91’inci yılında aynı gururu yaşıyoruz
Afyonkarahisar, dualarla, gözyaşlarıyla bağrına bastığı Türk askerinin kente gelip düşmanı kovmasının 91’inci yılını kutluyor. Savaş şartlarında elde-avuçta ne kaldıysa askerine ikram eden Afyonkarahisarlılar, haklı gururu bugün de yaşıyor Afyonkarahisar, 91 yıl önce bugün, emperyalist devletlerin destekledikleri işgalden topyekün mücadeleyle, milli birlik ve beraberlikle kurtuldu. O zor günlerden bugüne ulaşmamızı sağlayan şehitlerimize ve hayatını kaybeden gazilerimize [&hellip]
Afyonkarahisar, dualarla, gözyaşlarıyla bağrına bastığı Türk askerinin kente gelip düşmanı kovmasının 91’inci yılını kutluyor. Savaş şartlarında elde-avuçta ne kaldıysa askerine ikram eden Afyonkarahisarlılar, haklı gururu bugün de yaşıyor
Afyonkarahisar, 91 yıl önce bugün, emperyalist devletlerin destekledikleri işgalden topyekün mücadeleyle, milli birlik ve beraberlikle kurtuldu. O zor günlerden bugüne ulaşmamızı sağlayan şehitlerimize ve hayatını kaybeden gazilerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.
Yazar Turgut Özakman, Milli Mücadele’yi anlatan “Şu Çılgın Türkler” adlı eserinde, İstiklal Harbi’nde Afyonkarahisar’ın kurtuluşunu şöyle anlatıyor:
“Evler de arı kovanına dönmüştü. Çorap, çamaşır ve çarık hazırlıyorlardı. Antalya’nın Elmalı kasabasında da, yakın komşu beş yeni yetme kız yün çorap örmek için biraraya gelmişlerdi. Konuşa konuşa çalışmaktaydılar. İçlerinden biri, ‘Benim ördüğüm çorabı giyecek asker, inşallah Afyon’a ilk giren asker olur’…”
“8’nci Tümen’den bir alay saat 17.30’da Afyon’a girdi. Halk yol boyunca iki yana ayran kazanlarını, su küplerini, börek ve ekmek kadayıfı tepsilerini, dilim dilim kesilmiş karpuzları, kavunları dizmişti. Alay Komutanı iki bölüğü yangınları söndürmeye yolladı. Kalanlar durmadılar, yürüyüşlerini biraz ağırlaştırıp yiyerek, içerek, alkışlar, dualar arasında yürüdüler. Dördüncü Kolordu’nun öteki üç tümeni de hızla tepelerden aşağıya, Afyon’un batısına iniyordu. Görevi Yunan tümenlerinin Dumlupınar’a çekilmesini önlemek ve rastladığı birlikleri imha etmekti. Pek az uyumuş, durmadan dövüşmüşlerdi. Ayakları yara içindeydi. Öğle yemeği yememişlerdi. Ama hiç savaşmamış gibi dinç ve neşeliydiler. Zaferin sihriydi bu.” (Kocatepe)