Afyon'dan Anadolu'ya yayılacak – Kocatepe Gazetesi
Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Dünya Su Günü kutlamalarının Türkiye'de büyük şehirler dışında ilk kez bir Anadolu kenti olan Afyonkarahisar'da düzenlendiğini belirterek, gelecek yıllarda bu tür kutlamaları Anadolu'nun diğer kentlerine yayacaklarını ve Afyonkarahisar'ın bir başlangıç olduğunu söyledi Dünya Su Günü Kutlama etkinlikleri kapsamında Korel Termal Otel'de bir program düzenlendi. Etkinliğe Çevre ve [&hellip]
Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Dünya Su Günü kutlamalarının Türkiye’de büyük şehirler dışında ilk kez bir Anadolu kenti olan Afyonkarahisar’da düzenlendiğini belirterek, gelecek yıllarda bu tür kutlamaları Anadolu’nun diğer kentlerine yayacaklarını ve Afyonkarahisar’ın bir başlangıç olduğunu söyledi
Dünya Su Günü Kutlama etkinlikleri kapsamında Korel Termal Otel’de bir program düzenlendi. Etkinliğe Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar Valisi Haluk İmga, Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Haydar Koçaker, Devlet Meteoroloji İşler (DMİ) Genel Müdürü Mehmet Çağlar, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekilleri Sait Açba, Halil Aydoğan, Ahmet Koca, Zekeriya Aslan, DSİ ve DMİ Bölge Müdürleri ve belde belediye başkanları ile çok sayıda davetli katıldı.
“1 milyon hektar taşkından korunuyor”
Devlet Su İşleri Tanıtım filminin izlenmesinin ardından açılış konuşmalarına geçildi. DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker, DSİ’nin 56. yılında 699 adet baraj ve göleti tamamladığını söyledi. 62 hidroelektrik santrali devre aldıklarını dile getiren Koçaker, 3 milyon 60 bin hektar tarım alanını sulamaya açtıklarını kaydetti. Koçaker, 25 milyon vatandaşa yılda 2,8 milyar metreküp içme ve kullanma suyu temin ettiklerini ve yaklaşık 1 milyon hektar alanın taşkından korunduğunu bildirdi. Koçaker, DSİ’nin bundan sonraki süreçte de bölgelere göre 250 milimetre ile 2 bin 500 milimetre arasında yıllık ortalama yağışı değişen Türkiye’nin her yerinde, vatandaşın su ihtiyacını karşılaması, su ile gelebilecek felaketlerden korunması için suya sevdalı personeli ile çalışmalarına şevk ve heyecanla devam edeceğini kaydetti.
“2040’a kadar su sıkıntımız yok”
Afyonkarahisar Valisi Haluk İmga ise, suyun bireyler için en temel gereksinimi olduğunu belirterek, suyu yaşamsal bir kaynak olarak tanımladı. Su kaynaklarının geliştirilmesiyle sosyal refaha önemli ölçüde katkı sağlanacağını vurgulayan İmga, “Su zengini bir ülke değiliz. Ülkemizde su kaynakları düzensiz dağılmıştır. Su sıkıntısı çeken ülkeler arasındayız. Su kaynaklarını geliştirmeye yönelik olan projelere önem vermeliyiz. İlimizin 2040 yılına kadar su sorunu bulunmamaktadır” diye konuştu.
“Anadolu’ya yaymak istedik”
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’da, Dünya Su Günü etkinliklerinin her zaman büyük şehirlerde yapıldığına dikkat çekerek, bu kutlamaları Anadolu’ya yaymak istediklerini anlattı. Afyonkarahisar’ın başlangıç olduğunu söyleyen Eroğlu, Anadolu’nun çeşitli illerinde ileriki yıllarda bu tür etkinliklerin düzenleneceğini ifade etti.
“Sudan ucuz cümlesini lügatten sileceğiz”
Eroğlu, suyun hayati bir önem taşıdığını vurgulayarak, “Sudan ucuz ne demek? Bunu lügatten silmemiz lazım. Sileceğiz bunu. Sudan ucuz diye bir şey olamaz. Çölde susuz kalan bir kişiye, ‘bütün servetin karşılığında bir bardak su vereceğiz’ deseler, hiç tereddüt etmeden bütün servetini verir. O zaman sudan ucuz cümlesinin yanlış olduğu bu örnekle ortaya çıkıyor. Su kaynakları çok önemlidir. Bütün dünyada su kaynakları azalıyor. Afrika’da sağlıklı su bulamayan milyonlarca insan var. Bu nedenle suya erişmek çok önemlidir” dedi.
“Baraja karşı çıkan çılgındır”
Göletlerin ve barajların önemine değinen Bakan Eroğlu sözlerini şöyle sürdürdü, “Türkiye’de baraj ve göletlerin yapılması bir zarurettir. Bunu keyif için yapmıyoruz. Bu bir zarurettir. Türkiye’de yağışlar bölgelere ve mevsimlere göre farklılıklar göstermektedir. Kışın biriktirdiğiniz suyu yazın veremezseniz, ne şehirlere, ne sulamaya ne de sanayiye su veremezseniz. Bu maksatla baraj ve gölet yapıyoruz. Kışın yağan yağmuru biriktirip, yazın vatandaşa veriyoruz. Bizde Avrupa’da ve Kanada’da olduğu gibi sürekli akan nehirler yok. Oraların ihtiyacı olmayabilir. Onların tuzları kuru. Ama bizim barajlara ve göletlere ihtiyacımız var. Buna karşı çıkmak ç��lgınlıktır. Kimse kusura bakmasın, bu çılgınlıktır.”
“Bir tesis açtığımda 10 yaş gençleşiyorum”
Su kaynaklarının önemine değinen Bakan Eroğlu, “Suya erişmek çok önemli. Nüfusumuz 4 kat artarken, su ihtiyacı da 10 kat artıyor. Suyu tek elden yönettiğimizde, su bize yeter. Suyu akıllıca yönetmeliyiz. Ben bir tesis açtığım zaman 10 yaş gençleşiyorum. Bu çok güzel bir olaydır. Açtığım her tesisten büyük bir haz duyuyorum. Biz hedefe kilitlendik. Bu millete ne yapılsa azdır. Milletimiz en iyisini hak ediyor. şimdi yatma zamanı değil, koşma zamanıdır” dedi.
“Lobilere alet olmayın”
Bazılarının lobilere alet olduğunu ileri süren Eroğlu “Bazı lobilere alet olanlar da lütfen alet olmasınlar” dedi. Kendi doğalgazı ve petrolü olan ülkeler dahil, hidroelektrik enerji potansiyelinin yüzde 85’ini, 90’ını, hatta bazı ülkelerin yüzde 100’ünü kullandığını ifade eden Eroğlu, Türkiye’nin ise elinde olan sunun boşa akmasına müsaade etmeyeceklerini söyledi. “Bizde petrol yok, doğalgaz yok yeteri kadar. Bizim suyumuz var, boşa akıyor.” diyen Eroğlu, şöyle devam etti, “Su boşa akarken biz bakamayız. Evet, DSİ şu ana kadar büyük tesisler yapmış fakat 2003 yılına geldiğimiz zaman baktığımızda hidroelektrik enerji üretimi 28 milyar kilovat saat. Halbuki bizim potansiyelimiz asgari bana göre yıllık üretim 180 milyar kilovat saat. Peki, biz bunun yüzde 20’sini kullanmışız. Gerisi boşa akıyor.”
“Su gibi aziz olun”
Yaklaşık bir saat süren açılış konuşmasını “Su gibi aziz olun” sözleriyle tamamlayan Bakan Eroğlu, daha sonra Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Devlet Konservatuarı Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencileri tarafından sunulan Keman Resitali’ni dinledi. Bakan Eroğlu, Su Kalitesi konulu afiş, resim ve fotoğraf yarışmasında dereceye girenlere plaketlerini takdim etti. Ödül töreninin ardından Bakan Eroğlu ve kent protokolü ile birlikte, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen serginin açılış kurdelesini kesti. Eroğlu burada canlı yayın yapan Meteoroloji’nin Sesi Radyosu’na katılarak dinleyicilerin Dünya Su Günü’nü kutladı. Daha sonra stantları gezen Eroğlu, hava tahminlerinde kullanılan meteorolojik cihazları inceledi.
Bakan konuştu katılımcılar uyudu
Kutlama programı kapsamında 2’nci Milli Taşkın Sempozyumu düzenlendi. Sempozyum’da Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu bir sunum yaparken, bazı katılımcılarında uyuması dikkat çekti. Yaklaşık 30 dakika bir sunum yapan Bakan Eroğlu, ülkemizde meydana gelen taşkınlar ve bu taşkınlarda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı anarken, toplantıya katılan katılımcılardan bazılarının da uyuduğu gözlendi.
348 taşkında 487 kişi öldü
Türkiye’de 1989 yılından bu zamana kadar 384 su taşkını yaşandığını ve bu taşkınlar sonucunda 487 kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen Eroğlu, “Hakikaten çok acı. Ateş düştüğü yeri yakar. O insanların kaybı ve diğer canlıların kaybı dikkate almak lazım. Netice de 502 bin hektarlık alan sulan altında kalmış bu zaman zarfında. Bu taşkınların zararı da 2,1 milyar dolar. Çok büyük bir kayıp. Bunun nedenlerinin başında yağış geliyor. Uzun dönemde yağması gereken yağışlar 48 saatte aniden düşüyor. Gerçekten bu yağışların elbette rolü var. Bir yılda düşmesi gereken yağışı neredeyse 3’de biri 48 saatte düşmüş. Netice itibariyle bu bir taşkın. Bu taşkından yağışların dışında insanlarında etkisi var. Ağaçlandırma yapılmaması, ağaçların, arazilerin tahrip edilmesi.
Dere yataklarına kaçak inşaatların yapılması. Dere yatağının içine bina yapılıyor. Bunun dışında bir takım kamu kurum ve kuruluşlarının yaptığı sanat yapıları dediğimiz köprüler, merfezler veya belediye başkanlarımızın bir hastalığı var. Yol kazanacağım. Ne yapacaksın? Dere yatağının üzerine kapatacağım. Kapatılan her dere oraya felaket getirmiştir. Bun çok açık söylüyorum. Dolayısıyla Başbakanımızın genelgesi var. Dere yataklarının üzerinin kapatılması kati surette yasaktır. Kapatanlar hakkında da işlem yapacağız. Ben yol kanacağım diye bir dere yatağının kapatılması kadar yanlış bir şey yoktur. Bir diğer hususta pek çok yerde köprülerin gabarisi dediğimiz gerek yükseklikleri, genişlikleri kafi gelmiyor. Sadece suyu düşünüyor. Sadece suyun nasıl geçeceğini düşünüyor. Peki buzdolabından yatağa, ağaçlara kadar diğer gelen eşyaların gelişini niye düşünmüyorsun. Dere yatağında bir dolgu veya rast gele bent yapımı oluyor, bunlar dere yatağını daraltıyor.
Bunlar da çok tehlikeli. Yol yapan yamaca doğru gitmiyor, dere yatağına doğru giderek yol yapıyor. Bakın dere yatağını işgal ederseniz, su gelir dereyi tekrar geri alır. Bu tabiat kaidesidir. Bunu çok açık söylüyorum” dedi. (Kocatepe)