Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

23 NİSAN 1920 – ÖNCE MECLİS

Mustafa Kemal Paşa 13 Kasım 1918 günü İstanbul Haydarpaşa İstasyonu’na indiğinde, zafer bayraklarıyla süslü 55 düşman gemisi de İstanbul Boğazı’nın mavi sularına demirlemişti.. Namlularını Dolmabahçe Sarayı’na ve İstanbul sırtlarına çeviren zırhlıların yanından küçük bir motorla Sirkeci yönüne ilerleyen Mustafa Kemal Paşa, tarihin kendine verdiği ulvi bir göreve doğru hızla yol aldığını biliyor muydu acaba?
Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da yaşadığı 6 aylık tarihsel sürecin ardından Samsun’a, oradan Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara’ya uzanan, Sakarya, Kocatepe, Dumlupınar ve İzmir’e kadarki yolculuğu, “Akdeniz’in ortasına bir kısrak başı gibi uzanan vatan”ın kurtarılması uğrundadır ve tarihimizin şeref sayfalarıdır.. Her durağın ayrı bir hikayesi vardır.
23 Nisan 1920 ve bunu izleyen tarihler, işgâl güçlerine karşı artık lokal direnişlerin düzenli, planlı proğramlı ve disiplinli hareketlere evrildiği süreçtir.. Bu tarih, “Milli Hâkimiyet” ve ülkenin işgalden, istilâdan kurtarılmasına odaklanmış, millet adına kararlar alan ve uygulayan TBMM’nin tarih sahnesine çıktığı tarihtir. Bağımsız yeni bir Türk Devleti’nin kurulduğu “ve bu kuruluşa Mustafa Kemal Paşa’nın hem fikir, hem aksiyon adamı olarak öncü ve lider olduğu, tartışma kabul bir gerçek olduğu” unutulmaz kader günleridir mucize gibi yetişmiştir bu günler… Çünkü daha 37 gün önce İstanbul’daki “Meclis-i Mebusan”ı basan İngiliz işgal kuvvetleri mebusları tutuklamış, çoğunu da Malta’ya sürmüştür. İşte böyle bir ortamda her şeyden mahrum bir Anadolu kentinde yeni bir meclisin toplanması tarihte benzeri olmayan bir tarihi olay bir mucizedir adeta… Ve bu meclis Yunan askerlerinin ta Polatlı’ya kadar gelmelerine, top seslerinin meclisten işitilmesine rağmen görevini sürdürmüştür.
Bu süreçte İngilizlerle işbirliği içindeki sadrazam damat Ferit Paşa’nın Ankara üstüne gönderdiği Anzavur ihaneti, iç isyanlar, suikast girişimleri, meclisteki muhalefet, tarihimizin en bunalımlı dönemlerindendir..
23 Nisan tarihinde ilk kez “Türkiye” kelimesi milli bir kurumun adının başına getirilmiştir. “Büyük” kelimesi de bu kurumun bütün meclislerin üstünde bir gücü temsil ettiğini gösteriyor.. 24 Nisan günü verilen bir önergede “TBMM”nin üstünde bir kuvvet yoktur” yargısı yer alıyor..
Bu ilk günlerde işgalci güçlere karşı lokal direnişler, milis güçleri, protesto telgrafları, mitingler dışında bir gücümüz yoktu. Halbuki karşımızdaki Yunan ordusunu yenmemiz lazımdı ve bunun için düzenli ordu kurmak ve büyük silahlı çatışmalara hazırlanmak lazımdı. Ancak bu iş kolay değildi, şartların oluşması ve zaman gerekliydi. Mustafa Kemal Paşa, önce TBMM’nin açılmasını benimsemişti. O şöyle diyordu: “Bir devre yetiştik ki onda her şey meşru olmalıdır, millet işlerinde meşrutiyet, ancak milli kararlara dayandıkça, milletin genel eğilimine tercüman oldukça meydana gelir, Evvela meclis sonra ordu… Orduyu yapacak olan millet ve onun vekili olan meclistir. Çünkü ordu demek yüz binlerce insan, milyonlarca servet ve zenginlik demektir. Buna iki üç şahıs karar veremez.. Bunu ancak milletin karar ve kabulü meydana çıkarabilir”
İşte 23 Nisan 1920’nin estirdiği fikir ve aksiyonlar, Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanmış oralardan günümüze kadarki tarihsel süreç içinde tekâmül ederek, önemini ve anlamını genişleterek günümüze kadar gelmiştir…
23 Nisan “sadece takvimden bir yaprak” değil “Türk’ün Ateşle İmtihanı”dır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti