15 Temmuz bilinci canlı tutulmalı

Afyonkarahisar Belediyesi ve Ensar Vakfı İl Temsilciliği işbirliğinde düzenlenen Prof. Dr. Atilla Yayla’nın konuşmacı olarak katıldığı 󈫿 Temmuz Darbe Teşebbüsü ve Türkiye Demokrasisi Paneli” Rehberlik ve Araştırma Merkezi Salonu’nda gerçekleştirildi. Panel öncesi kısa bir açılış konuşması yapan Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şube Başkanı İbrahim Durgut, 15 Temmuz bilincinin sürekli canlı tutulması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini [&hellip]

Afyonkarahisar Belediyesi ve Ensar Vakfı İl Temsilciliği işbirliğinde düzenlenen Prof. Dr. Atilla Yayla’nın konuşmacı olarak katıldığı “15 Temmuz Darbe Teşebbüsü ve Türkiye Demokrasisi Paneli” Rehberlik ve Araştırma Merkezi Salonu’nda gerçekleştirildi. Panel öncesi kısa bir açılış konuşması yapan Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şube Başkanı İbrahim Durgut, 15 Temmuz bilincinin sürekli canlı tutulması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini söyledi. Bu doğrultuda Afyonkarahisar Belediyesi ile birlikte bu paneli düzenlediklerini kaydeden Şube Başkanı İbrahim Durgut, katılımın yoğun olmasının kendilerini mutlu ettiğini ifade etti. Daha sonra panel konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Prof. Dr. Atilla Yayla, kendisini Afyonkarahisar halkıyla buluşturan Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ve Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şube Başkanlığına teşekkür etti.
ŞANLI BİR DİRENİŞ, BİR DEVRİM
15 Temmuz’un genellikle iki şekilde adlandırıldığını belirten Prof. Dr. Atilla Yayla, “Bazıları şanlı direniş, bazıları da şanlı devrim diyor. Her iki adlandırmanın da doğru olduğu kanaatindeyim. 15 Temmuz şanlı bir direniştir; çünkü millet, tepeden tırnağa silahlı, seçilmiş iktidarı ve milletin iradesini gasp etmek isteyen bir çeteye karşı silahsız olarak destansı bir direniş gerçekleştirmiştir. Bu hadiseye aynı zamanda devrim de denilebilir. Bazı yazarlar devrim adlandırmasının abartma olduğunu söylüyor ama klasik devrimlerle karşılaştırıldığında bu adlandırmanın abartma olmadığı kanaatine varmak mümkün” dedi.
DARBENİN MEŞRUİYETİ YOK
15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı direnişin başarılı olmasında siyasi liderliğin dik durmasının etkili olduğunu belirten Atilla Yayla, “Yaşı büyük olanlar hatırlar, Türkiye siyasetinde şapkayı alıp gitmek diye bir deyim vardır. Bu merhum Demirel’e atfen söylenir. Ne zaman askerle bir sürtüşme olsa Demirel şapkayı alıp gitmeye hazırdı. 15 Temmuz’da bu olmadı. Başta Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım, darbecilere hayatı pahasına olsa direnmeye karar verdi. Bu darbenin püskürtülmesinde en önemli faktördür. Aynı zamanda ana muhalefet ve muhalefet partileri de dik durdu. Özellikle Devlet Bahçeli erken denilecek saatlerde hem Başbakan’a telefon edip yanlarında olduklarını belirtti hem de kamuoyuna darbeye karşı oldukları yolunda bir açıklama yaptı. Bu toplumsal direnişin çapını genişletti. MHP tabanı da daha fazla meydanlara akmaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu da geç de olsa darbeye karşı bir tavır aldı. Bu da darbenin meşruiyetini iyice sıfırladı” diye konuştu.
SİLAHLI KİŞİLERE DİRENEN SİLAHSIZLAR, TAKDİR EDİLMELİ
İkinci önemli faktörün, toplumun darbeye karşı direnme kararı ve kahramanlığı olduğunu kaydeden Yayla, “Silahsız olarak, tepeden tırnağa silahlı olan eşkıyaların karşısına çıkan insanlar her türlü takdirdin üstünde bir mücadele ortaya koymuştur. Eğer insanların bu kahramanlığı olmasaydı siyasi liderliğin direnişi sonuç vermez veya çok daha geç sonuç verebilirdi. O yüzden bu millet hakikaten kahraman bir millet olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Bir diğer faktör, polisin kahramanlığıdır. Polis, halktan aldığı cesaretle darbecilere karşı direndi. Bu da darbenin püskürtülmesinde önemli rol oynadı. Keza ordu içinde darbeye direnen askerler de darbenin başarılı olmamasını sağladı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde silaha silahla karşılık veren askerler oldu. Bazı yerlerde de askerler pasif şekilde direndi. Örneğin, tankların aküsünü söktüler, uçakların ve araçların yakıt almasını engellediler. Bunların hikayelerini hep okuduk ve gördük” ifadelerini kullandı.
Medyanın darbeye karşı tavrının da direnişin başarılı olmasında önemli bir etken olduğunu savunan Prof. Dr. Atilla Yayla, şöyle devam etti: “Üzerinde çok fazla durulmayan bir diğer faktörün ise yargı organlarının erken sayılacak saatlerde, darbecileri tutuklama ya da gözaltına alma kararı alarak, polislere bu doğrultuda talimat göndermesiydi. Yine yaşı büyük olanlar hatırlar, Türkiye’de darbeler olur, bütün bürokratlar giderler darbecilere saygılarını sunar ve itaat ederlerdi. Bu sefer işler böyle yürümedi. Şüphesiz bu faktörler bir araya geldi, darbenin engellenmesi sağlandı ve Türkiye demokrasisi kurtuldu” dedi.
ÖĞRENİLMİŞ
ÇARESİZLİK ALT EDİLDİ
Bu olayın Türkiye demokrasisine etkileriyle ilgili görüşlerini de ifade eden Yayla şunları söyledi: “Türk toplumu bütün unsurlarıyla öncelikle öğrenilmiş çaresizliği yenmiştir. Bu, bir organizmanın ne yaparsa yapsın sonucunun değişmeyeceği kanaatiyle düşünce ve davranışlarını tanzim etmesi demektir. Şimdiye kadar darbeler önlenememişti. Ama bu sefer darbecilerle nerde bulunuyorlarsa orada hesaplaşmaya gidildi. Böylece toplum öğrenilmiş çaresizliği yendi. Bundan sonra benzer darbe teşebbüsleri ortaya çıkarsa daha çok sayıda insan daha kararlı ve azimli olarak kritik yerlere koşacaktır ve darbecilerle mücadele edecektir. Bu mücadelenin ille de silahlı olması gerekmez. 15 Temmuz’da silahsız karşı çıkılması bence silahlı karşı çıkılmasından daha etkili oldu ama gerekirse silahla karşı çıkacak bir potansiyelin de toplumda doğduğunu görüyoruz.  Ayrıca bu olayla ilk defa, hemen hemen tüm siyasi partiler darbe karşıtlığında birleşti. Hatırlayın, daha önceki dönemlerde, muhalefet partileri darbeye destek olurlar ve darbenin yarattığı dalganın üzerine giderek iktidara ulaşmaya çalışırlardı. 15 Temmuz’un bir diğer etkisi, Türkiye’de toplum olma bilincinin takviye edilmiş olmasıdır. Toplumlar bu tür dramatik olaylarla olgunlaşır ve kaynaşırlar. Özellikle ilk günlerde darbeye karşı sokağa çıkan insanlar arasında her görüşten insanlar vardı. Bu da Türkiye demokrasisi için büyük bir kazançtır.” (Kocatepe Haber Merkezi)

Bakmadan Geçme