Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hasan ÖZPINAR

90.YILDÖNÜMÜNDE MİLLİ MÜCADELE’DE HAVA ŞEHİTLERİMİZ

Hasan Özpunar 24 Temmuz 2012 Salı 03:00:00
  Afyonkarahisar Kocatepe Mezarlığı’na ana kapıdan girip yemyeşil ağaçların arasından ilerlediğiniz zaman mütevazi bir anıt ve şehit mezarları sizleri karşılar.Beton bloğun üzerinde kanatları açık olarak duran kartal adeta uzaktan hava şehitlerimizin burada yattığını hatırlatır.
Milli Mücadele düşmanla karada olduğu kadar havada mücadeleyle geçmiştir. Her türlü imkansızlığa rağmen Türk havacıları Milli Mücadele dönemince 15 düşman uçağı düşürmüş veya ele geçirmiş buna karşın 3 uçağımızda düşman tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Yine savaş sırasında 23 Yunan pilotu ölmüş veya esir edilmiştir.
Bu üç uçaktan bir tanesi de Büyük Taarruz’un hemen öncesinde 24 Temmuz 1922’de Afyonkarahisar semalarında düşman hatlarını keşfe çıkmış bir tayyaremizdir.
Yunan hatları üzerinde her zamanki gibi keşif uçuşu yapmakta olan bir uçağımız Yunan uçakları ile yaptığı hava mücadelesinde düşer ve 2 havacımız şehit olur.
Şehitlerimizden Yüzbaşı Ahmet Bahaattin Bey, 1309 (1893 ) Girit Yanya doğumludur. İlk ve ortaokul tahsilini Yanya’da yapar daha sonra İstanbul’a gelerek Jandarma Subay okulunu bitirir. Birkaç yıl jandarma subaylığı yaptıktan sonra Hava rasıt ( gözetlemecilik) talip olur ve 1333 (1917) yılında İstanbul Yeşilköy Safra Köyü’nde hava okulunda üç aylık bir eğitimden sonra Doğu Cephesi’ne gönderilir.
Mondros Mütarekesi üzerine İstanbul’a gelir ve daha sonra İzmir’e gönderilir. İzmir’in Yunanlılarca işgali üzerine Aydın civarında çetelere katılarak düşmana karşı piyade olarak savaşır.
Milli Mücadele sırasında Konya’da üç uçaktan oluşan hava kuvvetimiz önce Uşak’a gönderilir.1920 yılı Ağustos aylarında Uşak’ın Yunanlılarca işgali üzerine bu bölük Afyon’a çekilir. Bahattin Bey’de Afyon’a gelerek bu bölüğe katılır.
Afyonkarahisar’ın Temmuz 1921’de işgali üze-rine bu hava bölüğü önce Polatlı ve Mallı Köy civarlarına,Sakarya Savaşı sonrasında Akşehir yakınlarında Maruf köyüne nakledilir.
Uçaklarımızın çoğalması üzerine iki uçağımız Akşehir’den ayrılarak 2. Ordu emrinde Emirdağ yakınlarında bulunan Muhacir Akören Köyü’nde görevlendirilirler.
Pilot Cemal Bey’de 1310 (1894) doğumludur. İstanbul’da astsubay okulunu bitirdikten sonra Yeşilköy’de pilot kursuna gitmiş ve bitirdikten sonra Irak Cephesi’nde, Doğu Cephesinde görev yapmıştır. Milli Mücadele’nin başlaması üzerine Akşehir’de bulunan hava bölüğüne katılır. Daha sonra Emirdağ’a nakledilirler.1
Afyonkarahisar’ın Yunan ordusunca işgali süresince, düşman ordusu hem halk üzerinde hem de Milli kuvvetler üzerinde baskı kurmak amacıyla elindeki bütün imkanlardan yararlanıyordu.
Düşman ordusunun elindeki bu imkanlardan birisi de gayet gelişmiş hava gücü idi. Günümüzde Uydukent diye adlandırdığımız semtte Akarçay kenarındaki düzlüklerin uçakların inip kalkması için çok elverişli olması sebebiyle Yunan ordusunun hava gücü ve karargahları buraya kurulmuş bulunuyordu.
O dönemlerde uçakların çok uzak mesafeleri uçması henüz mümkün olmadığı için Yunanistan’dan kanatları ve pervaneleri sökülmüş bir şekilde gemilerle İzmir’e nakledilen uçaklar buradan da trenle Afyonkarahisar, Eskişehir gibi illere naklediliyor ve buralarda monte edilerek uçuşa hazır hale getiriliyordu.
Büyük Taarruz öncesinde Türk ordusunda cephe gücü olarak 7 keşif, 3’te avcı uçağı olmak üzere toplam 10 uçak bulunmaktaydı. Bu uçakların konuşlandığı yer ise önceleri Akşehir iken Büyük Taarruzun hemen öncesinde Çay, Bolvadin yolunun doğusunda Çay’a üç kilometre mesafede Develi köprüsünün yakınındaki düz ve yeşil bir sahada hava meydanı hazırlanmıştı.
Gerek düşman uçakları gerekse Türk ordusunun elindeki uçaklar hem keşif, gözetleme faaliyeti hem de askeri birliklerin üzerlerine saldırı amaçlı kullanılmaktadır. Yunan uçaklarının yerleşim yerlerini de bombaladıkları ve sivil halkın ölümüne de yol açtıkları bilinen bir gerçektir.2
Büyük Taarruzun hemen arifesinde Yüzbaşı Yahya komutasında 2’nci Ordu Komutanlığı emrine Emirdağ yakınlarındaki Muhacir Aköreni Köyüne gönderilen müfrezenin görevi de keşif ve Yunan uçaklarının Türk cep-hesindeki faaliyetlerin gözetlemesini önlemekti. Sıcak bir yaz günü 24 Temmuz 1922 tarihinde Rasıt Üsteğmen Ahmet Bahattin Bey ve Pilot Gedikli Erbaş (Astsubay) Cemal Bey kendilerine verilen görevi yerine getirmek maksadıyla havalanır ve çok geçmeden Afyonkarahisar semalarında görülürler, uçağımızı gören Yunan ordusu Akarçay kenarındaki düzlükten iki uçak kaldırarak kahramanlarımıza saldırır. Kahramanlarımız Yunan uçaklarından birisini Sincanlı Ovası üzerinde düşürür diğeri kaçar fakat inişi esnasında uçağı kırar. Türk uçağı Yunan karargâhına havadan bomba attıktan sonra bölgeden ayrılır, ancak Yunan tarafı iki uçak daha kaldırarak mermisi kalmayan Türk uçağını Gazlıgöl civarında düşürür havacılarımız ise şehitlik mertebesine erişirler. Uçağımız düştüğü bölge günümüzde hâlen halk tarafından Uçakdüştü mevkii olarak bilinmektedir.
Yunan Ordusu Başkomutanı olarak Afyonkarahisar’lı Ahmet Çavuş (Ünlü) tarafından Uşak yakınlarında esir edilen Trikopis yıllar sonra yayınladığı anılarında olayı şöyle aktarmaktadır;
‘’ Bir gün askerler sabah istirahatini yaparken bir Türk uçağı Afyon üzerine gelerek birkaç bomba attı ve bir hayli askerin ölmesine sebep oldu.12 Temmuz’da ( Yunan takvimine göre) şafakla beraber bir Türk uçağı hatlarımızın üstünde uçmaya başladı. Bunun üzerine Başçavuş Cristophoros Stauropulos’un idaresindeki bir uçağımız havalandı ve onlarla havada muharebeye tutuştular. Sonunda içinde biri Binbaşı, diğeri Yüzbaşı olan iki Türk subayının bulunduğu uçak düşürüldü.
Uçak ateşler içinde ve subaylar kömür halinde Afyon yakınındaki hatlarımızın içine düştü. Derhal bunların defnedilmesini ve bir taburumuzun ihtiram görevini yerine getirmesini emrettim.
Bu merasimde ben de hazır bulundum ve bu hareketimiz Afyon’daki Türkler arasında büyük memnuniyet uyandırdı.
Arkadaşlardan bazıları Türklere karşı gösterilen bu saygıya hayret ettiler. Onlara buraya bizim kendimizin geldiğini ölülerle değil canlı ve silahlı kişilerle savaştığımızı ve ölenlerinde vatanları için çalışıp görevlerini yaptıklarını anlattım.’’ 3
Trikopis’in bu anlattıklarına bakılırsa Yunan ordusunun ne kadar insancıl, cana yakın olduğunu düşünebiliriz ama belgeler, bilgiler bizi böyle düşünmekten alıkoyuyor.
O her ne kadar pilotların yanarak öldüğünü yazsa da düşen uçağın Yunanlılar tarafından çekilen ve bugünlere kadar ulaşan fotoğrafında sedye üstünde iki yaralının olması pilotun ve gözetlemecinin yaralı olduğunu ve sonradan öldüğü-öldürüldüğü tezini akıllara getiriyor.
Yine uçağımızı düşüren pilot Stauropulos’da uçaktan çıkan pilotlarımıza ait kimlik ve şahsi eşyalarını incelediklerini belirtmektedir.
Bu konuda yine o günleri yaşayanlardan eski müze müdürü merhum Süleyman Gönçer’de Taşpınar Dergisi’nde anılarını şöyle kaleme almıştır.

ACI BİR GÜNÜN YILDÖNÜMÜ (24 TEMMUZ 1922)

Afyon tarihinde bir çok kara günler vardır.Bu kara günleri hepimiz biliriz.Yunan işgali altında geçen on dört ay fakat bu kara günlerin en karası , Afyonluları en çok ve hem de toplu ve coşkun ağlatan bu gündür,yani 24 Temmuz 1922 (1338)
Yurdun değerli çocuğu İsmet İnönü’nün hava hava tehlikesini duyurduğu gündenberi bu kara günü düşündüm ve tam gününde bugünü Afyonlulara hatırlatmak ,gelebilecek böyle kara günlere karşı omuzlarımıza yükleneceğimiz borçları çekinmeden irkilmeden yapmak gerektiğini bir daha belirtmek istedim.O kara günlerde idi ordumuz düşmanı yurdun hariminde boğmak için hazırlanırken birkaç kahraman Türk çocuğuda genel savaştan artan kalan kırık dökük uçakları ile Akşehir’de bir karargah kurmuşlar,ordunun yaptıklarını düşman uçaklarına göstermemek ve düşman cephesinde olanı,biteni görüp anlamak için didinip duruyorlar,kendi kendilerine onardıkları eski tayyarelerle Afyon cephesinde uçuşlar yapıyorlardı.24 Temmuz 1922 günü yine bu ödev ile iki kahraman yiğit Türk çocuğu eksiklerine bakmadan havalandılar.Kahraman tayyareci Bay Cemal ve Rasıt yüzbaşı Bahaattin’i taşıyan bu uçak Afyon ufuklarında göründü.Gök gürültülerini andıran top sesleri ve havaya atılmış pamuk kümeleri gibi kaplayan barut dumanları arasında bu çelik kartalımızı gören her Afyonlu dudaklarını kıpırdata kıpırdata sessiz yoluna giderken tanrısından bu çelik kartalı korumasını diliyordu.
Kahramanların yine geldiğini duyan akar çayı kenarındaki düşman tayyare karargahı hemen iki avcı tayyaresini kaldırdı.Top seslerine makineli tüfek takırtıları da karışmaya başladı.İşlerinden alıkonulmak istenen kahramanlar kızdılar,üzerlerine gelen düşman tayyarelerine saldırdılar,birisini kovalayıp Sincanlı ovasında düşürdüler.Sıra diğerine gelince tabansız kaçtı,canını kurtarayım derken Akar Çaya saplandı.Tam tayyare karargahının üstüne gelen kahramanlar orasının da hatırını sormak istediler,bombaladılar.
