- Haberler
- Faydalı Bilgiler
- 1881'de Afyon Nasıldı?
1881'de Afyon Nasıldı?
Afyonkarahisar, birçok medeniyete ev sahipliği yapan kadim bir şehir. Gezginlerin, seyyahların ve yazarların da ilgisini çeken Afyonkarahisar'a İskoç Agnes Dick Ramsay'ın gözünden bakalım…
Afyonkarahisarlılar, birkaç gündür sosyal medyadaki “Türk Ata Sözleri” hesabından paylaşımı birbirilerine gönderiyor. Paylaşımda İskoç gezgin Agnes Dick Ramsay’ın 1881 yılında Afyonkarahisar’ı ziyaretinde tanık olduklarına yer veriliyor. Ramsay’ın Everyday Life in Turkey (Türkiye’de Günlük Yaşam) isimli kitabında Afyonkarahisar’ın pazar yerini tasvir ettiği bölüm dikkat çekiyor. Everyday Life in Turkey’in Say Yayınları’ndan çıkan Türkçe çevirisinin kapağında da Karahisar Kalesi’ne yer verilmiş.
İşte 1881’de Afyonkarahisar’da kurulan pazarın tasviri:
“Büyük şehirlerde muhtemelen haftada bir kurulan pazarın olduğu gün, çarşılar oldukça canlı bir manzara sunar. Afyonkarahisar’da Müslümanlarca kutsal kabul edilen Cuma günü aynı zamanda pazarın kurulduğu gündür. Günün ilk ışıklarıyla beraber şehrin etrafındaki bütün köylerden gelen alıcı ve satıcılar çarşıda büyük bir kalabalık oluşturur.
Dükkanı olmayıp da satacak bir şeyleri olanlar, yerde bir sıra halinde oturarak önlerinde ve çevrelerinde mallarını cezbedici bir şekilde dizerek satışa hazırlarlar. Bu mallar; uzun sepetler içerisine doldurulan üzüm, elma, pırasa, domates, kavun, mısır, pirinç, tuz ve şeker, yün çuvallar içerisindeki pamuklu ve muslin kumaş balyalarıdır.
Ayrıca düğme, boncuk, cam bilezik, tarak ve at nallarıyla dolu sepetler, harman makinesinin dişlileri için çakmaktaşı gibi ufak tefek şeylerin bulunduğu tablalar vardır. Güneş altında kararmış köylüler ise yaylalardan keçi postundan yapılmış tulumlarda peynir ve bal getirirler.
Eğer taze yoğurt veya yumurta isterseniz, ova köylerinden getirdikleri malları satan ve pazarın biraz gerisindeki duvarın gölgesinde oturan yaşmaklı kadınların önlerinde dizilmiş sepetlerden alabilirsiniz.
Burada elindeki kağıt yelpazeyi sürekli sallayarak mallarının üzerine üşüşen arı ve sinekleri kovan helva satıcısını da bulabilirsiniz. Bunların birisinden biraz tatlı alacak olursanız satıcı size fazladan bir avuç da tadımlık verir ki bu onların satış geleneğidir.
İlerde kar gibi beyaz tülbentli, eğri feraceli ve sarı terlikli kadınlar, bir dizi boncuk veya bir parça basma üzerinde pazarlık yaparlar. Bazıları ise siyah yuvarlak yanaklarında, birisinin kölesi olduğunu gösteren çarpı şeklinde iz barındıran, kırmızı giysili, iri yapılı zenci bir kadından çocuklarına ballı çörekler satın alırlar.
Seyyar limonatacılar ise insanları, susuzluklarını gidermeleri için dağların arasındaki kar çukurlarından getirilen karla yapılmış soğuk şerbeti içmeye ikna etmek için kalabalığın arasında bağırırlar. Büyük güğümleri karlı limon suyu şerbetiyle doludur. Boyunlarından aşağı sarkarak bellerini saran kuşakta birkaç tane de bardak bulundururlar.
Eğer canınız kahve içmek isterse, koyu kahvenin ince fincanlarda servis edildiği, ayrıca nargile de içebileceğiniz çok sayıda kahvehane bulabilirsiniz.
Veya karnınız açsa ve iyi bir şekilde dinlenmek istersiniz bir lokantadan yağlı pilav, ekmek arasında çeşitli yeşilliklerle servis edilen lezzetli bir kebap, sebze, tuzlanmış balık, sütlaç, hamur işi tatlılar ve güzel bir yoğurt yiyebilirsiniz.
Daha basit bir şey arzu ederseniz, bir ekmeğe keçi peyniri, birkaç zeytin ve domatesi katık yapabilirisiniz. Gittiğiniz lokanta dar ve etraf kalabalıksa, yemekçinin bir parça kaba kağıdın üzerine koyduğu siparişinizi kaldığınız hana getirip uygun bir yere oturarak yiyebilirsiniz ki, size kimse engel olmayacaktır…
Burada herkes dostane ve iyi niyetli bir tavır içerisinde kendi işiyle uğraşır ve kimsenin acelesi yoktur…”