devam etti
“Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı’nın çöküşü, yokluk ve işgal yılları, karneye bağlanan ihtiyaç malzemeleri, halkı tamamen bezdirmiş; aydınlar, din adamları, ileri gelen tüccarlar ve cesur vatanseverler ellerinden gelen her şeyi yaparak, halkın moralini yüksek tutmaya çalışmışlardır. Cemiyetler ve komiteler kurulmuştu. Sarıklı mücahitler cami minberlerinden değil, şehir ve köy meydanlarından ve kahvelerden halka gayret veriliyorken 20-22 yaşlarındaki Hacı Ali Efendi, Söz Birliği adlı bir gazete çıkarmayı planlıyordu. 20 Ocak tarihinden 23 Eylül 1921 tarihine kadar 20 ay devam eden eski Türkçe harflerle basılan bu gazete önceleri cumartesi ve Pazar hariç her gün, sonralarında ise Cuma dışında her gün neşredilmişti. Basım yeri Liva Matbaasıydı. Bugün Uzun Çarşı’da sağ tarafta yer alan Zülali Camii’nin bulunduğu aralık ya da bir önceki aralık olan Köle Hanı içerisinde bulunuyordu. Bu matbaa daha sonra Demirci Mehmet Efendi’nin isteği üzerine Aydıneli gazetesinin basımı için Aydın’a gönderilmişti. Nedenini bilmiyoruz ama 1921 yılında Afyonkarahisar’da ikinci işgal vardı. Günde 500 adet basılan bu siyasi, içtimai ve edebi gazetenin imtiyaz sahibi Hacı Ali Efendi’ydi. Mesul müdürü Osman Nuri ve Başyazarı Faruk Şükrü Efendi’ydi. Tanesi 5 kuruş olan gazetenin aylık aboneliği 100, 3 aylık aboneliği ise 250 kuruşmuş.”
İSCEHİSARLILAR HATIRLAR
Dedesinin 1933-1934’lü yıllarda işlerinin bozulmasından dolayı öğretmenliğe dönüş yaptığını ve 1942’de İscehisar Esar-ı Terakkim Mektebi Muallim’nden emekli olduğunu dile getiren Emre, “Bugün İscehisar’da 70 yaşın üzerindeki pek çok insan onu gayet iyi hatırlar. DEMMER’in sahibi Şuayip Demirel’in rahmetli babası ve kardeşleri dedemin öğrencilerindendi. 1950 yılında emekli olan dedem emekli maaşı olarak 3 ayda bir 50 lira alırdı” diye konuştu.
Dedesi Hacı Ali Bey’in Kışlacık’taki bağında zirai hünerlerini sergilediğini ve orada her türlü sebze ve meyveyi yetiştirdiğini ve aşı yaptığını anımsadığını kaydeden Emre şunları belirtti:
KIŞLACIK’TA TARIM HÜNERİ
“Afyon ikliminde yetişmeyen fidanları aşılayarak çeşitli denemeler yapardı. Örneğin Kışlacık’ta fındık ve kestane yetiştirmişti. 1948-1950 yıllarında köylünün ısrarı üzerine Karaağaç deresi üzerine bir un değirmeni inşa etmişti. Bu dereyi ileriden yukarı kaldırıp yaptığı arklarla suyunu yukarıdan indirerek değirmen taşını çeviren bir değirmen yapmıştı. En az 10 yıl çevreye canlılık getirmişti. Kışlacık’a yapılan 800-900 metrelik ark hattı boyunca kıraç tarlaların bahçe olmasını sağlamıştı.”
Dedesinin yakın dostları ile gezekler tertiplediklerini anlatan Emre, gezeklerin o dönemin Afyonkarahisar’ının en önemli sosyal yaşam etkinliği olduğunu ifade etti.
GEZEKLER YAPILIRDI
Emre sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu toplantılar o günlerin sinema, televizyon, gazete ve telefon gibi iletişim araçlarının olmadığı yalnız zengin evlerinde bulunan radyoyla eğlenildiği bir zamanda sosyal hayatın önemli bir parçasıydı. Dedemin iştirak ettiği gezek; programlı, ciddi ve çok seviyeli olurdu. Bu sanki herhangi bir gezekten öte istişare toplantısı gibi olurdu. Bu gezeklere o günlerin favori isimleri olan Bekir Efendi, Sarıklı İmam Mücahit, Müftü Ahmet Gümüş, Din Adamı Müftü Hüseyin Bayık, Tüccar Murat Çelikaksoy, Belediye Baş Katibi Hamdi Bey, İtfaiye Amiri Hulusi Açıkgöz, Ömer Altınay, Harun Nakiboğlu, Kemal Bayık, Ahmet Öğüt gibi isimler katılırdı. Bunların her biri başlı başlına derya adamlardı. Dedem biçerdöver makinesi getirmiş, matbaa getirmiş ve gazete basmış, ticaret yapmış, öğretmenlik yapmış, değirmen inşa etmiş bir insandı.”

Nakşibendi halifesi idi

AKÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selim Kaya,
Hacı Ali Bey’in tasavvufi boyutuna ilişkin bilgiler verdi

Kaya, Hoca Ali Bey’in Nakşi tarikatının Halidiye koluna bağlı olduğunu belirterek aynı zamanda yaşadığı dönem içinde Afyon’daki halifesi olduğunu söyledi. Hacı Ali Bey’in şeyhi olduğu tarikatta sohbetin çok önemli bir yer kapladığını dile getiren Kaya, “Tasavvufi eğitim gezek programlarında Hacı Ali Bey tarafından yapılmış; bu sebeple daha çok insan toplanmış ve ondan istifade etmeye çalışmışlardır. Sohbet, Nakşi tarikatında çok önemlidir; önemli bir iksirdir. Bu sebeple çok fazla önem verilir. Dolayısıyla sohbetler şeyh ile müridin ya da bir araya gelen tarikat mensuplarının birbirlerinden etkileşimidir. Birebir karşısından açığa çıkmayan bilgileri almanın en kolay yoludur. Dolayısıyla bu gezeklerde tasavvufi sohbetler yapılıyordu” diye konuştu.

Bakmadan Geçme