Yenmenin verdiği sevinç sarhoşluğu içinde karargahı bombalayan Türk tayyarecileri,İngiliz sermaye ve fabrikalarına dayanan Yunan tayyare karargahının az evvel uçurduğu iki düşman tayyaresini görmemiş ve makineli tüfeklerinde mermi kalmadığının farkına varmamışlardı ki iki tayyarenin birden saldırısına uğradılar.
Baca karaltılarında,pencere kenarlarında saklanmış bu gök savaşını gözetleyen Afyonlular ,büyük sevinç şahikalarından birdenbire sızı ve acı çukurlarına yuvarlandılar. Elinde koruma silahı kalmamış olan kahraman Cemal ve Bahaattin ölüme kendilerini bırakmışlar,Gazlıgöl istasyonu ile Sipsin ( Çayırbağ) arasında düşmüşlerdi.Kuşku yok ki onlar toprağa değil Afyonluların kalplerinin içine düşmüşlerdi.
Dört avcı tayyaresi ile boğuşan Cemal ve Baha düşmanlarına bile kahramanlıklarını tasdik ettirmişti.Yunan tayyare karargahı kahramanların büyük törenle kaldırılmasını istemiş ve ölülerini şehre vermişti.Ertesi gün durumunu düşünmeyecek hale gelen şehir halkı ,kahramanlara büyük ve yürekten bir tören yapmak için Mevlevi dergahına toplanmaya başladı.Dergahın sırma işlemeli poşidelerini tabutların üzerine serdiler ve Paşa Cami önünde namazları kılınmak üzere kaldırıldı.Yedisinden yetmişine kadar bütün şehir halkı ayaklanmış,sokakları tıkamıştı.
Gösteriş ve törene katılmak üzere gelen düşman asker ve jandarmaları halkın coşkunluğu,yumruk ve tekmesi ile ortadan çekilmiş artık Baha ve Cemal Afyonlularla baş başa kalmışlardı.Güya matem havası çalacak olan düşman mızıkası tekbir avazları ve ağlamalarla susturulmuştu.Tabutlar omuzlarda değil parmakların ucunda yürümüyor adeta Afyonluların kucağında okşanıyordu.Tabutlar bir ay sonra başlayacak olan büyük düğüne hasret çekiyor ve kara topraklara gömülmek istemiyorlarmış gibi saatlerce parmak ve baş üstünde yüzdükten sonra Paşa Camiine gelebildi,namazları kılındı.Kesikbaş Tekkesi karşısında –sanki ölmemişte gelin odasına evvelce getirilmiş gibi hazır-iki genç kız kabrine birer tane yatırıldılar.( Bu iki çifte de bu şekilde bir birleşme ve mürüvvet mukaddermiş…4
Afyonkarahisar Müzesi’nin kurucusu merhum Süleyman Gönçer’in hava şehitlerimiz hakkında anlattıkları böyle.
Ahmet Bahaattin ve Cemal Bey’in cenaze namazları Türbe Camisi’nde kılındıktan sonra bugün yerinde Anıtpark’ın bulunduğu Paşa Camii meydanına getirilir ve burada da konuşmalar yapılır.Şehitler daha sonra Kadınana Mezarlığı’nda Kesikbaş Sultan Türbesi yanına defnedilirler.İlk zamanlarda Kesikbaş Sultan Türbesinin yakınında çevresi demir parmaklıklarla çevrili şehitliğin demirlerinde 2 tane kırık uçak pervanesi takılıdır.Günümüzde Kadınana İlköğretim Okulu,Postane,Özel İdare işhanı,Ziraat Bankası gibi binaların olduğu alandaki bu mezarlık 1925 yılında şehirdeki imarlaşma hareketleriyle birlikte kaldırılır ve isteyenler mezarlarını Hisarardı’nda ki mezarlığa naklederler.
Fakat şehitlerimizin asli istirahatgahı burası da olamaz.1934 yılında yeni mezarlığın yaptırılması ile birlikte şehir içindeki diğer mezarlıklar da kaldırılır.Hava Şehitlerimiz de Kasım 1935 tarihinde Asri Mezarlık’ın tam ortasında kendileri için yaptırılan Hava Şehitleri Anıtı’nın altına nakledilirler ve buraya defnedilen ilk şehitler olurlar.Anıtın açılışı İsmet İnönü tarafından 24 Mart 1936 tarihinde Utku Anıtı ile aynı gün gerçekleştirilir.
Günümüzde her ne kadar anıtın etrafında bu ilk şehitlerimizin kabirleri bulunsa da bu bu kabirlerin sembolik olduğu şehitlerimizin anıtın tam altına defnedildikleri bir gerçektir.5 Ne acıdır ki şehitlerimiz yıllar sonra kemiklerinin açığa çıkmasıyla gazetelerde yer bulur.
1930’lu yıllarda Mayıs ayı’nın ikinci haftasının ‘’ Hava Şehitlerini Anma Günü’’ ilan edilmesiyle önceleri Kadınana Mezarlığı’nda ,sonrasında Hisarardı Mezarlığı’nda daha sonra Asri Mezarlıkta, yıllarca anma törenleri icra edildi.İlerleyen yıllarda bu geniş katılımlı anma törenleri yerini dar kapsamlı çelenk koyma törenlerine bıraktı.
Hava Şehitleri Anıtı, ilk yapıldığı yıllarda dikdörtgen gövde üzerine Afyonkarahisar’a özgü, piramidal biçimde sarp kayalık ve onun da üzerinde Hava Kuvvetlerini temsilen kanatları açık uçan bir kartal işlenmişti.Altta 1990’lı yıllara kadar şehitlerimizi temsil eden kırık bir uçak pervanesi vardı. Şehitliğin kaidesindeki kitabe ise şöyleydi: “Afyonkarahisar Muharebesinde şehit olan Türk Teyyarecileri cenaze merasimi 25 Temmuz 1338. Kahraman Bahaeddin ve Cemaleddin Beyler Gazlıgöl civarında Yunanlılar tarafından teyyaresi sükut ettirilmek suretiyle şehit edilmişlerdir.’’
Anıt ve şehitlik 1982 yılında Afyonkarahisar Belediyesi’nce Hava Meydan Komutanlığı’na devredilir.6 Afyonkarahisar’a özgü andezit taş bloklardan oluşan eski anıt, Kültür Bakanlığı Konya Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 4 Kasım 1988 tarih ve 321 sayılı kararı gereğince Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescil edilmesine rağmen Afyonkarahisar Valiliği’nin ‘’Abidenin onarım kabul etmeyecek durumda olduğu’’nu belirten raporu doğrultusunda 1993 yılında yıkılarak, betonarme olarak yeniden yapılmıştır. 7
Şehitliğin yeşil saha kısmı, ihtiyaç üzerine düzenlenmiş, buraya da yeni şehitler gömülmüştür ve zamanla Garnizon şehitliğine dönüştürülmüştür.
90. Ölüm yıldönümlerinde Afyonkarahisar’da ki ilk hava şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhları şad olsun.
DİPNOTLAR
1- OKAR Avni ,’’ Afyon’da Yatan Tayyare Şehitlerimiz Hakkında ‘’, Taşpınar Dergisi sayı 136-137,Mayıs-Haziran 1946,s.1-2
2- Teğmen İbrahim Sorguç’un Anıları.İzmir 1995
3- Trikopis’in Anıları ( Çeviren Ahmet ANGIN –Akşam Yayınları 1967 )
4-GÖNÇER Süleyman ,’’ Acı Bir Günün Yıldönümü 22 Temmuz 1922 ‘’ Taşpınar Dergisi sayı 33,19 Temmuz 1935,s.150-152.
Yukardaki yazının başlığı dergide sehven 22 Temmuz yazılmıştır,doğrusu 24 Temmuz olacaktır.
5-Cumhuriyet Gazetesi, 25 Mart 1936, Sayfa 1
6- Afyonkarahisar Belediyesinin 10.09.1982 ve 1876 tarihli “Encümen Kararı
7- YÜKSEL İbrahim,’’ Sessiz Tanıklar’’ , Ankara 2008 s.47
Not: Yazı gazetemizin 2009 yılındaki sayısından yeniden derlenmiştir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER