2005 Şemdinli'de Neler Oldu

9 Kasım 2005'te Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde gerçekleşen olaylar, Umut Kitabevi'nin bombalanması ile başlamış ve Türkiye kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştır.

Olaylar sonrası ortaya çıkan hukuki süreçler, güvenlik güçlerinin eylemleri ve siyasi gelişmeler, devlet, ordu ve yargı ilişkilerine dair kapsamlı tartışmaları beraberinde getirmiştir.

OLAYLARIN GELİŞİMİ

9 KASIM 2005:

Şemdinli’de eski PKK üyesi Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi bombalandı. Saldırıda bir kişi hayatını kaybederken, bombayı attığı iddia edilen bir şahsın sığındığı otomobil, halk tarafından durduruldu. Otomobildeki üç kişi darp edilerek polise teslim edildi. Bu kişilerin asker olduklarını iddia etmeleri ve kısa süre sonra serbest bırakıldıkları iddiası, halk arasında infiale yol açtı. Şemdinli sokaklarında başlayan protesto gösterilerinde, bir polis noktası ateşe verildi.

Savcı ve CHP Hakkâri Milletvekili Esat Canan’ın olay yeri incelemesi yaptığı sırada da gerginlik tırmandı. İncelemeyi izleyen kalabalığın üzerine kimliği belirsiz kişilerce ateş açıldı; bu esnada Ali Yılmaz isimli bir kişi hayatını kaybederken, beş kişi yaralandı.

10 KASIM 2005:

Sabah saat 08.00’de yaklaşık 500 kişi polis noktasında toplandı. Göstericiler, elektrik direkleri ve telleri sökerek barikatlar kurdu, çeşitli bölgelerde güvenlik güçleriyle çatış2005 Şemdinli'de Neler Oldumalar yaşandı. DEHAP’lı Belediye Başkanı Salih Yıldız, kalabalığın sakinleşmesi için bir apartman balkonundan yaptığı konuşmada, “Sakin olmazsanız, haklıyken haksız duruma düşersiniz. Burada, Yüksekova çetesi ve Susurluk benzeri bir olay var” diyerek sağduyu çağrısında bulundu.

Bu sırada bir polis memuru, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar'ı arayarak, “Müdürüm, kurşun yağmuru altındayız. Bize sahip çıkın” diyerek destek istedi. Ağar ise güvenlik güçlerine,

“Sakin olun, arkadaşlarınız yanınıza gelecek” yanıtını verdi.

Olay yerinde park hâlinde bulunan ve saldırganlara ait olduğu belirtilen 30 AK 933 plakalı Renault 19 marka aracın Hakkâri Jandarma Komutanlığı'na ait olduğu ortaya çıktı. Araçta üç Kalaşnikof tüfek, bomba yapım malzemeleri, polis ve asker yelekleri ile bazı krokiler ve fotoğraflar bulundu.

12-13 KASIM 2005:

Olayın ardından Uzman Çavuş Tanju Çavuş, halkın üzerine ateş açarak Ali Yılmaz’ın ölümüne neden olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Ayrıca, PKK itirafçısı Veysel Ateş’in kitabevine bombayı attığı iddia edilerek yargılamalar başladı. Ancak her iki kişi de kısa süre içinde serbest bırakıldı. Yapılan aramalarda ele geçirilen belgelerde, 105 kişinin isminin yer aldığı listeler ve DTP’nin bazı delege adaylarının fotoğrafları bulundu.

15 KASIM 2005:

Yüksekova’da Şemdinli olaylarını protesto edenlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada üç kişi yaşamını yitirirken, yedisi polis olmak üzere 16 kişi yaralandı.

HUKUKİ SÜREÇ VE İDDİALAR

Olayların hemen ardından kamuoyunda büyük tartışmalar başladı. ROJ TV, olayları anında dünyaya duyurdu. Medyada yer alan haberler, PKK üyelerinin olay öncesinde gerçekleştirdiği telefon görüşmelerine işaret etti.

Savcı Ferhat Sarıkaya, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında iddialar ortaya attı. Büyükanıt’ın, olaylara karışan Ali Kaya için "Tanırım, iyi çocuktur" diyerek yargıya müdahale ettiğini iddia etti. Ayrıca Sarıkaya, Büyükanıt’ı sahte belge düzenlemek ve suç örgütü kurmakla suçladı. Bu suçlamalar, Büyükanıt’ın genelkurmay başkanlığına atanmasını engellemeye yönelik bir girişim olarak değerlendirildi.

Genelkurmay Başkanlığı ise resmi bir açıklama yaparak, iddiaların hukuki bir temele dayanmadığını ve ifadelerin bağlamından koparıldığını savundu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Büyükanıt’ın iddianameye dâhil edilmesini, TSK’ya karşı bir "yargı darbesi" olarak nitelendirdi.

DAVANIN SEYRİ VE KARARLAR

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, bombalama eyleminin iki asker ve bir PKK itirafçısından oluşan bir “çete” tarafından gerçekleştirildiğine karar verdi. Sanıklar, çete kurmak, adam öldürmek ve öldürmeye teşebbüs suçlarından toplamda 39 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldılar. Ancak Yargıtay 1. Ceza Dairesi, mahkemenin kararını eksik soruşturma gerekçesiyle bozarak dosyayı yeniden ele alınması için Van 9. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

Bu süreçte sanıkların eylemlerinin “terörle mücadele” kapsamında değerlendirilebileceği öne sürüldü ve davanın askeri mahkemede görülmesi talep edildi. Ancak Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, bu talebi reddetti. Sanıkların tahliye edilmesi sonrası kamuoyunda tepkiler büyüdü.

FERHAT SARIKAYA’NIN MESLEKTEN İHRAÇ EDİLMESİ:

Şemdinli iddianamesini hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya, 20 Nisan 2006’da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından “mesleğin itibarını zedelediği” gerekçesiyle ihraç edildi. Sarıkaya, daha sonra Ergenekon davasına da müdahil oldu ve Gülen Hareketi'nin etkisi altında olduğunu itiraf etti. 2010’daki anayasa değişikliği ile HSYK’nın yapısının değişmesinin ardından mesleğe geri döndü. Ancak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası FETÖ soruşturmasında tanık olarak verdiği ifadede, iddianameyi Gülen Hareketi mensuplarının yönlendirmesiyle hazırladığını itiraf etti.

DAVANIN YENİDEN GÖRÜLMESİ VE SONUÇLAR

Uyuşmazlık Mahkemesi, 2 Mayıs 2011'de dosyayı Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Mahkeme, 8 Haziran 2012’de sanıkların yeniden tutuklanmasına karar verdi. İlk duruşma 21 Temmuz 2011’de yapıldı ve 10 Ocak 2012’de sanıklar hakkında toplam 39 yıl 10 ay 27 gün hapis cezası verildi.

Ancak savcı Sarıkaya’nın itirafları üzerine dava, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı. 11 Ekim 2017’de sanıklar adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
2005 Şemdinli olayları, Türkiye’de devlet, güvenlik güçleri ve yargı kurumları arasındaki ilişkilerin tartışıldığı önemli bir vaka olmuştur. Olayların ardından yaşanan hukuki süreçler ve kararlar, sadece Türkiye içindeki dengeleri değil, aynı zamanda TSK ve yargı arasındaki ilişkilere dair önemli ipuçları sunmuştur. Gülen Hareketi'nin yargı üzerindeki etkisi ve siyasi müdahaleler, davanın seyrini değiştirmiştir

Bakmadan Geçme