Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

1+1 Toplu İntiharlar – Kocatepe Gazetesi

Ümit Demir 10 Mart 2015 Salı 02:00:00
  Sizin de gözünüze ilişti mi bilmem, artık eşyalı 1+1 konutlar “büyük” şehir namzedi ilimizde de yayılmaya başlıyor. Şehir büyürken, aileler küçülüyor yani…
Geçen haftalarda iki haber dikkatimi çekti. Birisi, ünlülerin diyetisyeni hanımefendi, evinde ölü bulunmuş. Yakınları cumartesiden beri ulaşamadıklarını söylemişler. Pazartesi, evin kapısını açıp cesedine ulaşmışlar. Kalp krizi dendi ölüm sebebine… Cuma, cumartesi, pazar, pazartesi! Ölümlerimiz bile yalnızlıktan şikayetçi olacak bu gidişle…
Diğer haber ise ana babası iş aramaya çıkan 4 aylık bir bebeğin ölümü… Anne sabahtan iş aramaya gider, baba ise bebeğe mama verip öğlen iş aramaya çıkar. Sonuç, evde yalnız bırakılan ve nefes borusuna mama kaçan 4 aylık o bebek ölür.
Kente evrilen şehirlerimiz, mahalle kültüründen uzaklaşan sitelerimiz, geniş aileyi çoktan yıkmış geçmiş, çekirdek aileyi de elinin tersiyle itmiş bu hâlimizle toplu intihar etmiyor muyuz sizce?
Nerede okudum hatırlamıyorum ama Avrupa kentlerinin birinde bir yaşlı kadın sırf kendi sırtına dokunan bir şefkat elinin peşindeymiş. Yalnızlık zor… Büyük kapitalist kentler sizi geçim derdine düşürüyor; aileler, komşuluklar, akrabalıklar bitiyor, yapayalnız ölümümüzü bekliyoruz.
Eskiyi özleye özleye asrîleşiyor, batılılaşıyor, çağdaşlaşıyoruz yani! Dilimizde eskinin güzel hâlleri var; kalbimiz yeniye meyilli… Dilimiz ya yalancı ya da bu yeni hayat tarzımızın ekşimtırak tadını hisseden sadece dilimiz. Kalbimiz… duyarsızlaştı mı?
Modernizm hepimizi tutsak aldı kısaca. Selin üzerindeki bir çöp gibi sürüklenip gidiyoruz. Giderken yapabildiğimiz tek şey serzenişte bulunmak. Onu da biraz dilinde acı hissedenler yapıyor. Çoğunluk bu gidişattan oldukça memnun! Gökdelenler, plazalar, avm’ler, önü bekçili yoksula kapalı siteler, villalar… Büyük kısmımız bunların bir eleştirisini getirmiyor, destekliyor hatta. Dedik ya, geçim derdindeyiz diye! Hem geçim hem de rahat yaşamanın tam göbeğindeyiz.
Arada bir kalenin eteklerindeki mahalleleri ziyaret edin bence. Orada henüz tam bozulmamış dokuyu görün. Evlerin mimari yapısı, mahalle kültürü, kapı önü sohbetleri ve yeşillikleri görün. Sonra o “küçük” şehirden “büyük” şehre doğru yavaş yavaş inin. Neleri kaybetmişiz, neleri kaybediyoruz başınız önde bir düşünün.
Bu “büyük” kent olma sevdası, 1+1 konutlarda hepimizin sonu olmadan düşünün bence…
Konuyla ilgili bir kitap tavsiyesi ile bitireyim; Lütfi Bergen – Kenti Durduran Şehir…
Şöyle diyor kitabın tanıtım yazısında: “Kentleşme “kapitalist birey” felsefesinin bir neticesidir. Kentleri küçültmek / pazarları üreticiye açmak / mahalleler halinde yeniden örgütlenmek / çalışma kavramını yeniden tanımlamak (her hane sahibini istihdam etmek) insanı kaybettiği şeylere: cemaat, merhamet, inanç / emniyet kavramlarına kavuşmak istiyoruz.
Bu kitap, kapitalizme karşı bir hareket hattı oluşturma kaygısı ile kaleme alındı. Kent durdurulmalıdır. Çünkü kapitalizm, mazlumun sömürülmesi, esnaf / zanaatkâr / çiftçi kesimlerin küresel sermaye tarafından ezilmesi durdurulmalıdır. Geleneksel İslam şehri kamusal mekanları Mahalle, Cami, Bedesten, Vakıf mülkü, Külliye vs. gibi tasarruflarla büyütmekte-yaymakta mahrem alanı kurmakta ve kapitalist birikime izin vermemekteydi. Müslümanlar kentleşme ile geleneksel mekanlarını kaybettiler ama bu kaybedişe itiraz geliştirecek teorik temelleri bulamadılar. Bir toplumun mekan hafızasına 40 yılda bir değişmeye uğrayacak şekilde müdahale edilmeye başlanmışsa orada toplum olmanın unsurları kaybedilmiş demektir. Mekanı olmayan bir topluluğun tarihi yoktur.Tabiat içinde biz, yani insan ve değerleri, kimliği, tarihi olan adamla tarihe kavuşan bir varoluştur.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER