Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

4-TÜRK TARİHİNDE OĞUZHAN NESLİNDEN GELMENİN ÖNEMİ

-Türk, Uygur, Karahanlı ve Selçuklu hanedanları gibi Osmanlı sultanları, efsânevi, cihan fatihi, Oğuz Han neslinden gelmekle ve destana göre yaygın olarak Oğuz boyları arasında en yüksek mevkii olan Kayı kabilesine mensup olmakla iftihar ederlerdi. (Turan, 1969: C. II: 26)

Türk töresine göre Oğuz Han soyuna mensup olmak hükümdarlık ve beylik şartı idi. Bu sebeple de büyük bir istila hareketinde bulunan ve imparatorluk kuran Timur, asla han veya sultan unvanını taşıyamamış; sadece emir unvanını kullanabilmiştir. (Turan, 1969: C. II: 22)

Oğuz Destanına göre:

“Gene günlerden bir gün, Oğuz Kağan bir yerde Tanrı’ya yalvarmakta idi. Gökten bir gök ışık düştü… Gördü ki bu ışığın arasında bir kız var… Gülse Gök (Ulu)Tanrı da gülüyor; ağlasa Gök Tanrı da ağlıyor… Onu sevdi, aldı. Günlerden gecelerden sonra (kızın gözleri) parladı. Üç erkek oğul doğurdu. Birincisine Gün adını koydular. İkincisine Ay adını koydular. Üçüncüsüne Yıldız adını koydular… Gene bir gün Oğuz Kağan ava gitti. Bir göl ortasında, önünde bir ağaç gördü. Bu ağacın kovuğunda bir kız vardı… Onu sevdi, aldı. Günlerden sonra, gecelerden sonra (kızın gözü) ışıldadı. Üç erkek oğul doğurdu. Birincisine Gök adını koydular. İkincisine Dağ adını koydular. Üçüncüsüne Deniz adı koydular.” (Banarlı, 2004: 18).

Metinde görüldüğü gibi Oğuz Han’ın Tanrı’ya yalvardığı sırada Yüce Tanrı’nın duasını kabul etmesi sonucunda eşlerinden biri gökten ışık olarak indiriliyor, ikincisi göl ortasında ağaç kovuğunda karşısına çıkıyor. Oğuz Han’a kut vererek cihan hakanı yapan Ulu Tanrı bu sefer yine Oğuz’a kut vermeye devam ediyor ve Oğuz Han’ a kendisi gibi kut ile donatılmış iki eş veriyordu.

Oğuz Kağan’ın çocuklarının isimlerinin Gün, Ay, Yıldız; Gök, Dağ, Deniz olması da Oğuz Kağan’ın cihan hâkimiyeti düşüncesinin bir göstergesidir.

Türklerin ilk fatih atası, bütün milli nizam ve müesseselerin kurucusu sayılan Oğuz Kağan semavi bir meşeden gelmiş ve hârikulâde vasıflara sahip olarak doğmuştur. O Daha çocuk iken bir takım kahramanlıklar göstermiş ve kendisi gibi gökten inen bir kızla evlenmiştir. Destanın İslâmi rivayetine göre Oğuz Han daha doğuşunda, Müslüman olmadığı için, anasının sütünü emmez. Büyünce de bu din ayrılığı onunla babası Kara Han arasında mücadeleye sebep olur, Oğuz Han babasına galip gelir; tahta çıkar ve kağanlığını ilan eder. Dört tarafta bulunan bütün kavimlere elçiler göndererek “Ben artık bütün dünyanın kağanıyım” der ve hepsini kendisine itata ve tabiiyete çağırır.  Esasen Oğuz Han’ın çok akıllı ve keramet sahibi olan müşaviri (veziri) Irkıl Hoca veya Uluğ Türk Tanrı’nın cihan hâkimiyetini kendisine verdiğini tebşir eder. (Müjdeler.): “ Ey Kağanım, Gök Tanrı bütün dünyayı sana bağışlasın” der. (Turan, 1969: 76; Oğuz Kağan Destanı, nşr.W Bang ve R.Rahmeti, İstanbul 1936:) Uygurca Oğuz Destanında bu durum açıkça görülmektedir:

“Mademki Uygurların benim büyük kağanı

O halde sayılırım, ben bir Dünya kağanı

Bana bağlıdır artık, dünyanın dört bir yanı.”

Oğuz Kağan destanı Uygurlar döneminde yazıya çevrildiği için “Uygur Hakanıyım” denmektedir. Uygurlar da kendilerini Oğuz Han nesli kabul ettiklerinden, Oğuz Han’ı Uygur hakanı saymaktadırlar (Niyazi,1993: 177).

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER