Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Açıklamayı keşke Zeybek yapsaydı – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 23 Temmuz 2010 Cuma 03:00:00
  Önce birkaç cümle aktarayım:
“Artık partimizin değil, bütün Meclis’in, dolayısıyla bütün milletimizin temsilcisi olmam lazım geldiğini, bunun gereğinin ifası için bütün gayretimi kullanacağımı bilmenizi ve bana güvenmenizi temin ederim. Benim de sizlerden ricam, Meclis’in itibarını millet adına korumanız ve ülkemize hizmet etmekte hızlı ve aceleci olmanızdır.”
“Ben Adalet ve Kalkınma Partisi’nin milletvekiliyim. Ama şimdiden sonra bu yüce Meclis´in başkanıyım. Bütün partiler benim partim, bütün milletvekilleri benim milletvekillerimdir.”
“Artık bu seçim bitmiştir. Bana oy veren, vermeyen tüm milletvekili arkadaşlarım bana artık eşit yakınlıkta ve uzaklıktadır. Dolayısıyla büyük bir tarafsızlıkla Yüce Meclise hizmet edeceğimi bir kez daha ifade ediyorum.”
Arınç, Toptan, Şahin
Bu sözler, kimlere ait?
2002 seçimlerinden sonra birçok milletvekili değişen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Meclis Başkanlığı’na seçilen Bülent Arınç, “Artık partimizin değil, bütün milletimizin temsilcisiyim” diyor. Arınç, görev süresi boyunca bu sözünün gereğini yerine getirdi. Hatta 1 Mart 2003’te Meclis’in gündemine getirilen “Irak’a Asker Gönderme Tezkeresi” sürecinde neredeyse bir anamuhalefet partisi lideri gibi davranmış ve Tezkere’ye açıkça karşı koymuştu.
Arınç’ın ardından Meclis Başkanı seçilen Köksal Toptan da benzer bir yaklaşım içindeydi. “Bütün partiler benim partim, bütün milletvekilleri benim milletvekillerimdir” sözü de O’na ait. Toptan da görev süresi dolana kadar bu tarafsızlığını korumaya çalıştı. Hakkını vermek gerekir, başarılı oldu.
“Artık bu seçim bitmiştir. Bana oy veren, vermeyen tüm milletvekili arkadaşlarım bana artık eşit yakınlıkta ve uzaklıktadır” diyen kişi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şu anki başkanı Mehmet Ali Şahin. Bakanlık dönemlerinde hayli sert çıkışlar yapan Şahin, Başkan seçildikten sonra daha itidalli, daha orta yollu açıklamalar yapıyor. Yani O da şimdiye kadar “tarafsız” davranmayı başardı.
“Evet” talebini yadırgadım
Bu doğrultuda İl Genel Meclisi’nin de “il”in temsil edildiği bir meclis olması nedeniyle TBMM Başkanları’nın gösterdiği duyarlılıkla hareket etmesi gerekir bana göre.
İl Genel Meclisi Başkanı Salih Sel’i İGM toplantılarını takip ettiğim kadarıyla tanıyorum. Yerine göre sert, yerine göre şakacı bir başkan. O’nun İGM’deki tavrını tek bir sözcükle özetleyebilirim: Adil.
Bu görüşümde ısrarlıyım. Ancak Sel’in, 12 Eylül 2010’da yapılacak referandum için “Evet” oyu istemesini yadırgadım. Sadece oy istemek değil, AK Parti’nin hazırladığı kitapçığın da basın mensuplarına dağıtılması da uzun vadede “tarafsızlık” ilkesini sorgulatabilir.
Üstelik, gazetelerden okuduğumuza göre Sel, “Hayır” diyenlerin hepsini adeta aynı kefeye koyuyordu. CHP, MHP, BDP gibi referandumda farklı gerekçelerle “hayır” oyu kullanacak partilerin hepsini kastederek “Referandumda kimler hayır diyecek” şeklinde bir genelleme yapılması, siyasi tahlil bakımından da yanlışlık arz ediyor.
Görev, parti il başkanının olmalı
Benim naçizane önerim şu olabilir:
Türkiye gündemiyle ilgili bir durumda, ya da “çağrı” yapılması gerektiğinde bunu Hükümet adına İl Genel Meclisi Başkanı yapmasın. Hükümetteki partinin il başkanı, ayrıntılı bir basın toplantısı düzenlesin, “çağrı”nın gerekçelerini anlatsın. Siyasi rakipleriyle de gerekirse mücadeleye girsin.
Şu an için iktidarda AK Parti olduğuna göre, bu basın toplantısı yapma görevi İl Genel Meclisi Başkanı Salih Sel’e değil, AK Parti İl Başkanı Mehmet Zeybek’e düşmeliydi.
Böylece İGM bir hizmet yaptığında, siyasi parti gözetmeksizin hakkaniyet çerçevesinde o hizmetin gerçekleştirildiğine olan inanç devam ederdi. Gerçi Allah var, Sel’in bu konuda adaletten yana olduğunu biliyorum. Bununla birlikte referandumda “evet” oyu istemek, ya da Hükümet’in doğrudan vatandaşa anlatmayı arzu ettiği bir konuda açıklama yapmak, bir “il”in temsilcisinden ziyade o ilin, siyasi parti temsilcisinin görevi olmalı diye düşünüyorum.
Öte yandan…
Bir başka partiden seçilen bir İl Genel Meclisi Başkanı, “Referandumda ‘hayır’ oyu verilmeli” deseydi, tepkimiz nasıl olurdu? Bu durumu da düşünmek gerek.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti