Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

7 Haziran’ın önemli bir görevi

Murat Arısoy 24 Nisan 2015 Cuma 15:43:57
  Düşünün: Şehrin tarihi camilerinden birine giriyorsunuz. Huşu içinde namaz eda edeceksiniz. Ama kaynağı belirsiz bir ayak kokusu, bütün manevi duygularınızı alt üst ediyor. Başkasına bakmayın, belki bu ayak kokusu sizden geliyordur.
7 Haziran 2015’te düzenlenecek genel seçimlerde birbirileri ile yarışan siyasi partilerin, bununla birlikte siyasi partilere oy verecek seçmenlerin, ayak kokusunu çözmesi gerekiyor. Ama önce bu sorunun nedenlerini araştıralım:
Camilerdeki ayak kokusunun ilk sebebi, camiye gelenlerin 5 vakit namaz kılmaması, ya da temizliğe yeterince riayet etmemeleri olabilir. Bu durumda manevi olarak vatandaşlarımız desteklenmeli, temizlik ve iman arasındaki bağlantının özümsenmesi sağlanmalı.
Ayrıca camiyi benimseyen, camiyi evinden ayrı tutmayan imamlar yetiştirilmeli. İmamın işini sevmesinin şartları oluşturulmalı.
Camilerde rahatsız edici hâle gelen bu kokunun, elbette toplumsal birtakım sebepleri de olabilir. Araştırmaya devam edelim:
Meselâ camiye gelen kişi, kalitesiz ayakkabı almak zorunda kalmıştır. Kalitesiz ayakkabı, terletir, su alır, bakteri üretir; kokuya yol açar.
Keza kalitesiz çorapların da kokulara neden olduğunu biliyoruz.
Kalitesiz çorap ve ayakkabı, bir iktisadi sorundan kaynaklanabilir.
Asgari ücretlinin kendi evini geçindirecek durumu yokken “Kaliteli ayakkabı ve kaliteli çorap al da gel” demek biraz zor.
“Ayakkabı ve çorap” ikilisinin bir başka yönü de üretici ile ilgili. Üretici, malının kalitesini bilir. Düşük kaliteli bir malı satmaya gönlü razı gelmemeli üreticinin. “Az yatırım, çok kâr” yerine, “Çok yatırım, az kâr” ilkesini benimsenmeli.
“Ahilik” dediğimiz kavram, toplumun genel çıkarlarını gözetmez mi?
Burada bir parantez açmak lâzım: Üreticinin kalitesiz malı satması da yine iktisadi bir sorun. Yıllık kazancının yüzde 60’ı vergiye ayıran üretici, ister istemez “farklı” yollara sapacaktır. Vergi yükünün azaltılması hâlinde, çark daha insaflı dönecek.
Camideki ayak kokusu denilince, ayak kokusu olan kişinin haddinden fazla çalıştırılıyor olması da düşünülebilir.
Kanun ve düzenlemelere göre çalışma saati 8. Biliyoruz ki çoğu işveren bu 8 saatlik çalışma düzenine uymuyor. Yine biliyoruz ki “ek mesai” istenmesi, işverene küfür gibi geliyor.
9-10, hatta 12 saatlik çalışma temposundan sonra ayak kokusunun, mantarın hesabını yapacak hâl kalmıyor, doğal olarak.
Öte yandan camideki ayak kokusunun önüne geçmek için toplumsal hayatın gerekliliklerini, sevgiyi, saygıyı da küçükten büyüğe öğretmemiz gerekiyor.
Benim aklıma “camideki ayak kokusu” ile gelenler böyle.
Bu yazıyı yazmadan önce, bir büyüğüme danıştım. Dedim ki “Hocam, ben böyle bir konuyu ele almak istiyorum. Neler yazılmalı?”
Hocam’ın yanıtı dikkat çekiciydi:
“Sevgili Murat, camideki ayak kokusu önemli bir sorun. Ama biz bu sorunun temellerini araştıracağımıza, cami halılarını değiştiriyoruz. Cami halılarını değiştirdiğimizde sorun geçici olarak ortadan kalksa da bir süre sonra yeniden karşımıza çıkıyor. Bilmem, anlatabildim mi?”
Hocam ne kadar haklı…
Siyasi partilerin, sorunları “halıları değiştirerek” değil, temelleri esas alan programlar çerçevesinde çözmesini bekliyoruz.

PARTİLERİN SÖYLEMLERİ
7 Haziran seçim sürecinde Afyonkarahisar’daki partilerin yetkilileri ve adayları zaman zaman farklı söylemler üretiyorlar. Ancak üretilen söylemler, kendi dokularıyla uyuşmuyor.
“Göçü engelleme” projesi “dokuyla uyuşmayan” söylemlere örnek gösterilebilir.
AK Partili bir ilçe yetkilisinin “Tam Bağımsız Türkiye” vurgusu da böyle. “Tam Bağımsız” bir ülkenin NATO ile, Avrupa Birliği ile, Amerika Birleşik Devletleri ile sömürülme üzerine ilişkisinin olması mümkün değil. Avrupa Birliği sloganlarıyla, NATO’ya bağlılık sözleriyle “Tam Bağımsız Türkiye” kurulması mümkün değil. “Tam Bağımsız Türkiye” sloganı, program bakımından Vatan Partisi’nin sloganı.
Başka bir örnek: Saadet Partili bir yönetici, konuşmasında “Milli İttifak, heyecan yaratmıştır” diyor. Yaratmanın Allah’a mahsus olduğunu kimse benden öğrenecek değil elbette. Ama söylemlerde bu ayrıntıya dikkat etmek gerekiyor. Saadet Partili yöneticinin dalgınlığının veya yoğunluğunun sebep olduğunu düşündüğümüz “Yaratma” kelimesinin bir daha kullanılmayacağını düşünüyoruz.
Bir başka örnek daha: Milliyetçi Hareket Partisi yöneticileri ve adaylarından, zaman zaman “Start aldı” kelime topluluğunu duyuyoruz. “Başlamak” gibi çok güzel bir sözcüğümüz varken “Start aldı” demek, biraz tuhaf değil mi? Seçimin bir yarış olarak kabul edilmesi, “Start” ve “Finiş” kelimelerinin kullanımına yol açabilir. Fakat Milliyetçi Hareket Partili yetkililerin, “Ses Bayrağı Türkçe”ye de sahip çıkmaları, anlamlı olur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER