• Haberler
  • Gündem
  • Afyon 9 fayın etkisi altında. İnşaatların 6 katla sınırlanması doğru

Afyon 9 fayın etkisi altında. İnşaatların 6 katla sınırlanması doğru

Gazeteniz Kocatepe'nin sütunlarına taşıdığı Afyonkarahisar Belediye Meclisi'nin 6 kattan yüksek bina yapılmaması kararına Jeoloji Mühendisleri ve Mimarlar Oda Temsilcileri destek verdi   TMMO Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Temsilciliği'nde dün öğleden sonra düzenlenen basın toplantısında biraraya gelen meslek disiplinleri temsilcileri İzmir depremini değerlendirdi. İMO İl Temsilcisi Ahmet Neoldum'un ev sahipliğindeki toplantıya İMO Yönetim kurulu üyeleri, [&hellip]

Gazeteniz Kocatepe’nin sütunlarına taşıdığı Afyonkarahisar Belediye Meclisi’nin 6 kattan yüksek bina yapılmaması kararına Jeoloji Mühendisleri ve Mimarlar Oda Temsilcileri destek verdi

TMMO Afyonkarahisar İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Temsilciliği’nde dün öğleden sonra düzenlenen basın toplantısında biraraya gelen meslek disiplinleri temsilcileri İzmir depremini değerlendirdi. İMO İl Temsilcisi Ahmet Neoldum’un ev sahipliğindeki toplantıya; İMO Yönetim kurulu üyeleri, Mimarlar Odası İl Temsilcisi Süleyman Bircan, Jeoloji Mühendisleri Oda Temsilci Yardımcısı Selçuk Altuntuğ, Elektrik Mühendisleri Oda Temsilcisi Çetin İnce katıldı.
“YIKILAN 12 BİNA 1975 DEPREM YÖNETMELİĞİNE GÖRE YAPILMIŞ”
İMO İl Temsilcisi Ahmet Neoldum, İzmir Seferihisar açıklarında 6,6 büyüklüğünde yaşanan deprem sonucu hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diledi. İzmir ve çevre illerde depremi yaşayanlara geçmiş olsun dileklerini ileten Neoldum, “30 Ekim 2020 tarihinde saat 14:51’de, Seferihisar körfezi açıklarında, Kandilli Rasathanesi verilerine göre moment büyüklüğü 6.9, Afad verilerine göre 6.6 büyüklüğünde olan bir deprem meydana gelmiştir. Deprem merkez üssüne en yakın yerleşim Seferihisardır. Deprem, İzmir merkezine yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta meydana gelmiştir. Seferihisar ilçesinin kıyı kesiminde deprem nedeniyle tsunami oluştuğu görülmüştür. Sığacık bölgesindeki taşkın nedeniyle bir kişi yaşamını yitirmiş ve ciddi maddi hasar oluşmuştur. Bunun yanında İzmir ilinin tüm merkez ilçelerinden çeşitli bina hasarları tespit edilmekle beraber, yıkımlar ve ağır hasarlar, kalın alüvyon tabakalarının yer aldığı Bayraklı ilçesinin bazı mahallelerinde yoğunlaşmıştır. Yapılan saha gözlemlerinde, yıkıma uğrayan ve ağır hasar alan binaların genellikle yüksek katlı olduğu gözlenmiştir. Değerlendirilen bölgedeki kısmi ve tamamen yıkılan binaların sayısı 12’dir. Bu 12 binanın tamamının ruhsat tarihinin 1999 öncesi olduğu tespit edilmiş ve 1975 yılı deprem yönetmeliğine göre yapılmıştır.” dedi.
“PROJELENDİRMEDE İNŞAAT VE JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ İRTİBATLAŞMALI”
Güvenli yapı tasarımında birçok bileşenin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Neoldum, “Bunların içerisinde önemli olan parametrelerden biri de zemin parametreleridir. Jeoloji mühendisleri tarafından zemin etüd çalışmaları yapılmakta, projelendirme aşamasında inşaat mühendisleri ile jeoloji mühendisleri irtibat halinde bulunmaktadır. Bayraklı ilçesinin bazı mahalleleri büyük oranda kalın alüvyon tabakaları üzerinde yer almaktadır. Parsel bazında düzgün etüdler dışında spesifik davranışın etkisi yerel olarak mutlaka incelenmeli ve yapı etkileşimi baştan sorgulanmalıdır. Yine zemin etüdlerinde tüm aşamaların kamusal denetimi yapılması önem arz etmektedir.” diye konuştu.
“ALİVYONEL TABAKA ETKİN”
TMMO Afyonkarahisar Jeoloji Mühendisleri Oda Temsilci Yardımcısı Selçuk Altıntuğ, İzmir ve Afyonkarahisar’daki jeolojik durum hakkında bilgi verdi. 30 Ekim 2020 tarihinde saat 14:51’de, İzmir-Seferihisar açıklarıyla Sisam Adası arasında 6,6 büyüklüğünde ve yerin 12 kilometre derinliğinde bir deprem meydana geldiğini belirten Altıntuğ, “6,6 ölçeğindeki büyüklük depremin merkezi tabir ettiğimiz Sisam Adası ile Seferihisar açıkları arasında olan bir ölçümdür. Çeşitli deprem dalgaları vardır. Bunlar içerisinde ES dalgaları dediğimiz ikincil derece de esas yıkımı yapan dalgalar yer içinde ilerlerken gücünü kaybederek ilerler. Bu deprem dalgaları muhtemelen Bayraklı ilçesine ulaştığında 65 kilometre yol kat ettiğinden 6,6’dan daha düşüktür. Ancak Bayraklı ilçesinin İMO Temsilcimizin de bahsettiği gibi ilçenin zemin yapısı itibariyle 2 yüz metre kalındığında bir alivyonel tabaka dediğimiz kil, kum, çakıl yani birleşmemiş sedimanlardan oluşan alivyon formasyonu içerisinde yer almaktadır.” şeklinde konuştu.
“KAYA ZEMİNDE DEPREM DAHA AZ HİSSEDİLİR”
Selçuk Altıntuğ, sözünü ettiği formasyon içerisinde yer altı su seviyesinin 5 veya 6 metre yükseklikte, yer altı suyunun sığ olması sebebiyle zemin büyültmesi olgusuna dikkat çekti. Altıntuğ, “Bayraklı ilçesinde zemin büyültme değeri yüksektir. Depremin ES dalgaları zemin içerisinde ilerlerken zemin büyültme değerleri yüksek olan zeminlere geldiğinde birden dalga içerisinde genlik artışı meydana gelir. Normalde merkezden 6,6 büyüklüğünde enerji yayan deprem Seferihisar-Bayraklı’ya geldiğinde değerleri düşmüş olsa bile tekrar zemin büyültmesinin yüksekliğinden genlik arttığından yukarıda daha fazla tahribata neden olur. Bayraklı ilçesinde ki yıkımlar bu sebeple olmuştur. Zemin büyütme kat sayısı bir zeminden gelen dalganın genliğinin artması durumuna örnek verecek olursak kaya zeminde bu zemin büyültme değerleri daha düşüktür. Alivyonel zeminde daha büyük değerdedir. Kaya üzerinde inşa edilen yapılarda deprem daha az hissedilir.” ifadelerine yer verdi.
“AFYON 9 FAYIN OLUŞTURACAĞI DEPREM ETKİSİ ALTINDA”
Türkiye’nin depremler kuşağında bir ülke olduğunun altını çizen Altıntuğ şu ifadeleri kullandı: “Bizim bölgemiz Afyonkarahisar’a gelecek olursak 1992 yılında MTA tarafından hazırlanan fay haritası vardı. 12 yıl sonra yani 2012 yılında çeşitli araştırmalar, gözlemler ve çalışmalar sonucu Türkiye çapında 150 adet olan fay sayısının 326’ya yükseldiği belirlendi. Yani Türkiye’de şu anda aktif durumda olan 326 adet fay vardır. Büyüklükleri 10 kilometre ile 30-40 kilometre arasında değişen fay segmentleri bulunmaktadır. Afyonkarahisar’ı merkezi olarak düşünecek olursak Akşehir ve Simav fay sistemi olarak adlandırdığımız yaklaşık 10 ile 30 kilometre uzunluklarda değişen bir çok fay segmentinden oluşmaktadır. Afyonkarahisar merkezi bu faylardan irili ufaklı 9 adet fayın deprem etkisi altındadır. En son şiddeti hatırı sayılır şekilde hissedilen 3 Şubat 2002 tarihinde saat 9.11’de Eber gölü güneyinde 6,3 şiddetinde bir deprem akabinde saat 11.26 itibariyle de Çay ilçesinin batısındaki 6 şiddetindeki bir depremle Çay ilçemizde ve Sultandağı ilçemizin kırsal kesimlerinde pek çok bina yıkılmıştı. Daha çok kerpiç binalar yıkılmıştı. İl merkezinde de mutlaka zarar gören binalar oldu. Bunlar ilgili kurumlarca tespit edildi. Boşaltılanlar, orta şiddette zarar olanlar güçlendirme ve tadilat gördü.”
“BELEDİYE’NİN 6 KATTAN FAZLASINA İZİN VERMEMESİ YERİNDE KARAR”
Afyonkarahisarlıların ve Türk Milleti’nin depremle yaşamaya alışmak zorunda olduğuna vurgu yapan Altıntuğ şöyle konuştu: “Hiçbir zaman doğa ile inatlaşılmaz. Doğanın intikamı çok acı olur. Malum olduğu üzere 2019 yılında yeni bir yönetmelik yayınlandı. Her gelen deprem yönetmeliği bir öncekindeki eksikleri tamamlayarak yavaş yavaş olayın mükemmele gitmesi yönünde planlanmıştır. Daha önce malum hazır beton yoktu. Elle karılan karma beton kullanılıyordu. Bina zeminini açığa çıkaran detaylar üzerine daha çok gidilmeye başlanıldı. Her gelen yönetmelik bir öncekinin eksikliğini tamamlıyarak aslında işlerimizi daha düzgün yapmamız yönünde yönlendirmektedir. Zayıf bir zemine bina yapılamaz diye bir kaide yoktur. Yönetmelikler uygulanıp gerekli kontroller sağlandığı sürece her türlü zemine bina yapılabilir. Belediye Meclisi Kasım ayı toplantısında 6 kattan fazla yüksek bina yapılmaması hususunda bir karar çıktı. Bu çok yerinde bir karardır. Bu karardan dolayı Belediye Bakşanı Sayın Mehmet Zeybek’i ve Meclis Üyelerini tebrik ediyorum.”
“TÜRKİYE DEPREME HAZIR DEĞİL”
Ahmet Neoldum, İzmir depreminde yıkılan 12 binanın göçme tiplerine bakıldığında; Sandviç Tipi Göçmeler, Alt Katlarda Kısmi Göçmeler, Düşeyde Kısmi Göçme, Yatayda Kısmi Göçme şeklinde olduğunu kaydetti. Neoldum, “Yıkılan 12 binadan 5 tanesinin sandviç tipi göçmeyle, döşemelerin birbiri üzerine oturmasıyla oluştuğu görülmüştür. Bu tip bir göçmede, göçme nedeni malzeme eksikliği, uygunsuzluğu, güçlü kolon zayıf kiriş prensibinin uygulanmaması, yetersiz eleman dayanımı, yumuşak kat veya uygulama hatası gibi nedenlerin bir veya birkaçının göçme nedeni olması mümkündür. Alt Katlarda Kısmi Göçmeler yani düşeyde kısmi göçmede yıkıma uğrayan yapıların bir çoğunun zemin katları dükkan ve otoparklardan oluşmaktadır. Zemin katlarda yatay rijitliğin üst katlara göre zayıf olmasının sonucu olarak yumuşak kat temelli göçme mekanizmaları oluşmuştur. Yatayda Kısmi Göçme hasarlarıda; yıkıma uğrayan binaların bir tanesinde muhtemelen kenar düşey taşıyıcı eleman veya elemanlarda zayıflık, yanlış tasarım veya üretimin sonucu bir göçme görülmektedir. Bugün yaşananlar ülkemizin depreme hazır olmadığını bir kez daha göstermiştir. Depreme hazırlıklı olmamız gerekirken, her deprem sonrasında büyük acılarla büyük maddi kayıplarla karşı karşıya geliyoruz. Deneyimlerimizden, yaşadıklarımızdan, hepimizin içerisinde bulunduğu yapıların depreme güvenlikli olup olmadığını bilmiyoruz çünkü depreme karşı hazırlıklı olmak sağlıklı güvenlikli yapılarda yaşamak ve bireysel olanaklarımızla alacağımız önlemlerle sınırlı değildir.” dedi.
“AFYON’DA DA RİSKLİ YAPI STOKLARI VAR”
Ahmet Neoldum, 31 Mayıs 2012 tarihinde 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Resmi Gazete’de yayınlandığını belirtti. Neoldum, “Bu kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir. Riskli yapıların tespiti halinde, uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine 60 günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır. Belirtilen usullere göre süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilir. Buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılır veya yıktırılır. Ancak ne yazık ki bu kanunun yürürlüğe girmesine rağmen daha hala riskli yapı tespiti yapılamayan, kentsel dönüşümün başlatılamadığı yapı stokları mevcuttur. Afyonkarahisar ilimiz özelinde de bu tür yapı stoklarımız mevcuttur.” diye konuştu.
“DÜZENSİZ YAPILARLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİMİZİ BELEDİYEMİZE BİLDİRDİK”
Son dönemlerde Afyonkarahisar merkezde hazırlanan mimari projelerde tasarımı ve statik projeleri zorlayan TAKS ve KAKS’taki uyumsuzluktan dolayı yapıların bodrum katlarının küçültüldüğüne değindi. Neoldum, “Bodrum katları küçültülmek suretiyle gereksiz yere kapalı çıkma yapılmaktadır. Bu nedenle statik açıdan yapılarımızda düzensiz yapı sınıfına giren çerçeve sistemler oluşturulmaktadır. Bu durum ile ilgili görüşlerimizi 23 Ekim 2020 tarihli yazımızda Mimarlar Odası aracılığıyla Afyonkarahisar Belediyemize bildirmiş ve bu konu ile ilgili deprem kuşağında yer aldığımızı ve bu durumun düzeltilmesi için çalışmalar yapılmasını istemiş bulunmaktayız. Tabiki şehircilik anlamında yönetmelikler uygulanmalı ancak bunun yanında insan canının daha kıymetli olduğunu vurgulamak isteriz.” dedi.
“BELEDİYE’NİN 6 KAT SINIRLAMA KARARI DOĞRU”
Mimarlar Odası Temsilcisi Süleyman Bircan, İzmir depreminin bir kez daha Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu ve buna göre binaların tasarlanıp, inşa edilmesinin kanıtı olduğunu kaydetti. Bircan şöyle konuştu: “Depremin insanları öldürmediğini, depreme dayanıksız yapılan binaların insanlarımızın ölümüne sebep olduğunu görmekteyiz. Mimarlar Odası olarak şunu belirtmeliyiz ki, doğru mimari tasarımı yapmak da binanın statiği kadar önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra binaların doğru tasarlanıp inşa edilmesi kadar zemin seçimi de bir o kadar önem arz etmektedir. İmar yönetmeliğinden kaynaklanan uyumsuzlukların binaları yatay olarak değil, dikey olarak yapılaşmaya yönlendirdiğini üzülerek görmekteyiz. Mimarlar Odası olarak yatayda büyüyen kent ve şehirleşmenin daha doğru olduğunu düşünmekteyiz. Bu vesile ile Afyonkarahisar Belediyemizin imar planlarında kat yüksekliğini 6 kat olarak sınırlamasından dolayı Belediye Başkanımız Mehmet Zeybek ve Meclis Üyelerini kutluyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar yönetmeliğinde bahsettiğim uyumsuzlukları giderecek gerekli düzenlemeleri yapmasını beklemekteyiz. Bu vesile ile İzmir’ de meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı olanlarımıza acil şifalar dileriz. Rabbimizin ülkemizi ve tüm insanlığı bu tür doğal afetlerden korumasını dilerken, ‘Deprem Gerçeğimiz Tedbir almak Görevimiz’ cümlesini tekrardan hatırlatmak istiyoruz.”
“DENETİMSİZ KAÇAK YAPILARA SON VERİLMELİ”
Depremin yol açtığı hasarı zararı en aza indirgeme yolunun bilimsel teknik gerekliliklerin tüm kriterlerini harfiyen yerine getirmekle mümkün olacağını söyleyen Neoldum şunları kaydetti: “Deprem bir doğa olayı. Bir doğa olayını engelleyemeyiz ama gerekli önlemleri alırsak vereceği zararı vereceği hasarları yaratacağı rant kayıplarını en aza indirgeyebiliriz. Deprem ve benzeri afetlerin açacağı zararları en aza indirgemenin bir tek yolu vardır. Yer seçiminden başlayarak, içinde yaşadığımız binaların hasarların inşa ve denetim süreçlerinde kamusal denetimin mutlaka sağlanılması deprem öncesi deprem esnası ve sonrası yapılacakların planlanması ve bu planların gereklerinin harfiyen yerine getirilmesidir. Sağlıklı güvenlikli yapılarda yaşam hakkı en temel insan haklarından birisidir. Bu nedenle deprem ve benzeri afetlerin yol açacağı zararları hasarları en aza indirmek devletin asli görevlerinden birisidir. Deprem ve benzer afetleri en aza indirmek için biraz önce saydığım halkanın bir bütün olarak gerekliliklerin yerine getirilmesi gerekir. Deprem öncesi deprem esnası ve sonrası yapılacaklardan herhangi birisinde bir aksaklık olması bu tür acı sonuçların yaşanmasının temel nedenidir. Deprem ve benzeri afetlere hazırlık, bir devlet politikasının kararlı bir şekilde uygulanması ile mümkündür. Yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanması önem arz etmektedir. İçinde yaşadığımız binaların tasarım, inşaa, denetim ve bakım süreçlerinin rant amaçlı yaklaşımlarla sürdürülmesi, depremlerin yıkıcı sonuçlarla karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır. Bu çerçevede; Denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmelidir. İmar afları devlet marifetiyle tekrar gündeme getirilmemelidir.”
“İL GENELİNDE ENVANTER ÇALIŞMASI YAPILMALI”
Afyonkarahisar’da mevcut yapı denetim sistemiyle, zeminle ilgili mühendislik çalışmalarının arazi denetimlerini kapsaması gerektiğini söyledi. Neoldum sözlerine şöyle devam etti: “2011 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya konulan ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’ geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır. Başta hastaneler, okullar ve kamu binaları olmak üzere kentimizdeki tüm kaçak, imara aykırı ve deprem riski içeren yapıları tespit etmek için il genelinde bir envanter çalışması yapılmalıdır. Deprem Master Planı yenilenmelidir. Tüm paydaşlarla birlikte il genelinde öncelikli risk grubunda yer alan yapıları belirleyerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması sağlanmalıdır. Yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinde meslek odalarını denetim uygulamalarında etkin olarak yer alması sağlanmalıdır. Tüm çabamızın ‘yaşanabilir kentler’ olduğunu ve depremin yıkıcı etkilerini azaltma yönünde kararlı adımlar atılması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, bu konuda yapılacak tüm çalışmalarda meslek odaları olarak işbirliğine hazır olduğumuzu tüm kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.” >> Burcu AYDIN’ın Haberi

Bakmadan Geçme