Afyon'a Kritik Uyarı! Kentin Hafızası Silinirse Ne Olur?
AYTAM Kurucusu Av. Kadir Daylık, köklü bir geçmişe sahip olan Afyonkarahisar'da tarihin soluksuz seyredilen bir film gibi ilerlediğini söyledi.
AYTAM’da düzenlenen Adine Pilavı, sergi açılışı etkinliklerinin ardından Merkezin Kurucusu Av. Kadir Daylık, katılımcılarla sohbet ederek yerel tarihe ve kültürle ilgili düşüncelerini paylaştı.
“KENTİN HAFIZASI KAYBOLURSA KENT KAYBEDİLİR”
Afyonkarahisar Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi (AYTAM) Kurucusu Av. Kadir Daylık, çeşitli şekillerde kenti büyütecek öneriler ve fikirlerin ortaya atıldığını ifade etti. Daylık, “Gelişmek için ya da büyümek için önce yaşamak lazım. Bir kent belleğiyle yaşıyor, hafızasıyla yaşıyor. Eğer belleği yoksa kentin yaşadığından bahsedemeyiz. Eğer geçmişimizi hatırlayamazsak yani belleğimizi kaybederse, kentimizi de kaybederiz. Aslında Afyon gerek coğrafi konumu itibariyle, gerek kendi kültürü itibariyle, doğu ve batıyı, kuzeyi ve güneyi birleştiren bir geçit noktası durumunda. Tarih boyunca da bu sebeple hep önemli olmuştur. Aslında günümüzde de son derece önemli bir kenttir. Şimdi yapılan kazılara bakıldığında, Cilalı Taş Devri'nde bile Afyon'da yerleşim varmış. Bilinen tarihimizde Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Beylikler Dönemi, Osmanlılar bu topraklarda hüküm sürmüş. 1’inci Dünya Savaşı'ndan sonra kısa sürede olsa Fransızların, İtalyanların işgali altında kalmış. Daha sonra da Yunanlıların işgali altında kalmış. Afyon olarak tarihin her döneminde bir kent olarak var olmuşuz. Kocatepe'den başlatılan Büyük Taarruzda Mustafa Kemal Paşa komutasındaki TBMM ordularının en büyük zaferine de ev sahipliği yapmış bir kentiz.” dedi.
“TARİH DOĞRU SERGİLENEN TOPLUMSAL İLİŞKİLERLE DOĞRU ANLAŞILIR”
Afyonkarahisar topraklarının cumhuriyetin kurulduğu topraklar olarak Türkiye Cumhuriyeti ile pekiştirildiğinin altını çizen Daylık, “Kentimiz aslında bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin pekiştirildiği toprak. Bu anlatıma göre baktığımızda Afyonkarahisar'da tarih soluksuz seyredilen bir film gibi. Biz tarihi bir film seyreder gibi değil de kendimizin de aktörleri olduğu sürekli taşıyan bir oyun olarak kavramamız gerekiyor. Tarihçilik sadece devlet ve resmi kurumları merkez alırsa ya da yine bu kurumların başarıları ya da başarısızlıklarıyla yetinirse o zaman insanlardan uzak bir çalışma alanı olarak kalır. Aslında tarihi yapan sıradan insanlar, sıradan insanların hayatları, evleri, iş yerleri, burada kullanmış oldukları eşyalardır. Buradaki toplumsal ilişkiler doğru olarak sergilenirse, o zaman tarihi de doğru olarak anlamış oluruz.” diye konuştu.
“EYSİRANI VE MERTİBANI KAÇ KİŞİ BİLİR İŞLEVİNİ ANLAR?”
Kadir Daylık, AYTAM olarak toplumsal ilişkileri doğru sergileyerek, tarihi doğru anlayabilme fikrinden hareketle yerel tarihin, sözlü tarihin, mikro kente özgü tarihin, kentteki iş yerlerinin, toplulukların, gündelik hayatın tarihini araştırmayı, bunlara ilişkin belgeleri, bilgileri toplamayı ve bunları da gelecek kuşaklara doğru olarak aktarmayı amaçladıklarını söyledi. Daylık, “Günümüzde her şey o kadar hızlı değişiyor ki eğer çocuklarımıza biz eskiden hamamlara gittiğimizde belimize kabakları bağlayıp havuza atlarız desek hiç kimse pek bir şey anlamayacaktır. Kabakları sırtımıza ve belimize bağlayarak bizler hamamda yüzmeyi öğrenmiş bir nesiliz. Yani o kabaklar dönemin yüzme simidi işlevi görüyordu. Mesela eskiden sofra ortaya kurulduğunda haşlanmış et ve pide ile hazırlanan Afyon Kebabı mertibane ile ortaya gelirdi dediğimde bana metribane nedir diye sorulacaktır. Mertibane AYTAM mutfağında sergileniyor. Mertibaneyi sadece bir obje olarak koyduğunuzda, kenarlarında işleme olan bir bakır tabak gibi olacak. Ama işleviyle anlattığımızda böyle değil. Özellikle bazı sözleri seçtim. Mesela desem ki eysiran Afyonlar biraz anlayacaktır. Ama pek çok kişi için eysiran anlaşılır bir kelime olmayacaktır. Eysiran ekmek yaparken tekneden mayalı yapışkan kıvamdaki hamuru almak için kullanılan bir el aparatıdır. Eysiran kelimesi belki de iyi sıyırandan geliyor olabilir. Peki, eysinti desek ne olacak? Eysinti demek mayalanmış asıl ekmek hamurunun bulunduğu küçük teknedir.” şeklinde konuştu.
“HAŞHAŞ SAKIZI TOPLARI İZMİRLİ TÜCCARLAR TARAFINDAN ALINIYORDU”
Afyonkarahisar’ın haşhaş ekimiyle bilinen ve ismini de bu bitkiden alan bir kent olduğunu söyleyen Daylık, şunları kaydetti:
“Eskiden Haşhaş ekimi sınırlanmadan önceki dönemlerde herkesin serbestçe haşhaş ekimi yapabildiği zamanlarda sonbaharda haşhaş kapsülleri olgunlaştığında, köylüler tarlaya giriyorlar ve haşhaş kapsüllerini çiziyorlardı. Bu haşhaş kapsüllerini çizdikleri bıçağa çizgi deniliyor. Aradan bir hafta geçtikten sonra onun o haşhaş kapsülündeki ‘Afyon sütü’ gözyaşı gibi geliyor, kenarda sakız gibi donuyor. Bu sefer başka bir bıçakla o bıçağa da algı, denilmektedir. Algı denilen bıçakla onları topluyorlar ve bir haşhaş sakızı topu haline getiriyorlar satıyorlar. Özellikle İzmirli tüccarlar haşhaş sakızı topunu alıyorlar ve yurt dışına götürüyorlar. Kentin ismini aldığı Afyon ürününden bahsetmek için bu tarımın yapıldığı aletleri de insanlara göstermek gereklidir. Biz aslında AYTAM’da bunları yapmak istiyoruz. Tarihe birazda bu açıdan bakmak istiyoruz. Sadece kahramanlıkları, savaşları anlatan bir tarihle sınırlı olmayıp kültürümüzü oluşturan, sıradan insanların yaşantısını anlatmak istiyoruz.”
“BEN ADİNE ETKİNLİĞİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUM”
Yaklaşık 150 yıllık köklü bir maziye sahip olan Adine Pilavı etkinliğini de bu amaçla sürdürdüklerine işaret eden Daylık, şöyle konuştu:
“Yıllardır sürdürdüğümüz Adine Pilavı etkinliği de yaklaşık 150 sene önce annelerimizin, onların annelerinin mahallede yaptıkları bir etkinlikti. Her yeri geldiğinde tekrarlıyorum; Adine Pilavı etkinliğine ben çok önem veriyorum. Bu etkinliği annemden ilk duyduğumda, hatta o da bu etkinliklerden bir tanesinde nurlar içinde yatsın rahmetli annem AYTAM evinden bulgur vermişti. O da çok duygulanmıştı. Çünkü bu mahallede ve bu etkinliklerde çocukluğunu yaşadı. Bunlar üzerinde çalışılması gereken konulardır. Biz AYTAM olarak belki sadece biraz ışık tutmaya çalışıyoruz. Yol açmaya çalışıyoruz. Bu etkinlikleri yaparken epeyce zamandır sağ olsunlar R. Gülenay Yalçınkaya, Zeynep Gürman ve Doç. Dr. Ülkü Küçükkurt ve başka dostlar da bize zaman zaman burada sergiler açarak destek oluyorlar. Bu vesileyle emek sahiplerine ve kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.”
Etkinlik kapsamında Türk hekim ve siyasetçi, Türkiye Cumhuriyeti'nin dördüncü Başbakanı İbrahim Refik Saydam’ı, dedesiyle aynı ismi taşıyan torunu Refik Saydam anlattı.
Bakmadan Geçme




